Zeytinciliğe yeni başlayan, başlamayı hayal edenlerin en çok merak ettikleri konuların başında hiç şüphesiz fidan seçimi, dikim aralığı, dikim zamanı, yaşı, ne zaman ve nasıl budanacağı, aşılama vs geliyor. Zeytinseli Zeytincilik’in kurucusu Bekir İşlek, “Didim’de Zeytini Meltemler Sular” isimli kitabında tüm bu konuları kısmen kendi yaşadıklarından da yola çıkarak özetle bakın nasıl anlatmış.
Dikilecek zeytin çeşidini seçmek zeytinciliğe başlamak isteyen biri için halledilmesi gereken en zor iştir.
Yağlık mı olacak, salamuralık mı olacak; hem yağlık, hem salamuralık mı olacak?
Nihai belirleyici pazardır. Pazar konusu ise izafi, yani değişkendir.
Diyelim ki, şu anda salamura cinsi kazandırmaktadır. Ama önümüzdeki 5 yılda neler değişecektir? Kaldı ki, bir zeytin fidanı 7-8 yıl sonra verime geçer.
Bazı cinsler ancak belli yerlerde yetişebildiği veya kabul edilebilir verimlilikte olabildiği için bölgesel seçenekler azalabilmektedir.
Örneğin; Didim çevresinde memecik/karayaprak, Gemlik, Ayvalık-Edremit, Manzalinna, Arbequina, domat, kalamati/tavşanyüreği cinslerinin uyumlu ve verimli olduğu söylenebilir. Domat ve Ayvalık-Edremit cinsinin verimli, ara işlemesi yapılabilecek ve sulanabilecek (en azından ilk yıllarda) alanlarda dikilmesi gerekir.
Özellikle memecik/karayaprak fidanları Aydın’ın yerel cinsi olduğundan mıdır nedir, taşlık ve kayalık yerlerde de keyifle büyümektedirler. Çevreleri çalılık da olsa, onların arasından bir yol bulup kolayca boy vermektedirler. Bunu kalamati/tavşanyüreği cinsleri için de söyleyebiliriz.
DİKİM ARALIĞI NE OLMALI?
Seçime karar verdikten sonra bu kez cinse göre dikim aralığı öne çıkar. Dikim aralıkları toprak yapısı, sulanıp sulanmayacağı, iklim ve zeytinin cinsine, kazanacağı taç büyüklüğüne göre değişir.
Tacı ne kadar kontrol edilirse edilsin, domat cinsi zeytinler 8-10 metre aralıklardan daha sık dikilmemelidir. Domat cinsi bir zeytin, Gemlik cinsi bir zeytinden iki kat büyük taca ulaşabilmektedir.
En ucuz fidan Gemlik cinsidir. Zira, çelikten üretildiği ve deliceye aşılamak gerekmediği için üretimi kolaydır. Türkiye’de resmi kurumlarca en çok bu cinsin destek görmesi sonucu her gün biraz daha artmakta ve belki bütün türlerin sayısını geçmiş bulunmaktadır. Gemlik cinsinin bütün Türkiye’de bu kadar yaygınlaştırılması zeytinciler tarafından her fırsatta tartışılmaktadır.
NE ZAMAN DİKİLMELİ?
Takvimlerde veya birçok kaynakta ağaç dikim mevsimi olarak bahar ayları belirtilir.
Ancak, Güney Ege ve Didim çevresi için bu doğru değildir. Zaman zaman, “Ben alaylıyım, mektepli değilim, yazdıklarıma amel etmeyin” diye sizi uyarıyorum ama dikim zamanı konusunda ısrarlıyım.
Bahara yakın fidan dikimi gerekçesi çoğu zaman daha erken aylarda buz ve don olacağı, yani fidanların soğuktan etkilenebileceği endişesiyledir. Bölgede bu derecede soğuk olmadığı gibi zeytin fidanları buzdan ve dondan etkilenmemektedir.
