Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

‘Ölümsüz ağaç’, ‘mucize ağaç’ gibi birçok sıfatla anılan, 3 bin yıl ömre sahip zeytin ağacı, ‘Oleaceae’ familyasının ‘Olea’ cinsine bağlı bir türdür. ‘Olea europaea L.’ olarak adlandırılan zeytin türünün içinde dünyadaki bütün kültür çeşitleri ve yabanileri (Delice) yer almaktadır.

Anavatanı Yukarı Mezopotamya olan ve buradan üç koldan yayılan zeytin ağacının yüzde 90’dan fazlası Akdeniz ülkelerinde bulunmaktadır. Sofralık zeytin üreten 9-10 ülke dünya üretiminin yüzde 95’ini, tüketiminin de yüzde 75’ini oluşturmaktadır. Zeytinyağı üretiminde de yine 9-10 ülke dünya üretiminin yüzde 95’ini yaparken, tüketiminin de yüzde 75’ini oluşturmaktadır. Yani dünyada üretilen sofralık zeytinin yüzde 25’ini, zeytinyağının da yüzde 25’ini dünyanın geri kalan nüfusu tüketebilmektedir.

Dünya zeytinciliğinde son yıllarda yaşanan verim iniş-çıkışlarının nedenleri konusunda Uluslararası Zeytin Konseyi’nin (UZK) öngörüsü erken çiçeklenme, hastalık, zararlılar ve kuraklıktır. Bu nedenle zeytin ağacını yakından tanımakta fayda vardır.

HER DEM YEŞİL VE UZUN ÖMÜRLÜ

Zeytin ağacı genel olarak 4-8 metre boylanabilen, her dem yeşil özellikte, uzun ömürlü bir subtropik meyve (sert çekirdekli) ağacıdır. Ağacın şekli yetiştirmeden ve çevre koşullarından etkilenirken, harika bir morfogenetik esneklik gösterir. Zeytin, gençlik kısırlığı gösteren (vegetatif) ve göstermeyen (generatif) safhaya sahip polimorfik bir ağaçtır.

Bu safhalar arasındaki fark kendini çiçeklenmede (yalnızca generatif safhada), köklenme kabiliyetinde (gençlik kısırlığı safhasında daha iyi köklenir), yaprak (küçük) ve sürgün (boğum araları kısa) morfolojisinde göstermektedir. Vegetatif safhadan generatif safhaya geçiş yani gençlik kısırlığı, tohumdan büyüyen zeytin ağaçlarında 5-8 yıl sürebilmektedir. Gövdenin köke yakın bölgesinden çıkan obur dallar, ağacın üst kısmında çıkanlardan daha fazla gençlik kısırlığı göstermektedir.

YAPRAĞI 2 YA DA 3 YIL YAŞAR

Zeytin ağacının yaprakları genellikle 2-3 yıl yaşar. Ancak daha yaşlı yaprakların ağaç üzerinde yaşamlarına devam etmesi de söz konusu olabilmektedir. Mızraksı yapıdaki yaprağın boyu 3-9, eni 1-1.8 santim arasındadır. Ana damar çok belirgin olduğu halde ikinci damarlar görünmez özelliktedir. Yaprak sapı 0.5 santim kadardır. Her boğumda iki farklı yönde bulunan yaprakların yeni doğan her bir çift yaprakla 90 derece açıyla doğar. Yaprakların anatomik yapısı, aşırı terlemeye neden olacak çevre şartlarına kolayca adapte olmasına yardımcı olur, yani su kaybına karşı korur.

Yaprağın üst yüzeyi koyu yeşil renktedir ve kalın kutikula tabakası nedeniyle parlar. Alt kısmı ise kalkan şekilli tüylerle (trikomlar) kaplı olduğu için gümüşi rengindedir. ‘Şemsiyemsi pullar’ olarak da bilinen bu trikomlar şemsiye şeklindedir ve yaprağın alt yüzeyinde koruyucu bir tabaka oluşturur. Yaprağın oksijen ve karbondioksit gibi gaz alışverişini kontrol eden gözenekler (stoma) sadece yaprağın alt yüzeyinde bulunur ve yoğun bir trikom tabakası ile kaplıdır. Böylece zeytin yaprağının su kaybını ayarlayan sadece stomaların açılıp kapanması değil, tirkomlardan oluşan kalkan şekilli tüyler ve stomaların yaprağın alt yüzeyindeki konumudur.

