Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Sinan İbrahim Beşe’nin sanata, üretkenliğe, yoktan var edişe olan yolculuğu annesinin eskilere yeni ruhlar kazandırarak hayata geçirmesini seyrederken başlamış ve Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’ne girmesiyle hız kazanmış. Okulu onu bu boyutta sanatın tüm kollarıyla (seramik, grafik, endüstri tasarımı ve diğerleri) buluşturmuş. O girift yapıda açlığını gidermek adına tüm atölyelere girip çıkmış. Çünkü onların tek ruhun birer parçası olduklarına inanıyormuş.

Öğrencilik süreci devam ederken film sektöründe bazen oyuncu olarak, bazen de sanat gurubunda çalışmalarda bulunmuş. Ayla Algan’dan oyunculuk dersleri almış. Ama bu da ona yetmemiş. Ruhu hala açmış. Bu kez daha önce de beste, güfte denemelerinin olduğu ve arada koristlik, solistlik yaptığı müzik sektörüne dalıp dalıp çıkmaya başlamış. “Değerli arkadaşım, dostum, abim” dediği Selami Şahin’le bir dönem TRT’de çalışmış. Bu karmaşık süreç devam ederken farklı tarzda ve düşünce yapısında tasarımlarla ilgili aklında projeler üretiyormuş. Üretime başlama süreci ise o kadar uzun zaman almıyormuş. Karma sergilere katılıyor, sergi organizasyonları yapıyormuş. Bu oluşumlarda birçok engelli ile paylaşımlarda bulunma fırsatı olmuş. Bunlar da hayata bakış açısını ve yaklaşımlarını etkilemiş.

DERGİLERE KAPAK OLDU

Bu süreçlerden birinde yapmış olduğu gerçek kuru yapraklardan tasarımı Miami’de bir dergiye kapak olmuş. New Jearsy’de, New York’ta ve Polonya’da dergi sayfalarında farklı tasarımlarıyla birlikte yer almış. Bunlar onu daha da şevklendirmiş ve doyumsuz bir istekle çevresine daha farklı bakmaya teşvik etmiş. Yapmış olduğu tasarımların açtığı yolda devam ederken ‘Dönüşüm’ başlıklı bir projeyle de bir üniversitede workshop çalışması gerçekleştirmiş.

“Kendimi bildim bileli atıklardan hediyelik eşyalar, takılar, malzemenin bana verdiği enerjiyle çeşitli üretimler gerçekleştiriyorum. Malzemeyle ruhsal bir bağ kurarak ruhsal bir maceraya doğru yol alıyorum. Başlangıçta ikimiz de bu yolculuğun sonunu az buz tahmin edebiliyoruz, ama hiçbir şey net değil! İkimiz de bu maceranın akışına bırakıyoruz kendimizi. Tıpkı bir müziğin verdiği hissiyata kendini kaptıran dansçılar gibiyiz. Buradan çıkan o güzelim sonuçları ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim. Çünkü anlatılacak çok şey var. İşte zeytin çekirdeğiyle olan maceram da bunlardan biri. Sabrın, emeğin, ruhun, binlerce zeytin çekirdeğinin bir araya gelerek oluşturduğu sonuç” diyor.

SABIR VE EMEĞİN ESERİ

Bu sonucun macera boyutuna gelirsek… Zeytin ağaçlarının sıkça kesilmesinin gündeme geldiği bir süreçte tepkisel olarak ortaya çıkmış. Zeytin çekirdekleri farklı şehir ve farklı ailelerin sofralarında tüketilerek ona gönderilmiş. Böylece birbirini tanımayan birçok kişi dolaylı yoldan da olsa birlikte bir projenin oluşmasına katkıda bulunmuşlar ve ‘paylaşım’ kelimesi bu süreçte yerini almış.

“Zeytin çekirdekleri sayısını hatırlayamayacağım kadar çok kez soğuk ve sıcak suda yıkanarak temizlendi, kuruması beklendi. Bedensel olarak vermiş olduğum efor esnasında kollarda kasılmalar oldu ve ara vermek zorunda kaldım. Kuruma işlemi bittikten sonra sırada kıl matkapla zeytin çekirdeklerinin teker teker diklemesine ve yanlamasına delme süreci başladı. Bu süreç biraz sıkıntılı ve acılı geçti. Çünkü kıl matkapla defalarca elimi deldiğimden iki parmağım bir ara hissiyatını kaybetti. Ama işin en güzel yanı ruh, hayatsal süreci tamamen ele aldığından bedensel acı fazla kendini gösteremedi. Üretim ne kadar zorlu geçse de bir o kadar da hazzı büyüktü. 7 ayın sonunda ben, sabrım, emeğim, zeytin çekirdeklerim bu işten anlımızın akıyla çıkmıştık. Hızımı alamamış olacağım ki, en son noktada tasarımın boyunun çok uzun olduğunu fark ettim ve sabrımdan hiç ödün vermeden bir bölümünü sökmek durumunda kaldım” diye konuşuyor.

SINIR YOK, ÜRETİM VAR

Sinan Bey, şimdi ise başka maceralara yol almak adına yeni yol arkadaşlarının arayışı içinde olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Artık uzun zamandır tasarımlarımın odak noktasına atık malzemeleri yerleştiriyorum. ‘Sınır yok, üretim var’ sloganıyla devam diyorum.”

 

Sinan İbrahim Beşe