Aksine; erken, yani kasım-aralık aylarında yeterli yağmur yağmışsa hemen dikilmesi daha uygundur. Böylece ilk yağmurlarla kökler toprakla buluşmakta, fidan toprakla bütünleşmektedir. Bunun en önemli ve hayati sonucu ise fidanın yaz sıcaklarına karşı dayanıklılığında ortaya çıkmaktadır.
Geç dikilen fidanlar, yazın kavurucu sıcaklarında zamanında ve yeterince sulanmazsa çoğu zaman kurumakta, dayanabilse dahi ertesi yıllarda çok zor toparlanmakta ve kendine gelememektedir.
Eğer erken dikilmişse, sıcaklarda sulanmasa bile kurumamakta, sahibine biraz darılsa da yazı hayatta kalarak atlatabilmektedir.
PEKİ, YAŞI NE OLMALI?
Fidanın yaşı çok önemli bir husustur. Kocaman olmuş, 2-3 yaşındaki gösterişli fidanların albenisi her zaman fazladır. Ama bu çok yanıltıcı bir durumdur. Büyük fidanı yetiştirmek, korumak ve kollamak epey zordur. Toprak yapısına ve sulama durumuna göre yeterli ilgiyi görmezse zorlanır. Kocar, kartlaşır. Ertesi yıllarda gelecek filizler asıl dalları zorlar. Büyümüş olarak aldığınız dalları kesmek, yeni sürgünlere yol vermek zorunda kalırsınız. Bu ise size yıllar kaybettirir. İlgileneceğiniz fidan sayısı azsa veya çok olsa bile yeterince bakabilecekseniz büyük fidan da alsanız olur.
Delice çekirdeğinden fidan yetiştirme fikri kulağa hoş gelir. İdealistçedir. Ancak, yeni zeytin bahçesi kuracaklar için pek de akıl işi değildir. Zira, yeni zeytin bahçesi kurmak pahalı ve uzun bir yatırımdır. Bu husus, “Zeytin dik, torunun görsün” atasözünde ifadesini bulur. Çöğür 1 yılda çekirdekten çıktı diyelim. 1-2 senede aşılanacak beden kalınlığına ulaştı. 1 yıl da ‘Aşı güçlensin’ diye beklenecek. Etti, 3 sene. 1 yaşında dikilen (fidanın yaşı aşıyla ölçülür) bir fidanın verime geçmesi en az 6-7 senedir. Etti, 10 yıl.
EN AZ 3 KATI FİYATA SATILIR
Bu yüzden kimse çekirdekten çöğür yetiştirmeye çalışmaz. Ormancılarla saklambaç oynayarak da olsa makiliklerden söker. Aşılar, 1 yıl bakar. Sonra, tarlaya diker. Bunu da parası yoksa ve bu işlere, yani aşılamaya eli yatkınsa yapar. Özellikle son yıllarda fidancılık çok gelişmiş olup, paranız varsa çekirdekten çöğür yetiştirilip aşılanmış olarak hazır fidanlar bulabilirsiniz. Ne var ki, bu fidanlar çelikten üretilenlerin en az 3 katı fiyata satılır.
MİLET KÖYLÜLERİ DER Kİ:
Milet köylülerinin, “Karatavuk kuşunun kursağından geçmeyen zeytin çekirdeği çimlenmez” sözlerini sık sık duyarım. Evet, “Zeytini fareler diker.” Evet, “Zeytini kuşlar da diker.” Lakin karatavuk kuşu dikmekle kalmaz, öncelikle yediği zeytinlerin çekirdeklerini kursağında mayalandırarak çimlenecek hale getirir.
Bahçe kurmaya ve bir an için çöğürden başlamayı göze aldınız diyelim, karatavuk kuşunun kursağından geçmiş zeytin çekirdeklerini nereden bulacaksınız?