IŞIK ÇİÇEKLENME İÇİN ÖNEMLİ

Yaprağın üst kısmı, alt kısma göre daha fazla güneş ışığından faydalanır. Yaşlanmayla beraber yaprağın kalınlığı artar ve daha gölgede kalan yaprakların ışık geçirgenliği ve fotosentez kapasiteleri azalır. Doğrudan gelmeyen ışığın zeytinde yaprak fotosentezine önemli bir katkı sağladığı düşünülmemektedir. Yaprağın ışık alması zeytinde çiçeklenme için de önemlidir. Gölgelenme çiçek farklılaşmasını azaltır. Ancak erkek çiçek oluşumunun da bir başka nedenidir. Zeytin yaprağının gölgelenmesi veya kopartılması (veya herhangi bir nedenle dökülmesi) çiçeklenmeyi tamamen engeller. Zeytin yaprağının ömrü 3 yıl kadardır, ama yaprakların çoğu ikinci yıllarındaki yeni gelişme esnasında ve gölgede kaldığı zamanlarda dökülürler. Aydınlıktaki ve gölgedeki yapraklar arasındaki fotosentez eğilimi oldukça büyüktür ve bir zeytin ağacının iç yaprakları fotosentez konusunda oldukça yetersizdirler.

KÖKLER 7 METREYE ULAŞABİLİR

Zeytin ağacının kök sistemi ağacın orijinine ve toprak şartlarına göre değişiklik gösterir. Tohumdan büyüyen ağaçlar (çöğür veya yozlar) kazık kök oluşturur ve ana yan kökler oluşuna kadar ilk birkaç yıl kök sistemine hakim olur. Zeytin bahçelerinin büyük bir kısmı çelikle çoğaltılmış fidanlarla tesis edilmiştir. Bu fidanlarda adventif kökler çeliklerin tabanında oluşur. Bu adventif köklerin (çeliklerin kökleri) hepsi veya büyük bir kısmı çoklu kazık kökler gibi davranır. Kök sisteminin derinliği ve yanal yayılımı ile dallanma derecesi toprak tipine ve derinliğine, havalanma ve su içeriğine bağlıdır. Su ve besin maddesi alımı kökün en genç bölgelerinde, yani kök ucunun hemen arkasında yer alan bölgelerde meydana gelir. Bu bölgeler aynı zamanda mantarın ve nematodların neden olduğu enfeksiyona en duyarlı olanlardır.

Genç kökler dinamiktir ve sürekli yenilenmektedir. Çevresel koşullar yeni yan köklerin başlangıcının yanı sıra büyüme hızlarını ve mevcut köklerin büyüme hızlarını belirleyecektir. En genç kökler beyazdır. Olgunlukla birlikte suberizasyon nedeniyle kahverengi olurlar. Beyaz kökler su ve bitki besin maddelerin alımında en aktif olanlardır. Zeytin ağacının en az 200 mm ortalama yıllık su ihtiyacı olduğu tahmin edilmektedir. Kök sisteminin dağılımı toprağın bünyesine ve özellikle de havalanmasına bağlıdır. Havalı topraklarda kök sisteminin açısı nispeten dardır ve kökler 6-7 metre, hatta daha da derine ulaşabilirler. Daha az havalanan topraklarda açı artar ve kök sisteminin derinliği azalır. Zeytinin kök sistemi oldukça yüzeysel ve çok yayılmış bir kök şebekesi geliştirmek suretiyle ağır, havasız topraklara da uyum gösterebilir.

