Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Ğ: TEMEL E’Ğ’İTİMLER ÜCRETSİZ OLMALI

Kasım 1928’de başlayan Harf Devrimi süreci ile yazı dilimizde yer alan ve de çok önemli bir Türk harfi olan ‘Ğ’ en sevdiğim harflerden biridir. Ne var ki, ‘ğ’ ile başlayan bir kelimemiz yoktur. Yine de, “A’dan Z’ye” yazı dizimde –bir şekilde– kendisine yer vermek istedim. Biraz da hayatımızın temel şekil veren hassas unsurlardan biri olan ‘eğitim’den destek alarak, güzelim yumuşak ‘ğ’imize…
Zeytin ilkçağlardan bu yana üretimi yapılan bir bitkidir. Bazı kutsallıklar atfedilmiş ve sembolleştirilmiştir. Zeytin ağacı mutluluk ve barışı sembolize ederken, zeytinyağı iyilik ve saflığı temsil etmektedir. Zeytinyağı öncelikle hiçbir kimyasal işleme tabi tutulmadan yenilebilen tek bitkisel yağ olup, adeta bir meyve suyu olması, ayrıca özelliğinden kaynaklanan doğal ve içeriğinde bulunan birçok vitamin ve koruyucu maddeleri nedeniyle sağlıklı beslenmede çok çok önemlidir. Dünyada giderek artan sağlık bilinci ve doğal yollarla üretilmiş gıdalara olan talep nedeniyle dünya ticaretinde zeytin ve zeytinyağının önemi son yıllarda giderek artmaktadır.
Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi özellikleri nedeniyle İspanya, İtalya, Tunus ve Yunanistan gibi diğer Akdeniz ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticileri içerisinde ise de 1960’lı yıllarda yakaladığı ‘üçüncülük’ sırası yıllar içinde temel dokuz ülke içinde ‘beşinci’liğe gerilemiştir. Tüketim rakamlarına baktığımızda durum daha da üzücü… Yunanistan’da kişi başı yıllık tüketim 20 litrelerdeyken, biz -Cezayir’den bile sonra- 1.8 litre ile sonuncu sıradayız. Kaldı ki, bu rakam, homojen bir Türkiye ortalaması değildir. Ege ve Akdeniz bölgelerimizde ortalamanın üzerinde bir tüketim varken, İç ve Doğu Anadolu’da ‘sıfır’a yakındır. Oysa, Türkiye’nin, zeytinyağı ve de özellikle organik zeytinyağı açısından önemli bir potansiyele sahip olduğu unutulmamalıdır.
Ancak, diğer bitkisel yağlara ait yapılan aşırı reklamlar tüketiciyi etkilemekte, bu tanıtımlara dayalı olarak tercihini diğer bitkisel yağlara yapmaktadır. Ülkemizde kişi başına yıllık 15 kg’a yakın tüketilen yağların büyük çoğunluğunu bitkisel yağlar (ayçiçeği, mısırözü, soya, kanola, fındık, palm) ve çeşitli margarinler teşkil etmektedir. Hayvansal yağların pahalı olması nedeniyle talep düşüktür. Fiyat unsuru da daima diğer bitkisel yağlar lehine işlemekte ve tercihi ucuz yağlara yönelik olmaktadır.
Ülkemizde de geçmiş yıllara nazaran kişi başına tüketim 1 litre seviyesinden 1.5-2 litreye çıksa da yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
Bazı sevgiler vardır, görünür bir karşılığı olmasa da sevilir…
Bayrak sevgisi, vatan sevgisi, evlat sevgisi, insan sevgisi, hayvan sevgisi, doğa sevgisi, tanrı sevgisi vb.
Zeytin sevgisi de böyle bir şeydir ve de aslından hemen hemen tüm diğerlerini kapsar.
Doğanın bize bahşettiği, Antik Çağ’dan bugüne ‘tanrısal iksir’ kabul edilen zenginliğimize sahip çıkmalıyız. Ve nasıl ki, el ele, omuz omuza, bayrağımızı, vatanımızı, insanımızı, ailemizi sevmek ve korumak doğal, bilinçli olduğu kadar içgüdüsel davranış biçimimiz ise zeytinimizi, zeytinyağımızı korumak için de aynı şekilde davranmalıyız.
Bilgi sahibi olmayan fikir sahibi olamaz.