Zeytinin hikayesi ‘Delice’den başlar
Deliceler, sarp-kayalık yerlerde ve mutlaka çalılıkların içindedirler. Yağ vermekte çok cimridirler. Birkaç kişi bir araya gelse, bütün gün toplasa en fazla 100 kilo kadar toplar. Kontinü sistemde bir malaksör, haznesine en az 400 kilogram zeytin koymadan çalıştırılmaz. Delice çoğu zaman 20 litre kadar yağ verir. Delice yağının kıymetini herkes bilir. Ancak, 2 litre yağ almak için bütün gün dağda bayırda, karaçalılıklarda uğraşıp durmayı kimse göze alamaz.
BÜTÜN ÇEŞİTLERİN ATASIDIR
Deliceler, ‘akdelice’ ve ‘karadelice’ olarak iki cinstir. Hz. Adem’in insanoğlunun babası olması gibi deliceler de bütün zeytin çeşitlerinin atasıdır. Deliceler zeytin neslinin devamında inatçı ve ısrarlıdırlar. Asla pes etmezler. Siz bazen deliceleri, güya görmeden, görseniz bile yol yapmak, bir usluya çok yakın olması gibi masum gerekçelerle greyderin bıçaklarına feda edersiniz. Ama o ne eder eyler çok kısa sürede topraktan fışkırıverir. Sizi öylesine mahcup eder ki, bir daha oralardan geçemez, yüzüne bakamazsınız.
ÖNEMLİ BİR DAMIZLIKTIR
Özellikle ak delicelerin çiçekleriyle usluları döllenmesi çok önemlidir. Yani, önemli bir damızlıktır delice. Sonrasında vereceği meyveler her safhada bir renk cümbüşüyle yeşilden pembeye ve siyaha evrilir gider. Delice yağlarının zeytin cinsinin en sağlıklısı olduğu, delice zeytinyağının bütün güzel özelliklerini taşıdığı, bilimsel yönden ilaç niyetine içilmesinin veya kullanılmasının gerektiği her geçen gün biraz daha anlaşılmaktadır.
Uslu zeytin fidanlarının çoğu delicelerin aşılanmasıyla elde edilir. Ama iş orada bitmez, henüz başlamıştır. Diyelim ki, nazenin uslu fidanınızın başına bir şey geldi. Örneğin, çapacı (solucan ararken zeytinlerin diplerini karıştıran) domuzlar çapa yaparken aşıyı kırdılar veya rüzgar kopardı. Asla üzülmemelisiniz. Yeter ki, geriye aşılanmış delicenin azıcık bir kökü kalmış olsun. Bir süre sonra öyle bir sürgünle sökün eder ki, şaşar kalırsınız.
EN VAZGEÇİLMEZ SİGORTA
Her yıl tıraşlamak zorunda kalsanız bile bu inatçı ve vefalı yoldaşa kızmamalısınız. Zira o, zeytin cinsinin en vazgeçilmez sigortasıdır. Sizin aşılar ne kadar nazlı ise delice sürgünleri de o kadar delidir, aşının yanında alır başını gider. Kesmeye kıyamazsınız. Delicenin işi yine de bitmez. Aşınız zayıfsa, gelişemiyorsa yahut yamaçtan yuvarlanan bir taş onu kırmışsa, imdadınıza yine delice sürgünleri yetişir. Böyle bir nimete ‘dip sürgünü’ denmesi neyse de ‘piç’ denmesinden daha büyük nankörlük olur mu?
Her şey yolunda olsa bile, o her yıl, ‘uslunun başına bir şey gelebilir’ diye fidanın dibinden fışkırır durur. Delilik böyle bir şeydir. Hani insanlar, “Deli ile veli arasında bir parmak, yani bir harf fark vardır” derler ya, delicenin de ‘deli’ mi, yoksa ‘veli’ mi olduğunu ancak Allah bilir.
Solucan ararken çapa da yaparlar
Eğer zeytinliğinizin çevresi sağlam çitlerle çevrili değilse, akşam siz tarladan çıkarken yerinizi yaban domuzları alır. Hele de tarlanızın olduğu yer kuş cenneti veya doğal sit alanına komşu ise yaban domuzlarının varlığı çok yönlü bir beladır. Bulabildikleri mısır tarlalarını talan edip üreticiye bir çöp bile bırakmazlar. Kavun ve karpuz tarlalarının akıbeti de aynıdır.
