FİRMA: Alaboğaz Gıda Yönetim İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş.
MARKA: Alaboğaz
BÖLGE: Muğla, Milas, Üçpınar
4 nesle yayılan bir hikaye
Çiftçi bir aileden geldiği için ziraat mühendisi olmak istemiş. Ama babası karşı çıkmış. O da tıp okumuş. Gel gör ki, gün gelmiş halası ve babasının zeytinlikleri ona kalmış. Atadan kalma yöntemlerle üretimin ekonomik getirisi olmadığını gören Dr. Çağlayan Üçpınar, ailesinin 90 yılda 4 nesle yayılan zeytinyağı üretim hikayesini ‘Alaboğaz’ markasıyla yeni bir seviyeye taşımış.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Milas’ın Üçpınar köyüne yerleşen Ahmet Üçpınar, 1927 yılında Asar denilen Tuzla’daki (şimdiki Boğaziçi Mahallesi) çiftliğin olduğu bölgeyi satın almış ve Yahudi bir arkadaşının geniş arazilerinde celepliğe başlamış. Bin adet büyükbaşla yapılan hayvancılık faaliyeti Yunanistan’a gerçekleştirilen ticaretle giderek büyümüş. 1930’larda Çömlekçi’den Varvil’e (şimdiki Dörttepe) kadarki orman arazisi imar edilmiş ve ‘Delice’ zeytinleri aşılanmış.
İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Yunanistan’la canlı hayvan ticareti durunca pamuk ve zeytin tarımına başlanmış. 1950 yılında Dörttepe’nin içinde bir taş değirmen ve presli zeytinyağı fabrikası kurulmuş. O günlerin koşullarında Slavia marka büyük, ağır devirli bir motor, geniş zeytin depolama alanı, odunla ısıtılan sıcak su tankı, zeytin presi ve iki dinlenme havuzu ile bölgenin zeytinleri işlenirmiş. Elektrik olmadığı için santrifüj kullanılmazmış. Dinlenme havuzlarının ilkinde biriken yağ, biriktiği havuzun üstünden ikinci havuza akar, ilkinde kalan acı karasu dereye salınırmış. Bu karasu az da olsa ayrışmamış yağ içerdiği için derede zeytinyağı da birikirmiş. Köyün yoksulları ellerinde maşrapalarla gelip o yağı kovalara aktararak yiyecek yağlarını toplarlarmış.
HALA VE BABA EMANETİ
20 Kasım 1953’te zeytinlikte kalp krizi nedeniyle hayata veda eden Ahmet Üçpınar’ın yerini alan ikinci kuşak, tarım ve hayvancılık faaliyetlerine miras yoluyla bölünerek küçülen arazilerinde devam etmişler. Bu süreçte üçüncü kuşak Üçpınarlar ise öğrenim hayatlarına büyük şehirlerde devam ediyorlarmış. İkinci kuşağın en büyüğü, ailenin Osmanlı kadını Makbule Üçpınar (Tireli), 1946’da Raşit Tireli ile evlenerek Alaçam’a yerleşmiş. Dörttepe’deki zeytinliklerden at sırtında getirilen ‘Delice’leri eşine ait arazilere aşılayarak diken Makbule Hanım, onun ticaret yapmasına paralel olarak kendisi de zeytinciliğe başlamış. Çok istemesine rağmen çocuk sahibi olamayan Makbule Tireli, eşinin ölümünün ardından 20 yıl daha zeytinciliği sürdürmüş, 80 yaşından sonra sağlık sorunları nedeniyle göz nuru olarak nitelendirdiği zeytinliğini üçüncü kuşaktan yeğeni Dr. Çağlayan Üçpınar’a devretmiş. Çağlayan Bey’in babası Hüseyin Üçpınar da 2020 yılına kadar işlemeye devam ettiği Dörttepe-Çakalderesi mevkisindeki ve Boğaziçi köyündeki zeytinlikleri, yaşlandığı ve artık ilgilenemeyeceği gerekçesiyle oğluna bırakmış.
