Onlar, üç nesildir ve 50 yılı aşkın süredir çiftçilik yapıyorlar. Toprağı sorumlu bir şekilde dikkatle, zekayla ve vicdanla işliyorlar. Sürdürülebilir bir tarım için doğaya saygıyla yaklaşıyorlar. “Yemeğinizin arkasındaki hikaye önemlidir. Doğrudan üreticilerden satın almayı seçerek, ne yediğinize, nereden geldiğine ve yaşadığı hayata güvenebilir ve anlayabilirsiniz” diyorlar. Ve huzurlarınızda ‘Gedene’…
Muhammed Uyar, Manisa’a Kırkağaç’a bağlı Karakurt’ta doğmuş büyümüş. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirmiş. İstanbul’un çeşitli belediyelerinde eğitim koordinatörü, halkla ilişkiler ve tanıtım birimi yöneticiliği gibi görevlerde bulunmuş. Daha sonra kendisine ait reklam ajansı bünyesinde ülkemizin birçok kamu ve özel kurumuna reklam-tanıtım filmleri hazırlamış. Bu süreçte sinema üzerine Türkiye’nin en güncel mecralarından biri olan ‘Sinefesto’ isimli internet portalını kurmuş ve yayın yönetmenliğini üstlenmiş. Ama bir yandan da zihnindeki yansımaları çocukluğuna kadar uzanan zeytin-zeytinyağında da bir markaya can vermiş.
“Zeytine dair ilk anımda Çandır Ovası’ndaki tarlamızda bulunan bir zeytin ağacının gölgesinde ‘Pamuk’ isimli köpeğimize sarılıp uyuduğum öğlen sıcakları var. Açıkçası yaşımı ve yılını hatırlayamayacağım kadar bulanık bir anı olmasına rağmen zihnimde canlanan bu resmi çok seviyorum. Çok net hatırladığım diğer resimde kasabamızdaki evimizin bahçesinin tam ortasındaki zeytin ağacı var. Yıllar sonra o ağaç kesildiğinde çok üzülmüştüm. Son olarak ise ninemin evinin ön tarafındaki ‘Hayat’ dediğimiz açık salonda bulunan yağ varilleri geliyor aklıma. Benim için o yağ varilleri müthiş bir zenginlik anlamı taşıyordu. Aynı zamanda içinde bir bilinmezlik de taşıyordu. Diğer bütün mutfak malzemeleri daha az miktarlarda bulunurken neden zeytinyağı bu kadar çok olurdu ki? Büyüdükçe zeytinyağının neden bu kadar önemli olduğunu da öğrenmiş olduk tabii ki! Doğruyu söylemek gerekirse biraz geç öğrendik. İnsan bazı nimetlerin içinde büyüdüğünde kıymetini sonradan anlayabiliyor” diyor.
BABADAN TORUNLARA BİR MİRAS
Büyük abisi Hakkı Uyar’ın yıllardır köylerinde toptan zeytinyağı alım-satımı yaptığını, kendisinin de bu süreçte İstanbul’daki eşe dosta yağlardan götürüp sattığını anlatan Muhammed Bey, “Direkt tarladan, işlenmemiş ve doğal olan bu yağların lezzeti ister istemez herkesin dikkatini çekiyordu. Terzi kendi söküğünü dikemez misali benim de zeytinyağımızı markalaştırma sürecim biraz uzun sürdü. Pandemi öncesinde kendi markamızı oluşturmaya yönelik çalışmalara başladım. Oldukça yol kat ettikten sonra maalesef pandemi patladı ve çalışmalarım sekteye uğradı. Geçtiğimiz sonbaharda içimdeki marka sevdası tekrar alevlendi ve yeniden çalışmalara başladım. Bu süreçte abimin oğlu Mustafa Ali ve kızı Ayşe ile birlikte çalışmaya başladık. Ayşe moda tasarımı, Mustafa Ali ise beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunu iki genç. İkisinin de markalaşma fikrine sahip çıkmaları işimi biraz daha kolaylaştırdı diyebilirim. Çünkü bu süreç aynı zamanda bir bayrak yarışı gibi ilerleyecek. Babamdan abime, abimden bana, benden yeğenlerime ve daha sonra çocuklarımıza miras kalacak bir yolculuğun içindeyiz” diye konuşuyor.