Gelelim çapaya: Domuzların işe yaradığı tek konu budur. Domuzlar gece boyu taş altlarında, zeytin köklerinde solucan ararlar. Eğer zeytin köklerine hayvan gübresi dökmüşseniz artık orası bir solucan kaynağıdır. Domuzlar gübrelerdeki solucanları bulup yemek için zeytinlerin dibini bir güzel karıştırırlar. Bu ideal bir çapalamadır.
Bu yüzden, bölgede böyle bir tehlike varsa 2 yaşından önce, yani iyice canlanmadan fidanların dibine hayvan gübresi konulmamalıdır. Eğer fidan çukuruna yanmış da olsa hayvan gübresi koyarsanız fidanınızın başını belaya sokarsınız. Solucan bulacağım diye domuzlar toprağın altını üstüne getirir. Fidanınızı da söker atar.
Senfoni bestelemek gibi
Kadrini bilenler için ‘Delice’ demek servet demektir. Deliceye yapılan aşı o kadar hızlı büyür ve gelişir ki, 3 yıl sonra meyve vermeye başlar. Halbuki yeni dikilen fidanlar çocuk gibi özen isteyen bir bakımla 7 yılda ancak meyve verir.
En uygun aşı göz aşısıdır. Göz aşısı çabuk tutar. Kalem aşısını korumak çok zordur. Rüzgar hemen uçuruverir. Kalem aşısını ancak ince/genç dallara yapabilirsiniz. Göz aşısı ise 50-60 yaşlarındaki ağaçlara bile uygulanabilir. Uygulama ağaçlara suyun iyice yürüdüğü ve kabuğun rahatça gövdeden ayrılabildiği zamanda yapılmalıdır. Gözün taze sürgünlerden örselenmeden alınması gerekir. Bu aşı tuttuktan sonra birinci mevsimde, yani ilk sürgündeyken böcek ve zararlılardan iyi korunmalıdır.
BİR KÖKTE UZAMIŞ SARMAŞIK MİSALİ
Göz aşısı yapmak çok keyifli bir iştir. Çok kolaydır. Öğrenince her gördüğünüz ağacı nasıl aşılayabileceğiniz konusunda sadece düşünmeye başlamazsınız, elleriniz kaşınır.
Aşı denince akla hep deliceler gelir ama uslular da aşılanır. Yani yerini sevmeyen, verimsiz, yanlış seçilmiş bir cinsi hemen aşılarsınız. Sizin aşı büyüyünceye kadar asıl cins meyve vermeye devam eder. Uygun budamalarla bir süre sonra ağacın cinsi döner.
Asıl keyif bir deliceye 5 ayrı cins aşılamaktır. ‘Bir kökte uzamış sarmaşık gibi’ her dalda farklı cins zeytin meyvesi düşünün.
İSPANYOLLAR ‘OLMAZ’ DESE DE OLUR
Arbequina bir İspanyol çeşididir. Sonradan geliştirilmiş bir cinstir. Anası-babası, neticede kendisi farklıdır. Dayanıklıdır. Hızlı büyür. Çabuk ve çok meyve verir. Yağ yüzdesi de yüksektir.
İspanyonlar derlermiş ki, “Arbequina’yı çoğaltamazsınız.” Biz Arbequina’yı Gemlik cinsine aşıladık. Tuttuğu gibi, arkasından yetişene aşk olsun, öyle de hızlı büyüdü. İkinci yıl çiçeklendi ve meyveye durdu. İspanyonlar, “Çoğaltamazsınız” dememişlerdir sanırım, ben yanlış duymuşum. Arbequina’yı bir de deliceye aşılarsanız, kudurur. Dağa, taşa sığmaz. Hasılı kelam dostlar, aşılarla dilediğiniz renkte, tatta tablolar yapabilir, dilediğiniz güzellikte senfoniler besteleyebilirsiniz. Ah bu zeytin dünyası, ‘deli’ eder insanı!