DENGESİZ TAÇLAR DA GELİŞEBİLİR

Uniform olmayan toprak profillerinde toprak tabakalarının uygunluğu ve özellikle havalanmasına bağlı olarak zeytinin dağınık kök sistemleri geliştirdikleri tespit edilmiştir. Bu durumlarda bir esas kök bir toprak tabakasından diğerine geçiş sağlamaktadır. Sulanan bahçelerde zeytinin kök sistemi nispeten yüzeyseldir. Köklerin çoğunluğu 70-80 santimlik daha üst tabakada yoğunlaşmakta ve sadece dağınık birkaç kök 1.5 metreye kadar olan daha derin tabakalarda gelişmektedir. Her ana kök, her bir kök ve tacın özel bir kısmı arasında bölgesel bir etkileşim yaratarak ana dallardan biriyle doğrudan bağlantılıdır. Bunun için toprak şartlarına bağlı olarak dengesiz taçlar gelişebilmektedir. Bir ana dalın çıkarılması kendisine ait kök sisteminin zayıflamasına neden olabilecek ve yeni bir ana dalın gelişimiyle bağlantılı olarak yeni kökler gelişecektir.

Zeytin ağacının gövdesi işlevsel açıdan birbirinden bağımsız farklı kısımlardan oluşmuş bir kümedir. Farklı ana dalları kökleriyle irtibatlandıran bağımsız damar sistemlerini birleştirmektedir. Çeşitli kök-sürgün bağlantısını sağlayan iletim demetlerinin birleşme noktalarındaki azalan gelişme oranı sebebi ile gövde düzensiz bir çapa sahiptir. Böylece gövdenin şekli her bir ana dalın gelişme derecesine göre dinamik bir şekilde değişmektedir. Bu gelişme modeli daha yaşlı ağaçlardaki tipik oluklu (yivli) gövdeye yol açmaktadır. Gövdenin tabanı ağaç olgunlaşırken (10-15 yıl) gelişme şartları ve çeşide bağlı olarak genellikle genişlemektedir.

5 MİSLİNDEN FAZLA ÇAPA ULAŞABİLİR

Bu boyun kısmı zeytinde gayet kısa olan kök boğazı bölgesini kapsar ve çok defa ana köklerin başlangıcı toprak yüzeyi üzerinde görülebilir. Boyun bölgesi çelikten köklendirilen ağaçlarda çöğürler veya vegetatif anaçlar (klon anaçlar) üzerine aşılanmış olanlardan önemli oranda daha küçüktür. Belirli çeşitlerde ise bu boyun kısmı özellikle sulu şartlar altında çok ufak ve önemsizdir. Aşılı ve sulanmayan ağaçlarda taban kısmı ana gövdenin 5 mislinden bile fazla bir çapa ulaşabilir. Bu özellikle anaç ve kalemin tam olarak uyuşmadığı zaman böyledir. Zeytin gövdesinin dip bölgesi yüksek bir morfogenetik güce sahiptir ve geçmişte fidan üretiminde kabuklu odun parçası olarak kullanılmıştır.

Birçok çeşitte ise gövdede yine yüksek bir morfogenetik güce sahip şişkin bölgeler olan yumruları oluşmaktadır. Bu yumrular da geçmişte kesilip çıkarılarak üretim amacıyla kullanılmıştır. Ancak yapılan kesimler yeni yumruların gelişimine neden olurlar. Bazen bu yumrular 30 santime kadar çapa ulaşabilmektedir. Zeytin gövdesinin kabuğu ve odunu, sulanan ve sulanmayan ağaçlarda çok farklıdır. Sulanan ağaçlarda kabuk ince, dokuları yüzeye doğru canlı ve hücreler az miktarlarda klorofil ihtiva ederlerken, kuru toprak şartlarında gövde oldukça kalın bir mantar tabakası geliştirmektedir. Zeytinin ksilem elemanları incedir ve yaralandıkları zaman yara dokusu (tylosis) geliştirirler.

KIRILMAYI ÖNLEMEK İÇİN NE YAPMALI?

Sulanmayan ağaçlardaki ölü sekonder ksilem (odun kısmı) bazı kahverengi fenolik kalıntıları ile sıkı ve serttir. Sulanan ağaçların odunu beyaz ve nispeten yumuşaktır. Gövde üzerinde dallanan sürgünün açısı çeşide bağımlıdır ve dalların elastikiyet derecesi değişiklik göstermektedir. Yaşlı ağaçların gövdelerinin iç odun kısmı sık sık çürümekte ve ağaçların içi oyulmaktadır. Bu durum ağacın yıllık gelişimini ve verimliliğini etkilemez, ama kırılmayı teşvik edebilir. Böyle durumlarda yaşlı bir gövdenin tabanının çevresinden yeni gövdeler gelişecek ve orijinal olanın yerinde 2-3 ağaç gelişebilecektir.

