Çilingir ailesi, uzun yıllar İsviçre’de yaşadıktan sonra 1993’te Türkiye’ye (İstanbul) kesin dönüş yapmış. İkisi de İsviçre doğumlu olan çocuklarından 1979 doğumlu Cengiz Çilingir, Trakya Üniversitesi’nde teknik resim eğitimini tamamlayıp grafikerlik, tasarım ve proje çizimi konusunda ilave eğitim alarak grafik-web-3D tasarım alanlarında uzmanlaşarak önce çeşitli firmalarda, ardından da serbest olarak çalışma hayatına devam etmiş. 1986 doğumlu Ceyhun Çilingir ise Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirmiş. Üç yıl tekstil sektöründe planlama sorumlusu olarak çalışmış. Sonra yine üç yıl bir gayrimenkul firmasında danışman olarak görev yapmış. İki yıla yakın reklam ve prodüksiyon şirketinde pazarlama müdürü pozisyonunu üstlenmiş. Artık ticarete atılması gerektiğini düşünerek kendi madencilik şirketini kurmuş. Sekiz yıl mermer sektöründe bulunmuş. Her şey istedikleri gibi giderken tarihler 2019’u gösterdiğinde öykümüzün marka ismi Sema Hanım’a (Çilingir’e), yani annelerine kanser teşhisi konulmuş.
İYİ GELECEK GIDANIN PEŞİNE DÜŞTÜLER
“Çok üzülmüştük, moralimiz de bozulmuştu. Ama hemen o an şoku atlatmamız gerekiyordu. O dönem ikimizde başka sektörde iş sahibiydik. Bir anda annemize iyi gelecek gıdalar araştırmaya, doktorlarımızın da önerilerini dinlemeye başladık. Doktorumuz annemizin bol bol zeytinyağı tüketmesini istemişti. Açıkçası gıda sektöründe yaşanan hileler bizi ürkütüyordu. O an zeytinyağı sektörüne girmeye karar verdik. Sadece annemize değil, herkese sağlıklı beslenme konusunda yardımcı olabilmek için bu işe atıldık. Sonrasında zeytincilik için bize en uygun yeri araştırmaya başladık. Bu süreç tam bir yıl sürdü. Çanakkale’de karar kıldık. Zaten doktorumuz da annemiz için oksijeni bol, havası temiz olduğu için Kazdağları’nı önermişti” diyorlar.
ANNELERİNİN İSMİNİ YAŞATACAKLAR
2020 yılında annelerinin ismi ‘Sema’ ile İtalyancada yaşam anlamına gelen ‘Vita’yı bir araya getirerek ‘Semavita’ markasını hayata geçirmişler. Türk Patent Enstitüsü’nden tescilini yaptırdıktan sonra da şirketlerini kurmuşlar. Bu yolculukta onlara en büyük ilham kaynağı anneleri olmuş. Kendi zeytinlikleri olmasa da hayat hikayelerini dinleyen yöre insanlarıyla, ‘Birlikten kuvvet doğar’ inanışıyla sektöre adım atmışlar. Daha çok Geyikli ve Bayramiç yöresinin zeytinlerini kullanıyorlar. Özenle seçilen zeytinleri kasalara koyarak 4 saat içinde hijyenik bir tesiste sıkım işlemini gerçekleştirip şişeledikten sonra ürünlerini güvenle tüketicilerle buluşturuyorlar.
‘İNANMAK BAŞARININ YARISI’ DİYORLAR
Son söz olarak ise şunları paylaşıyorlar: “Amacımız insanların doğal zeytinyağı tüketebilmesine yardımcı olabilmek. Ürünlerimizi tüketen ve bizden her daim memnun olan tüketicilerimize teşekkür ediyoruz. Ama en büyük teşekkürü bize ilham kaynağı olan canımız annemize (artık aramızda olamasa da, 2021’de kendisi melek oldu) borç biliyor ve adını her daim gururla yaşatacağımıza söz veriyoruz. Şimdiki hedefimiz ihracata yönelerek markamızı, Türk zeytinini ve zeytinyağını Orta Avrupa (İsviçre, Almanya, Avusturya gibi), Amerika ve Uzakdoğu’da pazarlamak. ‘İnanmak başarmanın yarısıdır’ sözüyle hedefimizi gerçekleştireceğimize yürekten inanıyoruz.”