Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

A’dan Z’ye gerçek

sızma zeytinyağı

 

C: CAVALACOZ

 

Hem belki biraz okuyucuyu yazıya çeker düşüncesiyle, hem bu köşedeki yazılarımda sırası gelen “C” harfini hakkını vermeden pas geçip “Ç” ile birleştirmek istemediğim için, derin değer verdiğim zengin keyif “argo”muzdan bir sıfat ödünç aldım.

Üçüncü harfimiz: “C”.

Üçüncü başlığımız: CAVALACOZ

Anlamı: Değersiz, önemsiz.

İnternette “zeytinyağı” ya da İngilizce “olive oil” kelimeleri ile arama yaptığımızda yaklaşık 550 milyon sonuç geliyor ekrana, 1 saniyeden az bir sürede. Varın gelin siz düşünün, bahçe sahibinden zeytin işçisine, sıkım, dolum, ambalaj, nakliye, pazarlama, toptan, perakende satış, tüm bunların tedarikçileri, vb. son kullanıcıya kadar uzanan zincirde yer alan işveren, ücretli, kayıtlı, mevsimlik çalışan, vb., son kullanıcıya doğanın bu olağanüstü iksirini ulaştırabilmek uğruna namusuyla emek verip, alın teri dökenlerin, canından can verenlerin sayısını… Dahası var; makine üreticileri, teknik servisleri, analiz laboratuvarları, bunların çalışanları, okulları, kursları, öğretmenleri, eğitmenleri, tadımcıları, danışanları, danışmanları, konseyleri, dernekleri, bunların yöneticileri, üyeleri, vb., vb.. Hepsinin tek ve ortak niyeti, amacı, derdi, “daha sağlıklı, daha iyi, daha doğru” zeytinyağını insanlığa sunmak.

Birkaçının kulaklarını çınlatalım.

* Örneğin; üreticiler.

Bizde bir atasözü vardır:

Tarlada izi olmayanın harmanda sözü / yüzü olmaz. Bilen bilir, doğrusu çeken bilir; ne çileli bir gerçek, ne mene bir zahmettir… Bir “Zeytin Takvimi” vardır ki; yılın her ayı, her ayın da hemen her günü, sabahın şafağından gecenin baykuşuna kadar, yapman gerekenden öte, el mahkum olduğun zeytinlikte. Mektepliysen süründürür hoca, tek satırını atlarsan verdiği sunumun… Alaylıysan zaten döve döve dövme işler genlerine, o uzaktan bakınca “nostaljik pastoral romantik masum güze keyifli” görünen zeytin ağaçları. Yok efendim toprak analizi, dikimi, gübrelemesi, sulama çok önemli, budamayı ihmal etme, piçleri temizle, zararlılar belki 100 çeşit, her biriyle farklı mücadele, diğer yandan aman donlara karşı önlem, haydi çiçeklenme, aman çiçekler dökülmesin, ha gayret hasat yaklaştı, aman komşunun keçisi girmesin derken, üstüne bir de “maden ruhsatı buralara da vereceklermiş” ya da “kurtarmayacakmış yine fiyatlar bu yıl” karamsarlığına kapılmamaya çalışarak, dayısı tayfası ayrı mesele, girersin hasata, bir bakmışsın yıl geçmiş, göz açıp da açılan gözleri kapatmaya fırsat bulamadan…

* Örneğin; sıkımcılar.

Erken hasatla gelmeye başlayan zeytinlerin sıkılacağı tesisler, makineler ve tanklar bakımlı, temiz, hazır olacak. Kimisi özel muamele isteyecek, “benim yağım sakın karışmasın” uyarıları havada uçuşacak, “komisyon fazla” deyip de tesisten memnun ayrılan zor bulunacak. Kırıcı da, elekte arıza, malaksörde, pompada, sorunlar çıkacak, belki de patlayacak, separatörün hız ayarı bozulacak, teknik servis aramalarına ya cevap vermeyecek, verse ne diyecek, onun da kafasını kaşıyacak vakti yok…

* Örneğin; dolumcular.