ONLAR İÇİN ANLAMI ÇOK BÜYÜK
Ailenin ‘Edremit’ ve ‘Trilye’ çeşidi zeytinlerden oluşan toplam 50 dekar zeytinliği olduğunu paylaşan Muhammed Uyar, bir reklamcı olarak, marka yaratma sürecini ise şöyle anlatıyor: “Gedene şimdilik tek markamız. İsim seçiminde Latin harflerini içermesine özellikle dikkat ettik. İhracat sürecinde de aynı markayı kullanmak ve kökleşmesini sağlamak istiyoruz. Çünkü ‘Gedene’ isminin bizim için anlamı büyük. 2019’daki ilk marka çalışmalarında ‘Çarıklı’ ismi üzerine yoğunlaşmıştım. Ama bu marka altında kurumsallaşmış başka firmaların da olması nedeniyle yeni bir arayışa girdim. Bizler aslen Bulgaristan göçmeniyiz. Dedelerimizin ilk yerleşim yeri Kırkağaç’ın en kuzeyinde ve biraz daha dağlık olan Hamidiye köyüymüş. Babam çocukluğuna dair anılarını anlatırken, ‘Gedene’de sabaha kadar keçi çobanlığı yapardım’ derdi. Sonraki yıllarda biz de sürekli oraları ziyaret etmeye devam ettik. Zeytinyağı markası denilince genelde Yunan mitolojisine ve tarihine öykünen isimler kullanıldığı dikkatinizden kaçmamıştır. Ben bunun aksine biraz daha kendimizden olan bir marka oluşturma gayesindeydim. Bu aşamada Gedene’nin anlamını görünce tam olarak aradığım şeyi bulduğumu hissettim. Gedene’nin iki anlamı var. Biri ‘tarlanın alt ve engin olan bölümü’, diğeri ise ‘meyve ağaçlarını sulamak için etrafına açılan çukur’. Aslında her iki anlam da bizim için uygundu ama ben ikincisini daha çok sevdim. Logomuzu oluştururken de bu anlamın izinden gittik. Geleneksel bir motifi andıran ama aynı zamanda içten dışa doğru bir ağacı, yapraklarını ve etrafındaki halka ile sulama çukurunu andıran logo oluşturduk. Böylece daha bizden ama aynı zamanda babamın çocukluğunu da içinde barındıran bir markalaşma sürecini tamamlamış olduk. Markamızı torunlarımıza devrettiğimizde büyük dedelerinin Gedene’de keçi çobanlığı yaptığını hatırlamaları bizi çok mutlu edecek.”
BİR NUMARALI GÜNDEM MADDESİ
İhracatın bir numaralı gündem maddeleri olduğunu dile getiren Muhammed Uyar, ekliyor: “Ülkemizde çok fazla marka oluşturulsa da bunların büyük bir kısmı ‘köyden şehre doğal ürün gönderme’ mottosuyla hareket ediyor. Markaların içeriğine, anlamına ve aynı zamanda kalitesine odaklanarak bir katma değer oluşturmasına izin verilmiyor. Bu da yerel markalarımızın uluslararası piyasaya çıkmasına engel oluyor. Özellikle Amazon gibi uluslararası e-ticaret pazaryerlerinin direkt olarak yabancı müşterilere ulaşma fırsatı verdiği bir süreçte ihracatı düşünmemek kendimizi kısıtlamak olur diye düşünüyorum. İspanya, İtalya ve Yunanistan markalaşma konusunda bizden çok ilerideler. Hem estetik, hem de içerik anlamında çok güçlü ve kurumsal hareket ediyorlar. Türkiye’de markalaşma aşamasında firmalara danışmanlık verilmesi ve desteklerin artırılması gerekiyor. Diğer ülkelerden çok daha kaliteli yağlarımızın olduğunu fark etmemiz ve bunları doğru adımlarla üretim ağına dahil etmemiz gerekiyor. Bu vizyonla hareket ederek Gedene’nin önünü sürekli açık tutmak istiyoruz. Biz sadece zeytinyağı satışı yapmıyoruz. ‘Zeytin’ temalı kalemlik, makyaj çantaları, bez çanta gibi ürünler de hazırlıyor ve satıyoruz. Bunları da markalaşma sürecinin büyük bir parçası olarak görüyoruz. Sadece tekstil değil, zeytin ve zeytinyağı içerikli başka kategorilerde de ürün yelpazemizi geliştirerek ihracat gücümüzü artırmak istiyoruz.”
İNTERNETTEN SATIŞA DİKKAT
Son yıllarda internet üzerinde yanlış bilgilerin hızla yayıldığını ve insanların çok fazla kandırıldığını gördüklerini dile getiren Muhammed Uyar, şu uyarılarda bulunuyor: “Erken hasat, soğuk sıkım, taş baskı, polifenol vs. derken bitmek bilmeyen bir bilgi kirliliği aldı başını gidiyor. Ekim 2023’te üzerinde ‘taş baskı, soğuk sıkım, erken hasat’ yazan 5 litrelik bir teneke zeytinyağı internette 350 TL’lik fiyat etiketiyle satışta. Yağın neredeyse litre fiyatına yakın böyle bir ücretlendirmenin mümkün olduğunu düşünebiliyor musunuz? Müşterisine hakiki zeytinyağı satmak isteyen firmaların ilk olarak sözlerinin hakiki olması gerekiyor. Bugün içeriğinde pamuk yağı gibi karışımların olmadığı zeytinyağlarına ulaşmak çok zor. O yüzden müşterilerimiz bize, bizler de onlara sahip çıkmak zorundayız. Gedene olarak en büyük önceliğimiz bizimle beraber birlikte yıllar sürecek dostluklar geliştirecek müşteriler kazanmak. Biz markamızı torunlarımıza bırakırken onlar da Gedene’nin lezzetini torunlarına anlatsınlar istiyoruz. Bunu başarsak bizim için yeterli.”