Toprağa bağlı üretim özlemi ağır basınca kurumsal kariyerini sonlandıran Tolga Ergüven’in, bugün bile mermi ve şarapnel parçalarına rastlanan, atalarından emanet Anafartalar’daki zeytinliklerden yarattığı ‘Anafortis’ daha ilk yılında katıldığı üç yarışmadan da ödülle dönerek ülkemizin Trakya’da üretilen ve uluslararası organizasyonlarda kalitesi tescilli ilk ve tek zeytinyağı olmayı başarmış.
Tolga Ergüven, yurtdışı eğitimi sonrası, kariyerini uluslararası bankaların Türkiye, Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya bölgelerinde altyapı proje, satın alım finansman işlemleri ve beraberinde getirdiği bol seyahat, yoğun çalışma saatleri ile geçirmiş. Doğaya ve toprağa bağlı üretim özlemi ağır basınca, çevresinin telkinlerine rağmen, kurumsal kariyerini sonlandırarak, tutkunu olduğu zeytinyağı ve zeytin ağacıyla ilgili yıllardır düşlediği projesini gerçekleştirmek üzere kolları sıvamış.
İlk başlarda Edremit Körfezi ve Ayvalık’ta yer arayışa girmiş. Çünkü zeytin ağacının ve dolayısıyla en kaliteli zeytinyağlarının sadece o bölgede üretilebileceğine dair bir inanışa sahipmiş. Dört kuşak öncesi atalarından kalan zeytinliklerini incelemek üzere ziyaret ettiği tarihi Gelibolu Yarımadası’ndaki Anafartalar bölgesinin hem doğası, hem de tarihi ve kültürel dokusundan etkilenince fikirleri değişmiş.
GELİBOLU’YA GELDİ, FİKRİ DEĞİŞTİ
Bölgenin; Ege, Çanakkale Boğazı, Trakya’dan gelen farklı rüzgârlara açık yapısı, toprak niteliği açısından zeytin ağacı gelişimi ve verimi için gerekli koşullara uygun olduğunu keşfetmesi ise uzun sürmemiş. Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya’nın da onayı doğrultusunda bu bölgede yoğunlaşmaya karar vererek bir nevi köyüne dönüş yapmış.
Çanakkale Savaşları’nda Atatürk’ün saatinin parçalandığı Conk Bayırı ile Anafartalar Ovası arasında yer alan ve yoğun çatışmaların yaşandığı zeytinliklerinde bugün bile mermi, kemer tokası, şarapnel parçalarına rastlamak mümkünmüş. Zeytinliklerin hemen yanında bir de İngiliz anıt mezarı yer alıyormuş.
TOSKANA’DAN HİÇBİR EKSİĞİ YOK
Bölgenin verimli topraklarıyla birçok tarım ürününe elverişli olması yanı sıra son yıllarda gelişen bağcılık faaliyetleri ile birlikte önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin en önemli gastronomi merkezi olacağını öngören Ergüven, “Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı İdaresi’ndeki park sınırları içinde yapılaşmaya izin verilmediği için yarımadanın doğal dokusu korunuyor. Betonlaşma yerine doğru projeler uygulanırsa burası ‘tarladan masaya’ temalı veya ‘agroturizm’ gibi alternatif turizm alanında İtalya’nın Toskana veya Fransa’nın Provence bölgeleri ile yarışabilecek potansiyele sahip” iddiasında bulunuyor.
ÖNCELİK MİKTAR DEĞİL, KALİTE
Türkiye dışında Güney Afrika ve İtalya gibi birçok farklı bölgede zeytin bahçeleri ve üretim tesislerini gezerek modern zirai-bitki tekniklerinin yanı sıra kaliteli zeytinyağı için gerekli üretim, depolama ve şişeleme konularında incelemelerde bulunan Tolga Bey, çeşitli zeytinyağı tadım ve duyusal analiz eğitimlerine de katılarak sertifikalar almış. Tüm bu süreçte zeytinyağının sadece bir gıda değil, doğru tekniklerle üretilirse polifenol gibi minör bileşenleri açısından çok önemli bir sağlık ürünü olduğunu keşfetmiş. Buradan yola çıkarak hedef çıtasını miktar yerine kalite olarak belirlemiş.
EDREMİT İLE DELİCE KUPAJI
Zeytin cinsi ve üretim süreçlerine de değinen Tolga Ergüven, “Zeytinliklerimiz genelde Edremit (Ayvalık) yağlık çeşidinden oluşuyor. Bu nedenle zeytinyağımızda duyusal anlamda yoğun meyvemsilik ön planda kalıyor. Minör bileşenleri yükseltmek ve dolayısıyla acılık ve yakıcılık gibi zeytinyağının diğer olumlu özelliklerini artırabilmek için hasadı oldukça zahmetli ve verimi çok düşük olan delice zeytinlerle bir nevi kupaj yapıyoruz. Henüz yeşil iken hasat edilen zeytinler açık kasalarla aynı gün içinde Eceabat’ta yer alan ve Şeref Pazarbaşı’na ait modern butik üretim tesislerinde soğuk sıkım olarak işlenerek filtre edilmeden, hava-su-ışık-ısı ile teması kesilerek dinlendiriliyor ve koyu renk cam şişelerde dolumu gerçekleştiriliyor” diyor.
İLK YILINDA ÜÇ ÖDÜL BİRDEN
Ergüven, Anafartalar’ın Romalılar zamanındaki antik isminden esinlenerek yarattığı ‘Anafortis’ markasıyla ilk yılında katıldığı üç ayrı ulusal-uluslararası kalite yarışmalarının tümünden ödüllerle dönerek Türkiye’nin Trakya’da üretilen ve uluslararası organizasyonlarda kalitesi tescilli ilk ve tek zeytinyağı olmayı başarmış. Bu süreçte ailesi dışında köyden de büyük destek görmüş. Tabii bunda anneannesinin hem o köyde doğmuş, hem de Cumhuriyet’in ilk yıllarında aynı yerde öğretmen olarak görev yapmasının da payı varmış.
SIRADA BUTİK TESİS, OTEL VAR
Hedefleri arasında ‘Anafortis’ markasını yurtdışı pazarlara açmak olduğunu kaydeden Tolga Bey, bir yandan tarımda sürdürülebilirlik, paydaş katılımı, karbon salınımı ve verimli kaynak kullanımı ilkelerini uygularken, bir yandan da tüketicileri kaliteli zeytinyağı konusunda bilinçlendirmek konusunda çalışıyor. Organik sertifikasyon süreci devam eden zeytinliklerinde çalışmak en büyük hobisi haline gelen Tolga Ergüven, gerekli izin süreçleri tamamlandığında butik zeytinyağı üretim tesisi ve otel projelerini de hayata geçirmeye kararlı. Ergüven, deneyimlerini, doğaya dönüş hayali kuran beyaz yakalılarla da paylaşmak