Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Ben olmaz, biz olmalı

Her konuda uzlaşmak zorunda değiliz.“Birbirimizi anlamıyoruz, fikir birliği sağlayamıyoruz, anlaşamıyoruz” vs. günlük yaşantımızda en çok kullandığımız kelimelerden olmaya başladı.Özel yaşamımızdan iş ilişkilerimize, ticari hayatımızdan siyasi söylemlere kadar her konuşmada çokça duyduğumuz sözler bunlar.Sosyal medya üzerinden aklımıza geleni söylüyor, yüz yüze gelince ise kendi rolümüzü oynuyoruz.“Benim dediğim olsun” istiyoruz, uzlaşamayınca da kendi yolumuza gidiyoruz.

SEKTÖRÜMÜZDE DE FARKLI DEĞİL

Sektörümüzde de bolca karşılaştığımız durumlar bunlar.“Kuzey Ege zeytini mi iyidir, Güney Ege zeytini mi iyidir?”“Soğuk sıkım mı iyidir, sıcak sıkım mı tercih edilmelidir?”“Erken hasat var mıdır, yok mudur?”Uzlaşamamanın da normal olduğunu kabul edip bunun üzerinden bir formül geliştirmemiz lazım.Yoksa bu durum birlik ve beraberliğimizi bozacak gibi görünüyor.Tam da bir araya gelip dünya pazarında iyi şeyler yapabileceğimiz bir noktaya gelmişken…Peki, nedir bu anlaşmazlıkların temel nedeni?Bence en önemlisi, farklı farklı zeytinyağı üretimi yapan bu kadar fazla üretici için mevcut pazarın küçük olması.O kadar küçük ki, geçen senelerde fiyatı enflasyonla doğru orantılı artmayan ender ürünlerden…

MARKALAŞMAK VE PAZARLAMAK

“Pazar küçük” derken ne demek istiyorum?Türkiye, kişi başı tüketimde, zeytinyağı üreticisi ülkelerin çok çok gerisinde.Yunanistan’da kişi başı 13, İspanya’da 11 iken, biz de sadece 1.5 kilogram civarı.Pazar büyümesinin ilk sağlanacağı yer kendi ülkemiz olmalı.Dünyaya baktığımızda toplam üretilen yağların sadece yüzde 5’i zeytinyağı.Bu yüzde 5’lik pazardan bizim payımıza düşende yüzde 10 bile yok.İkinci yapılacak da bu yüzde 10’luk oranımızı artırmanın yollarını bulmak.Bu anlamda da markalaşmak ve bu markaları layıkıyla pazarlamak çok önemli.

KİŞİSEL EGOLARDAN SIYRILALIM

Bir araya gelmeliyiz. Bizi bir araya getirecek en önemli sivil toplum kuruluşları da dernekler.Kanunda yapılan tanımlamadan da anlaşılacağı üzere bir teşekkülün dernek sayılabilmesi için gerekli en önemli şart, hiç kuşkusuz “kişi birlikteliğine dayanması ve kazanç paylaşımı gayesi dışında” kurulmuş olması.Peki, bunun dışındaki bir durum öze zarar vermez mi?Artık kendimize gelelim.Hiç kimsenin bu ülkenin güzide üreticilerini küstürmeye hakkı yok.Rekabet ortamı kendimizi geliştirmek için çok değerli.Amaç, bu gelişime katkı sunmak olmalı.Zaman birlik olma zamanı iken bunu yok etmeye çalışanlara engel olunmalı.Bizi uluslararası alanda başarıyla temsil eden, çok değerli ödüller alan üreticilerimiz var. Hepsinin emeklerine sağlık.Ülkemiz böyle bir ivme yakalamışken…Zeytinyağının kategorileri bile değişmeye başlayacakken…Küçük hesaplarımız için bölünmeler yaratmak değil, ülkemiz için birlik olma zamanıdır.Kişisel egolarımızı lütfen bir kenara bırakalım.“Nasıl yurt içi pazarı büyütürüz?”, “Dünya pazarından nasıl daha fazla pay alırız” ona odaklanalım.

 

ENERJİMİZİ DOĞRU HARCAYALIM

Atılacak her doğru adım içimizdeki küçük uzlaşmazlıkların önünü kesecektir.

Sıcak sıkımcısı da, soğuk sıkımcısı da, erken hasatçısı da, Kuzey Ege’si de, Güney Ege’si de emeğinin karşılığını aldığı sürece bu tartışmaların hiçbiri olmayacaktır.Her şeye rağmen kocaman bir pazar var.Her ürünün pazarı farklı.Her doğru üretim yapan üreticiye ihtiyacımız var.Hatta öyle bir pazar yaratalım ki, soğuk sıkımcısı sıcak sıkımcının ürününü de pazarlasın.Güney Ege yağ stokları bittiği için Kuzey Ege’nin yağlarını satsın, iş birliktelikleri artsın.Enerjimizi doğru işlerde harcayalım.İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus, Türkiye sıralamasını değiştirip, ülkemizi dünya zeytin ve zeytinyağı pazarında zirveye çıkaralım.

Sağlıkla kalın…