Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Zeytini severim, zeytin ağacını severim, ama en çok anıt zeytin ağacını severim…
Doğanın en harika sanat eseridir ki insanoğlu o sanatın yanına yaklaşamamıştır.
Bu hüneri gövdesinde şekillenir.
O şekiller bir heykel gibi karşımıza çıkar.
Karşısına geçtiğinizde artık istediğiniz benzetmeyi, yorumu yapabilirsiniz.
Hatta içinizden onunla konuşma isteği uyanabilir.
Ben öyleyim, onlarla konuşurum.
Çünkü bilge bir duruşu vardır.
Bana göre zeytin ağacı yaşlanmaz, anıtlaşır.
Belki Şirince’ye de bunun için gelmişimdir, onlarla buluşmak için!
Öyle de oldu…
Çok geçmeden köydeki anıt zeytinlerin peşine düştüm, fotoğraflarını çekmeye başladım.
Benim bu merakımın farkına varan Şirinceliler, “Abi bir de şurada var” diye diye bana 300’den fazla anıt zeytin gösterdiler.
Hepsini fotoğrafladım ve sadece bende kalmasın diye 40’ını Selçuk Müzesi’nde sergiledim.
Örneklediğim kadarıyla en genci 200, en yaşlısı sanırım 800 yaşlarındaydı.
Sergi defterime yazılanlar, aldığım alkışlar aslında onlaraydı.
Yine de biraz havalara girmiştim.
Taa ki internette o haberi görünceye kadar…
Karaburun Yarımadası’nın Mordoğan kasabasında Basri Saka adında, benim gibi anıt zeytin meraklısı hakkında bir haberdi.
Özetle şöyleydi:
Basri Saka’yı tanıyanlar bir gün onu arayıp yaşlı bir zeytinin kesileceği haberini vermişler.
Tarife göre gittiğinde gerçekten ağaç kesilmek üzereymiş.
Odun yapılacakmış çünkü…
Ağacın bulunduğu arazinin sahibine üç verimli zeytin ağacı karşılığında bu ağacı vermesini teklif etmiş Basri Saka.
Adam da, “Kabul” demiş.
Ağacı yerinden çıkarmak için üç adam bütün gün uğraşmış, karanlık çökmeye yakın ağacın kökleri çıkarılmış.
Köklerinde yumruları varmış ki ağaç tekrar dikildiğinde tutacak demektir bu!
Tonlarca ağırlığındaki ağaç TIR’larla Saka’nın Ayıbalığı’ndaki arazisine taşınmış.
Ve ne olmuş?
Ağaç yerini sevmiş, zeytinini vermeye devam etmiş.
Merak edip yaş tayini yaptırmışlar.
İnanması zor ama anıt zeytinimiz tam 2 bin 150 yaşında çıkmış.
Yani Basri Saka’nın kesilmekten son anda kurtardığı o zeytin ağacı 2 bin 150 yıldır insanoğluna zeytinini vermekteymiş.
O anda benim yaptığım bunun yanında bir hiç kaldı.
Dayanamadım, deli bir merakla Ayıbalığı denilen yere ağacı görmeye gittim.
Sanıyorum ki hemen karşıma çıkacak, sanıyorum ki kime sorsam gösterecek…
Ne o karşıma çıktı, ne de ağacı bilen birileri.
Dolaşıyorum ama boşuna…
Kimi zaman aynı sokaktan, aynı evlerin önünden bir daha, bir daha geçiyordum.
Oysa ben elimle koymuş gibi bulacağımı sanmıştım.
Ama bulamıyordum.
Üzülmüş ve sıkılmıştım.
Bunca yolu boşuna gelmişim gibi, çaresiz geri dönmeye karar verdim.
Ancak tam o sırada, yani ben tam vazgeçmek üzereyken deniz tarafındaki bir yapının arkasından bir ses duydum.
Hiç bilmediğim, duymadığım bir ses…
Durdum, bekledim.
Sesi tekrar duydum.
Aynı anda içimden, “Ağaç beni çağırıyor” diye geçirdim.
Tarifsiz bir coşkuyla sesin geldiği yere koştum, hayır koşmadım adeta uçtum.
Doğruydu, evet işte oradaydı.
Orada beni bekliyordu.
Ben beklemedim, koşup o kocaman gövdesine sarıldım.
Bir süre öylece kaldım.
Sonra uzun uzun onunla konuştum.
Ne konuştuğum bende kalsın!
Tam 2 bin 150 yaşındaydı, dallarındaki zeytinler bu yılındı.
Ve o 2 bin 150 yıldır bunu yapıyordu.
İzin isteyip kameramı ve fotoğraf makinemi çıkardım.
O sıra yanıma gelen adam, ağacın karşısındaki evde oturduğu ve benim burada ne yaptığımı merak ettiğini söyledi.
Kısaca anlattım, hayretle dinledi.
Çünkü yıllardır orada oturuyordu ve ağaçtan haberi yoktu.
Belki de utandığı için hemen yanımdan uzaklaştı.
Çekimleri tamamladım.
Artık dönebilirdim.
Ağacımın önünde saygıyla eğilip bana en yakın dalını tutarak bir dostumdan ayrılır gibi vedalaştım.


KİMDİR?
Hem anne, hem baba tarafından Selanik mübadili. Eskişehir’de doğmuş. İlk öğrenimini Ankara Kurtuluş İlkokulu’nda yapmış. Kitap okuma aşkını burada Bilge öğretmenden, 10’uncu Yıl Marşı’nı ve Mozart’ı mandolin öğretmeni Hikmet Şimşek’ten öğrenmiş. İzmir Atatürk Lisesi’nin ardından Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nü bitirmiş. Ancak çalışma hayatı ziraatle değil, reklamcılıkla geçmiş. Reklam filmleri yanında belgesel sinema yapımlarıyla uğraşmış. Ortak yapımcılığını ve oyunculuğunu üstlendiği ‘Yüzleşme’ belgeseli 2016 TRT Uluslararası Belgesel Film Yarışması’nda en iyi film, Los Angeles’te en iyi belgesel dahil üç ödül daha almış. Yayınlanmış romanları (Aşkın Samatya’sı Selanik’te Kaldı, Aşkın İade-i İtibarı, Aşkın Rengi Kurdele Pembesi, Benim Mükemmel Yalnızlığım) yanında belgeseller (Geldiklerinde Çirkince’ydi, Şimdi Şirince ve İstanbul’un Resmi Olmayan Resimli Tarihi) ve televizyon programları hazırlamış. 30 yılı aşkın İstanbul yaşamının ardından zeytinciliğe olan tutkusu nedeniyle İzmir Selçuk’a bağlı Şirince’ye yerleşmiş. Şimdi Şirince ve zeytincilik üzerine projeler geliştiriyor, bunları hayata geçirmeye çalışıyor. Ayşe adında bir kızı ve Dafne adında bir torunu var.