Birçok zeytin yetiştiricisi ülkede kırılmayı azaltmak için yaşlı ve oyulmuş gövdeler taşlar veya betonla doldurulmaktadır. Yaşlı ağaçlardaki bu iç çürüme ve kırılma orijinal gövdeleriyle büyüyen yaşlı ağaçların (200-300 yıllık) sayılarının nispeten az olmasının sebebini oluşturmaktadır. Böyle yaşlı ağaçların yaşını tespit etmek orijinal iç odun kısımlarından yoksun olmaları nedeniyle güç olmaktadır. Diğer taraftan ana dal çıkarılması sebebiyle oluşan bu büyük budama yaralarını, yara dokusu (tylosis) kapattığı için herhangi bir yara tedavisine ihtiyaç göstermemektedir. Böylece, zeytin her ne kadar subtropik ikliminin kuraklığına, yüksek sıcaklığına ve ışık şartlarına uyum gösterse bile sert bir gençleştirme budamasından sonra ağaçları kireçle badana yapmak gerekli olmaktadır.

ÇİÇEK TOZU RÜZGARLARLA TAŞINIR

Zeytin, kuzey yarımkürede ilkbaharın sonlarına doğru (nisan-mayıs) çiçek açar. Ağaç, her birinde 10 ile 35 arasında çiçek ihtiva eden çok sayıda somak geliştirir. Meyve tutumu yüzde 1-3 arasındadır ve bazen bu oran yüksek kaliteli meyveden oluşan iyi bir mahsul için ihtiyaç duyulan miktardan daha fazla olmaktadır. İyi bir tozlanma için bahçede yaklaşık yüzde 10 oranında tozlayıcı çeşide ihtiyaç duyulur. Bu oran bölgenin topografyasına, çiçeklenme sırasındaki rüzgar ve sıcaklık miktarına bağlı olarak değişebilir.

Zeytin çiçek tozu rüzgarla taşınır. Rüzgarın hakim yönünün bahçede ihtiyaç duyulan tozlayıcı ağaçların sayısını ve dağılımlarını saptamak üzere bahçe planında dikkate alınması gereklidir. Çiçeklenme esnasındaki hava şartları ürün açısından çok kritiktir. Çiçeklenme sırasındaki yağmur, ve/veya rüzgar çiçek tozunun dağılımını ve canlılığını azaltır. Çiçeklenme döneminde meydana gelen kuru çöl rüzgarları her ne kadar çoğunlukla stigma üzerindeki kurutucu, stil üzerindeki polen tüp gelişimini engelleyici ve ovaryum üzerindeki zigotu (döllenmiş yumurta) geriletici etkilere neden olsa da verimde de ciddi bir düşüşe neden olabilmektedirler.

İKLİM MEYVE TUTUMUNU ETKİLER

Ağaçta hiçbir su stresi ortaya çıkmadığı zamanlarda bile kuru sıcak rüzgarlar da tozlanan ovaryumların zayıflamasına neden olabilmektedir. Genç ovaryumlar şiddetli sıcak ve kurak şartlarda döllenseler de döllenmeseler de sertleşirler ve dökülmelerinden önce 2-3 ay süreyle ufak, sert, siyah mumyalar halinde ağaç üzerinde kalırlar. Çiçeklenmede hem sıcak ve kurak, hem de serin ve nemli iklimler, partenokarpik meyvelerin (boncuklanma) sayısında belirgin bir artışa neden olabilmektedir. Çiçeklenme süresi de çevre şartlarına bağlıdır. İklimin meyve tutum miktarı üzerinde de etkisi son derecede önemlidir. Hem sıcak ve kurak, hem de serin ve yağışlı iklimler meyve tutum miktarını da önemli ölçüde azaltmaktadır.