Ülkemizde çeşitli kanallarca ‘zeytinyağı eğitimi’ verilmektedir:
A) Sektörde kariyer yapmak isteyen ve/veya faaliyet gösterenlerin kabul edildiği eğitimler:
* Özel (*) ve/veya devlete ait üniversitelerin/meslek liselerinin ilgili bölümleri
* Tarım ve Orman Bakanlığı
* Zeytincilik araştırma enstitüleri
B) Tüketiciye yönelik, tüketim bilincini artırabilecek temel ‘ÜCRETLİ’ eğitimler:
* Dernekler/STK’lar
* Özel kurumlar
* Kendini ‘bir bilen’ ilan edenler
Zeytinyağı meselesi üretimden tüketime bir bütün, bir milli meseledir.
Bir milli meseleye milletçe milli bilince ulaşılarak sahip çıkılabilir.
Zeytinyağı konusunda milli bilincin oluşması için tüketicinin bilgi sahibi olması gerek şarttır.
Tüketicilerimiz…
* Zeytinyağı nedir?
* Bilmediği ve/veya doğru bildiği yanlışlar nelerdir?
* Sağlık açısından neden zeytinyağı tüketmeli?
* Kandırılmadan nasıl doğru tercih yapabilir?
* Fiyat ne olmalı?
…konularında bilgi ve dolayısıyla fikir sahibi olabildikçe tüketim taleplerinde olumlu gelişmeler yaşanacak, üreticilerimiz, devlet politikamız da bu çerçevede olumlu adımlar atmak durumunda kalacaktır.
Bugün zeytinyağı tüketim bilgimiz ülke genelinde maalesef yerlerde sürünmektedir.
Sızma/natürel/riviera/rafine/taş baskı/ham/soğuk sıkım/organik/erken hasat/tek bahçe/asit/polifenol/peroksit/ambalaj/tağşiş ve daha birçok terim ülke ortalamasına bakıldığında tüketicilerin ya hiç aşina olmadıkları ya da yarım yamalak kulaktan dolma bilgilere sahip oldukları görülmektedir. Bilgi sahibi olmak isteyenlerin, merak edenlerin ise başvuracakları alanlar, buna bağlı olarak da bilginin genele yayılması imkânı kısıtlıdır:
* Google ya da benzeri arama motorları (ki, bu platformlarda ciddi bilgi kirliliği vardır)
* Tanıdıkları
* ÜCRETLİ eğitimler
ÜCRETLİ eğitimlerin ‘bilen’ kişilerce verildiği ve bunların dışındaki eğitimlerin çok da güvenilir olamayacağı varsayımından yola çıkarsak doğru bilginin ‘değerli’ ve ‘emek ve özveri’ isteyen bir donanım olduğu sonucuna varır. Ve bu yolda dirsek çürütenler adına, “Neden ÜCRETSİZ olsun?” sorusuna haklı bir gerekçe üretebiliriz.
O halde biraz detaya girelim ‘zeytinyağı eğitimleri’ne… Bu eğitimler 4 aşamalıdır:
1. Temel eğitim: Tüketiciler ve zeytinyağı meraklıları için.
2. Orta düzey: Zeytinyağı konusunda uzmanlığa yönelik.
3. Üst düzey: Uzmanlık, tadımcı.
4. Eğitmenlik: Uzman, tadımcı vb. eğitmenliği.
Ben demiyorum ki, eğitimlerin tamamı ücretsiz olsun. Ancak, zeytinyağı üretimi konusunda bu kadar yüksek potansiyelimiz varken, buna karşılık bu derece yerlerde sürünen bilgisizliğimiz söz konusuyken, hep birlikte bu milli servetimize, milli meselemize sahip çıkalım istiyorum. Bilen bilmeyene anlatsın, uyumayan uyuyanı uyandırsın, en azından ‘temel bilgiler’ düzeyinde…
Ayrıca, bilgi iştah kabartır. Bilgi sahibi olan daha fazla bilgi sahibi olmak ister.
Temel ücretsiz eğitimi ne kadar geniş bir tabana yayabilirsek o kadar yüksek farkındalık, daha fazlası için o kadar yüksek geri dönüş, o kadar yüksek kaliteli tüketim talebiyle karşılaşırız. Dolaylı değil, doğrudan sektörün olumlu gelişmesine katkıda bulunmuş oluruz.
Sağlık, huzur, başarı, lezzet, keyif diliyorum.