Emirgan Mektep Sokak’taki ‘Zeyta’, zeytinyağı&şarap konseptini birleştiren dingin ve keyifli atmosferinde, Ege’nin bereketli topraklarından İstanbul’a taşıdığı lezzetlerini konuklarıyla buluşturuyor.
Zeyta’nın hikayesi, Evin Eren’in, başkasının hayalini gerçekleştirmeye bir son verip kendi hayalinin emekçisi olma arzusu ile turizm ve havacılık sektöründe geçen 15 yıllık kurumsal hayatını sonlandırmasıyla başlamış. Aldığı eğitim dışında sıfır işletme tecrübesiyle ama çok fazla insan ilişkisi ve iletişim deneyimi ile başlayan bir girişim olmuş.
HER ŞEY BİR TALEPLE BAŞLADI
Yola çıkmaya vesile olan şey yurtdışından gelen zeytinyağı ve zeytin talebiymiş. Evin Hanım bu ihtiyaca konsantre olarak büyük bir Ege turuna çıkmış. Bölge bölge tüm zeytinlikleri gezip, zeytin çeşitlerini öğrenmiş. Sonra Manisa Köprübaşı’nda aile dostlarının daha önce aldığı ve İspanya’dan getirdikleri ‘Arbequina’ fidelerini diktikleri zeytinlikte bu ölümsüz ağaçla hayatını birleştirip, yaşamının en güzel işini yapmaya başlamış.
Evin Eren bu yıl ilk organik ürününü de almış olmanın mutluluğunu yaşıyor. Öyle ki, zeytinyağı ve zeytin dışında zeytinyağından sabunlar, duş jelleri üretmeye başlamış. Bu ürünlerin müdavimleri olduğunu görmek, onu işine daha da yakınlaştırmış ve hedeflerini büyütmesini sağlamış.
MEKAN KÜÇÜK, HİZMET BÜYÜK
“Şimdi Emirgan Mektebi Sokak’taki küçük dükkanımızda tüm ürünlerimizi bulabildikleri gibi, misafirlerimize zeytinyağımızla hazırladığımız kahvaltı imkânı da sunabiliyoruz. Zeytinyağımızla aynı yol hikayesine sahip şarabı da Zeyta’da buluşturup hizmete zeytinyağı&şarap evi olarak devam etmeye başladık. Ayrıca caz akşamları, sinema geceleri, şarap tadımı ve yemekli özel davet/kutlamalar da bu küçük evde sunduğumuz diğer imkanlardan” diyor.
(kutu)
ZİNCİRLİ EYLEME SAHNE OLDU
Tabii bu kadar güzel gelişmelerin hemen yanı başında onu, tüm Zeyta müdavimlerini ve zeytin severleri üzen bir olay da yaşamış. Geçtiğimiz yıl Zeyta’nın kapısının önünde 3 yıldır duran 2 adet zeytin ağacı şikâyet üzerine belediye ekipleri tarafından bir sabaha karşı kepçelerle yerinden edilmiş. O da buna tepki olarak zincirli eylem başlatmış. Ana haber bültenlerinden tutun da yazılı-görsel basında gösterilen ve günlerce süren bu eylem sayesinde birçok seveniyle buluşup güçlenmiş. “Maalesef henüz zeytin ağaçlarımızı geri getiremedik ama mücadelemiz asla durmayacak. Ağaca düşman bu zihniyet elbet bir gün bu kadim ağaçların önünde diz çökecek” diye konuşuyor.
(kutu)
NEDEN ZEYTA?
Evin Eren, markasına neden ‘Zeyta’ ismini verdiğini ise şöyle anlatıyor: “Yeni bir çocuk dünyaya geliyormuş kadar heyecanlıydık. Günlerce ona vereceğimiz ismi düşünüp durduk. Okumadık mitolojik hikâye bırakmadık, tarih kitaplarını ezberledik. Kendi geçmişimizi, hayallerimizi bir kez daha masaya yatırdık. Ama olmuyordu. Sesler güzel olsa da kocaman bir eksiklik kalıyor gibiydi. Öyle bir isim olmalı ki anlamıyla, varlığıyla, sesiyle bir yerlere dokunabilmeli, bir yerleri yeşertebilmeliydi. Sonra amacımızı bulduk. Yeryüzünden kaybolmaya yüz tutmuş dillerden biri olsun istedik ki o dile minicik bir kelimeyle de olsa can versin. Ve bu dil Anadolu’ya, Mezopotamya’ya ait bir dil olursa kendi kültürümüze de katkımız olur diye düşündük. Sonuçta topraklarımızın kadim halkı Süryanilerin Arami dilini seçtik. ‘Zeyta’ Süryanice’de ‘Zeytin’ demek. Dileriz bu güzel dil Zeyta ile uzun bir ömür aramızda kalır. Tıpkı bir zeytin ağacı gibi…”
Evin Eren