Zeytin ağacının insanlara umut, özgürlük, barış, sonsuzluk gibi çok şey öğrettiğini düşünen Tarık Öğütle, kimya mühendisi olmasının da verdiği bilgi birikimiyle toprağın sunduklarını ve özümüze dönmenin verdiği keyfi hep birlikte yaşayalım istemiş. İşte, Tridine’nin (Tri+Dine) hikayesi de bu şekilde başlamış.
Tarık Öğütle’nin çocukluğunda zeytin bahçelerinde başlayan zeytin-zeytinyağı yolculuğu, bu mucize ağacın değerleriyle birlikte doğaya ve dolayısıyla her canlıya saygı duymasını da beraberinde getirmiş. Zeytin ağacının insanlara umut, özgürlük, barış, sonsuzluk gibi çok şey öğrettiğini düşünen Tarık Bey’in sürece dahil olması sadece zeytinyağı satmak değil, onu anlatmak istemesiyle başlamış. Kimya mühendisi olmasının da verdiği bilgi birikimiyle doğal olanın kıymetini ve değerini, topraktan başlayan serüveni ile aslında bizlerle ne kadar bağdaştığını göstermeyi hedeflemiş. Uzun dönemler kurumsal hayatta olduktan sonra toprağın sunduklarını ve özümüze dönmenin verdiği keyfi hep birlikte yaşayalım istemiş. İşte, Tridine’nin (Tri+Dine) hikayesi de bu şekilde başlamış.
TRİ VE DİNE’NİN ÖYKÜSÜ
Tri, Yunan mitolojisinden çok sevdiğimiz bir hikayeyi canlandırıyor kafamızda. Kazdağları’nda (İda) geçiyor. Dünyanın ilk güzellik yarışması olarak adlandırılan yarışmadaki zeytinin çıkışında rol alan üç güzele Athena, Hera ve Afrodit’e dayanıyor. Efsaneye göre, Attika’da Kekrops’un kurduğu yeni şehrin koruyucusunun kim olacağına karar vermek için tanrılar arasında yarışma düzenlenmiş. Zeus, insanlığa en kıymetli ve yararlı hediyeyi sunan tanrıya o kentin koruyuculuğunu vermek için bir yarışma açmış. Bilgelik tanrıçası Athena, bu şehrin sahibi olabilmek için deniz tanrısı Poseidon’la yarış içindeymiş. Bu amaç doğrultusunda Poseidon, üç dişli mızrağını Akropolis’e saplayarak deniz suyunun fışkırmasını sağlamış (ki bu su denizin gücünü sembolize eder). Ardından Athena mızrağını bir kayaya vurmuş. Kayadan barış ve bereketi simgeleyen zeytin ağacı çıkmış. Zeytin ağacının muazzamlığı karşısında Zeus başta olmak üzere tüm tanrılar, tanrıçalar büyülenmiş. Zeus’un başkanlığını yaptığı mahkemede yeryüzüne daha güzel bir hediye verdiği belirlenen Athena’yı birinci ilan edilmiş. O günden sonra kentin koruyucusu unvanını alan Athena’nın adı Atina kentine verilmiş. Athena, zeytin ağacını barışı ve medeniyeti simgelediği için insanlara armağan etmiş. Poseidon bile tüm kazanma isteğine rağmen o kadar etkilenmiş ki zeytin ağacının üstünlüğünü kabul etmiş. Posedion’un pozitif tavrı sebebiyle Athena, zeytin ağacından bir dal kırıp ona vermiş. Böylece aralarındaki düşmanlık zeytin ağacının muhteşem güzelliği karşısında yok olmuş ve barış gerçekleşmiş. ‘Düşmana zeytin dalı uzatmak’ deyimi de neredeyse tüm dillere bu mitten gelmiş.
Dine ise bir başka hikayede hem hayatta kalmayı, hem de üç sayısının önemini taşıyor. Özü 1670’li yıllara dayanan, hayatta kalmaya çalışan bir kabilenin son umudu olan üç kardeş olarak nitelendirdikleri tohumlarla yeniden yeşermiş. Başlangıçta büyük ölçüde avcı ve toplayıcı olan Navajolar (Dinelar), daha sonra Pueblo halklarından çiftçiliği öğrenmişler ve esas olarak Pueblos’un mısır, fasulye ve kabaktan oluşan geleneksel ‘Üç Kız Kardeş’i yetiştirmişler. Diné iki sınıf insana inanıyormuş: Dünya insanları ve kutsal insanlar. Navajo halkı bu dünyaya, Dördüncü Dünya’ya veya Işıltılı Dünya’ya gelmeden önce üç dünyadan geçtiklerine inanıyorlarmış.