Erken hasatla birlikte gelmeye başlayacak zeytinyağı sınıflandırılıp sınıfına göre fiyatlandırılacak, yerlisi, ihracatçısı, yabancısı, bir tondan azından binlerce tonuna talip ayrı ayrı müşteriyle ayrı ayrı ilgilenilecek, posalı isteyen var, filtrelenmiş olsun diyen… Diğer taraftan yeni teknolojileri takip ve yatırım faaliyetleri tam hız devam olmalı. Her sektörde olduğu üzere, “butik” çalışmalardan geri kalmak ise mümkünsüz…

* Örneğin; tadımcılar.

“Emlakçılık” artık sertifika altına alınmaya başlandı. Umarım bir gün de sıra “tadımcılık”a gelir. Yıl boyu, bırak işini gücünü, mümkün olduğunca koştura koştura git zeytinyağı tadımına… Tadımcıysan gitmelisin, zira ne kadar çok tadım yaparsan o kadar yetkinleşirsin. Tertemiz olacaksın, ama sabun dahi kokmayacaksın. Sigaraymış, meymiş, benzer dünya zevkleri olmayacak hayatında. Hele hele tadımdan en az 24 saat öncesinden itibaren kesinlikle! İşin “iş” kısmı ayrı hikaye: Adam güvenmiş yağına, göndermiş tadıma, panele… Sen olsan evine sokmazsın. Ya da tersi bir durum var, diyelim: Görünmez ancak temel amacı birbiriyle yarışmak olan yapılardan biri yarışma düzenler, numunelerin tadımı için panel ya da panelden üye seçer. Kılı kırk yarsan, ortandan yarılsan, laf çıkar, sıyrılıp kurtulamazsın “torpil var” yaftasından…

* “Butikçiler”i atlamayalım.

Hayatın, “gerçek sızma zeytinyağı nasıl olmalı, nasıl korunmalı”yı anlatmakla geçer, evinde zeytinyağının sarsılmaz yeri, yine de mutfakta ocağın yanı başıdır. Sen söylersin, kalemin fena değilse yazarsın da yer verilen köşelerde; “renk bir parametre değildir, zeytinyağının kalitesini belirlemede” diye… Yıllardır sözüne güvenip zeytinyağını alan müşterin sana çıkışır: “Geçen seneki daha yeşildi!” Sattığın zeytinyağı sana acır, neredeyse kendi dile gelir; “her zeytinin, her zeytinyağının kendisine has – parmak izi misali, pozitif özellikleri, aroması, vb. vardır”. Müşterin daha bilgilidir oysa; “salatalık kokusu gelmeli” eleştirisini (!) yapıştırır… Markette, pazarda, yol kenarlarında “zeytinyağı” olarak sunulan ürünlerin satış fiyatları, senin maliyetinin yarısı bile değilken, fena zorlanırsın her hasat sonrası; “zeytinyağı altın gibidir, ayarına (içindeki faydalıların korunmuş olmasına) göre fiyatı farklı olur”u anlatırken…

Sektörün tüm namuslu bileşenleri, annelerinden emdikleri süt helal olsun diye, canla, başla, ruhla, yürekle, beyinle çalışırken, didinirken “gerçek, katkısız, doğal mis aromalı zeytinyağı” için, karşılarına çıkıverir bir gün, karabasan gibi bir ilan: “Zeytinyağı Aroması”, isteyene istediği kadar az, istediği kadar çok miktarlarda… İçeriği; “trikalsiyum fosfat (E341), maltodekstrin, aroma verici maddeler” !?!?!? Yüreğin sıkışır, yine de devam edersin okumaya: “Yağda çözülür, bitmiş ürünlerde; 1 ml aroma/1 kg-L bitmiş ürün”. Benim anladığım; “ey üretici, ey gerçek zeytinyağı için kendini paralayanlar, hiç yormayın kendinizi, mis gibi zeytinyağı aroması olan bir ‘ürün’ mü istiyorsunuz, alın bunu, her 1 ton ‘ürün’ için 1 litre katın içine, yeter”. Hem ucuz maliyet, hem de – önerilen ölçüde kullanıldığında – Türk Gıda Kodeksi makamları onaylıyor.

İçeriğin “zararlı” olup olmaması değil derdim.

Onca emek, onca alın teri, onca fedakarlık, onca cefakarlık…

Sonuç, cavalacoz!

Sağlık, huzur, lezzet, keyif diliyorum.