O güne kadar sadece doktorluk yapıp genel olarak tarımın dışında kalmış olan Çağlayan Üçpınar, arazilerin kendisine kalmasıyla zeytinciliğe ilgi beslemeye başlamış ve dünya kalitesinde zeytinyağı üretmeyi hedeflemiş. Zeytinciliğin atadan görülen yöntemlerle sürdürülemeyeceğini fark eden Çağlayan Bey, oluşturulan üretim planı çerçevesinde zeytinlikleri ıslah edip organik tarıma yönelmiş. Gerçekleştirilen ıslah sürecinin ardından üretilen ilk ürün Milas zeytinyağı coğrafi işaretini almış. 2020’de butik zeytinyağı üretimi için Alaboğaz şirketi kurulmuş, dördüncü kuşaktan yazılım mühendisi oğlu Arda Üçpınar da üretim ve pazarlama süreçlerine katılmış. Dr. Çağlayan Üçpınar, bu süreci şöyle anlatıyor:
O ASLINDA AİLE HEKİMİ
“11 yaşındayken o zamanki adıyla İzmir Koleji’ne yatılı olarak gönderildim. İsmi sonradan Bornova Anadolu Lisesi olan okulu bitirmeye yakın babam sonrasında ne okumak istediğimi sordu. Açıkçası onca yıl hiç düşünmemiştim. Babamların ekip biçtiği onca arazi varken ziraat okumak en mantıklısıydı. ‘Ziraat mühendisi olacağım’ dediğimde babam iki elini uzatıp avuç içlerindeki nasırları göstererek, ‘Bu ellere iyi bak, bu nasırlar gün doğmadan, bayram seyran dinlemeden tarlada çalışmak zorunda kalmanın sonucu. Bu kadar arazi, bu kadar çalışma, ama sonunda senin ve kardeşinin okul masraflarını bile çıkaramıyorum. Artık toprak bizi beslemiyor. Türkiye’nin en iyi okullarından birinde okudun, doktor ol, avukat ol, mühendis ol, ama çiftçi olma’ dedi. Bu konuşma hayatımın en önemli derslerinden biriydi. Tıp fakültesine gittim. Mezun olup birçok farklı yerde çalıştıktan sonra Milas’a dönmem 7-8 yıl aldı. Halk sağlığı doktorasını da verdiğim 10 yıllık İzmir macerasından sonra 2010 sonunda aile hekimi olarak Milas’a döndüm. Halam Makbule Tireli sağlık sorunları nedeniyle zeytinliğiyle ilgilenemiyordu. Çocuğu da olmadığı için her türlü sağlık sorununda yanında olduğum günlerin birinde zeytinliği bana vermek istediğini söyledi. Onun uygun gördüğü miktar üzerinde ölene kadar kullanma hakkı onda kalmak kaydıyla anlaştık. 2018 yılında vefat ettiğinde ne yapacağımı bilmez halde kalakalmıştım. Mali müşavir olan eşim Feriştah Çimen, bir müşterisinin Akhisar’dan bir kişiden danışmanlık aldığını, onunla görüşerek bir üretim planı oluşturabileceğimizi söyledi. Atadan gördüğümüz yöntemlerle zeytin ve zeytinyağı üretiminin ekonomik olarak bir getirisi olmadığı gibi elimizdeki değeri çarçur etmiş oluyorduk. ‘Ne yapabiliriz?’ sorusunun karşılığı danışman arkadaşla görüştükten sonra netleşmeye başladı: Katma değeri yüksek, kalitesi tescil edilecek, organik yöntemlerle zeytinyağı üretmek. Tescilli ilk üretim yılımızda ‘Alaboğaz Sıfırüç’ ile Zeytindostu Derneği’nden ve Muğla İl Tarım Müdürlüğü’nden aldığımız altın, Londra EVOO’dan gelen bronz madalya bize doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Yurtdışındaki yarışmalardan aldığımız/alacağımız ödüllerin ihracat konusunda cesaret verici ve ön açıcı olduğunu düşünüyoruz.”
1. 1870’li yıllarda Arnavutluk’tan 20 yaşlarında ayrılıp Türkiye’ye gelen büyük dede Davut Ağa
2. Dede Ahmet Üçpınar ve babaanne Melek Üçpınar, 1920’li yıllar Atina
3. Davut’un Ahmet Çavuş, 1’inci Dünya Savaşı’nda Enver Paşa’nın yaverliğini yapmış
4. Raşit-Makbule Tireli (Raşit garısı) 1970’li yıllar
5. Hüseyin-Gönül Üçpınar
6. Feriştah-Çağlayan Üçpınar
7. Arda Üçpınar