ONUN HİKAYESİ DE BENZEŞ
Tarık Öğütle, kendi hikayesine baktığında aslında bu efsanelerden farksız olduğunu görmüş. “Kendimize, yürüdüğümüz yola baktığımızda hep üç kişi olduğumuzu biliyorduk. Birbirimizin dalı, kökü ve o dallarda açan umuduyduk. Bir zeytin fidanı dikmek geleceğe olan inanç demektir, senden sonra gelene aktarımdır. Bir zeytin fidanı barışı, yorulduğunda dinlenmeyi, yalnız hissettiğinde tek olmadığını hatırlatmaktır. ‘Geleneğe dönüş’ sloganımızla çıktığımız bu yolda, geleceğe olan inancımızı geçmişimizden gelen bilgi birikimimizle birleştirdik ve köklerinin sağlamlığı aileye dayanan bu harika lezzet Tridine’yi sofralarınız için hazırladık. Tridine’nin çıkış noktası hem hayatta kalmayı, hem de üç sayısının önemini taşıyor. Tridine olarak çıktığımız yolda umudu, özgürlüğü, mücadelenin getirdiği tatlı tebessümü sofralarınıza taşımak istedik. Her damlasında geleceğe olan umudumuzu hep birlikte yaşatalım, köklerimizin değerini hissedelim, özgürlüğün ruhunu tadalım istedik” diyor.
YAPAY ZEKA İLE TANITIM
Tarık Bey’in zeytinliği İzmir Urla’da, toplam 10 dönüm. Ağaçlarının tamamı ‘Memecik’ çeşidi. Tüketicilere tek çeşit zeytinyağı sunuyor. Bunun nedenini de en iyisini ve kalitesini sofralara getirmek istemesi olarak açıklıyor. Yıllık üretim kapasitesi yaklaşık 4.3 ton. Zeytinyağı tutkunlarına web sitesinden, sosyal medya hesaplarından ve Trendyol üzerinden ulaşıyor. “Aslında burada biraz da Instagram hesabımızdan söz etmek isterim. Zeytinyağı sektörü üzerine araştırmalar yaparken farkımızı sadece zeytinyağımızda değil, kitlelerimize ulaşacağımız kanallarda da göstermek istedik. Tabii burada ablamın da desteklerini atlayamam. Kendisi İzmir’in köklü ajanslarından olan Anfora Creative’in kurucusu. Yaptığımız araştırmalar ve toplantılar sonucunda Instagram hesabımızı yapay zeka ile yönetmeye başladık. Sonrasında sadece Türkiye’de değil, dünyada hiçbir zeytinyağı markasının bu teknolojiyi kullanmadığını gördük ve bu alanda da bir ilke imza atmış olduk. Teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek kitlelerimize ulaşırken olabildiğince entegre etmeye çalışıyoruz. Gündemimizde elbette ihracat da var. Emin adımlarla ve acele etmeden ilerlemek istiyoruz. Bir zeytin fidanının yetişmesi gibi düşünebiliriz. Köklerimizin sağlam olması bizler için çok önemli. Türkiye pazarında bilinen ve sevilen bir tat olmak ilk hedefimiz. Bir ürünün çok satmasından ziyade, kaliteli oluşunu ve saygınlığını ön planda tutuyoruz. Bir sonraki adımımızda dünyaya, ‘Tridine bandım’ dedirtmeyi istiyoruz” diye konuşuyor.
KÖKLERİNİ TEMSİL EDİYOR
Tarık Öğütle, logolarının hikayesini ise şöyle anlatıyor: “Logomuzu tasarlamadan önce pazar paydaşlarımızı araştırıp, bizi öne çıkaracak noktalar için detaylı analizler gerçekleştirdik. Hazırladığımız kurguya göre logomuz hem modern, hem de saygın bir görünümde olmalıydı. Bizler de bu kurguya uyum sağlaması için desenler ve logotype’lar yarattık. Bu yöntemi seçme nedenimiz günümüzdeki birçok yiyeceğin katkı içermesi ve kitlelerin zararlarından şikayet etmesiydi. Ürünlerimizin doğal ve yoğun emek sonucunda elde edildiğini aktarmak istedik. Şişe etiketimizde kullandığımız ağaç ise köklerimizi temsil ediyor.”