FİRMA: Dono Terra Gıda ve Tarım Sanayi Ticaret Ltd. Şti.
MARKA: Dono Terra
BÖLGE: Denizli Kale, Gölbaşı; Manisa, Köprübaşı
Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı
Bu aslında çocukluk anısıyla tohumları atılan, “Neden bize ait bir marka değeri yaratmıyorsun?” sorusuyla filizlenen, ailenin cesaretlendirmesi ve girişimci vizyonla başlayan kendini dede toprağında bulma hikayesi… Öyküyü, “Zeytin ağacı yaşadığımız, bize hayat veren, yuva olan dünyanın hediyesi” görüşüyle hayat bulan ‘Dono Terra’nın kurucusu Çağatay Şümür’den dinledik.
“Her şey bir vazgeçişle başlar” derler ya, aslında onların zeytincilikle tanışmaları ve ‘Dono Terra’ markasının hikayesi tam da böyle başlamış. Markanın doğuş hikayesinden önce, kökleri uzun yıllar öncesine dayanan bu Egeli çiftçi ailesinin öyküsüyle başlayalım yazımıza. Aile zeytin yetiştiriciliğinden önce tütün, buğday, arpa gibi birçok tarım ürünü yetiştirmenin yanında, hayvancılık faaliyetlerinde de bulunmuşlar. Zaman içinde topraklarını daha verimli kullanmak için yeni mahsul arayışına girdikleri dönemde bir ziraat mühendisinden fikir almanın kendilerini daha doğru yönlendireceğini düşünmüşler. Ve Denizli’ye toprak numunesi gönderip analizini yaptırmışlar. O döneme kadar bölgede zirai olarak zeytincilik üzerine herhangi bir faaliyette bulunulmamış. Bu noktada ilk adımı atan aile, mevcut ürünlerinin ekim hacmini anlamlı oranda azaltarak, yüzlerini zeytine dönmüşler. Ailenin attığı bu öncü adım, ilerleyen yıllarda bölge halkı için kalkınmanın ve toprak verimliliğini artırmanın yolunu açmış.
İŞLERSEN AŞ VERİR, İŞLEMEZSEN YABAN OLUR
Çağatay Şümür, “Bulunduğumuz yer olan Denizli Gölbaşı’nın coğrafi koşullarından bahsetmek gerekirse, rakım olarak 750-800 metreyi bulan, Milas’tan gelen deniz havasının İnceğiz Kanyonu’ndan geçmesiyle yükselen bir bölge. Dedemler de şartların elverişliliğini göz önünde bulundurarak zeytin fidesi dikmişler. İlk etapta 10 dönüme deneme amaçlı dikim yapılmış. Yıl içinde temiz havanın, bol güneşin, zeytin yetiştiriciliği için elverişli iklimin etkisiyle ağaçlar hızla boy atmış ve 5 senede ürün verimliliği elde etmeye başlamışlar. Günümüze geldiğimizde, geçmişte yapılan doğru tarımsal analizin ve atılan cesur adımın ne kadar doğru bir karar olduğu anlaşılıyor. Derler ya, ‘Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı…” Sanırım bizim hikayemize bu söz oldukça uyuyor. Anne ve babamın işi dolayısıyla sık sık köye gidemezdik, ancak gittiğimizde aile büyüklerinden zeytincilik üzerine birçok bilgi edinirdim. Rahmetli dedem ve babaannem tam bir Anadolu insanıydı. Babaannem bir gün beni şu an ‘Trilye’ yetiştirdiğimiz bahçemize götürdü, ‘Bak oğlum, bu toprak işlersen sana aş-iş verir, işlemezsen yaban olur. Ekinine annenin babanın sana baktığı gibi bakacaksın ki sana aş versin’ dedi. Bu sözlerin aklıma kazınmasının ardından ailemle Denizli’ye dönerek olağan hayat akışımıza devam ettik. Tabii nereden bilebilirdim bir gün bu çocukluk anısının dededen toruna akan 35 yıllık bilgi ve birikimi barındıran tescilli bir markaya dönüşeceğini” diyor.
ULUSLARARASI FİRMALARDAN GİRİŞİMCİLİĞE
1989 Denizli doğumlu Çağatay Bey, Yeditepe Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nü bitirmiş. Yüksek lisansını da Bilgi Üniversitesi Pazarlama İletişimi’nde tamamlamış. 7 yıl boyunca beyaz yakalı olarak uluslararası firmalarda çalışmasının ardından girişimciliğe adım atmış. Yüksek lisans eğitiminde insanların sağlıklı hayatı seçmeleri ve beslenme şekilleri üzerine pek çok proje araştırmasında yer almış. Bu noktada ailesinin de üreticisi olduğu zeytin-zeytinyağı konusu üzerine eğilmiş. Araştırmaları sonucu edindiği bilgi birikimini ailesine aktararak kendi bahçelerinde de uygulamaya başlamış. Bu süreçte iyi tarım uygulamaları sonucunda toprağın, zeytin ve zeytin ağacının verimi, kalitesi ve içeriği beklentilerinin üzerinde artış göstermiş. Yeni bir mahsul deneme arzusu ve bilimsel analizin desteğiyle başlayan aile zeytinciliği, yine araştırmalarla ve bilimsel yaklaşımla başka bir boyuta taşınmış.
TARLAN VARSA İÇİNDE, İŞİN VARSA BAŞINDA
Girişimci vizyonla birtakım denemeler yapan Çağatay Şümür’ün zeytin ve zeytinciliğe olan merakını fark eden ablasının, “Neden bize ait bir marka değeri yaratmıyorsun?” sorusu, markanın kuruluşuna giden ilk adım olmuş. Tam da bu noktadan sonra ailesinin cesaretlendirmesi ve desteğiyle planlama sürecine başlamış. “Babamın, ‘Tarlan varsa içinde, işin varsa başında olacaksın’ çağrısına kayıtsız kalamazdım. Benim de risk alarak üzerime düşeni yapmam gerekiyordu” diyen Çağatay Bey, girişimcilik cesareti ve tutkusuyla her şeyi geride bırakıp, İstanbul’dan Denizli’ye, yani doğduğu topraklara, dede toprağından doğacak markasını kurmak için geri dönmüş.
“Bir soruyla başlayan bu yolculuğun başında ne kurulmuş bir şirket, ne bir marka fikri, ne de net bir yol haritası vardı. Dürüst konuşmak gerekirse yüksek riskle hareket ediyordum ve bunun farkındaydım. Ama denemezsem aklımda hep bir soru işareti kalacaktı. Yaklaşık 6 ay boyunca markayı fikriyle, vizyonuyla ve tüm detaylarıyla bir bütün olarak kurgulamak adına yoğun araştırmalar yaptım. Bu süreçte farklı segmentlerdeki üreticilerden, zeytinyağı üstatlarından ve hatta farklı tüketici kitlelerinden bilgi ve içgörüler topladım. Yoğun, zorlu ve bir o kadar da keyifli bir yolcuğun sonunda şu an üreticisi olduğumuz ‘Dono Terra’ markası çatısı altında düşük asit, yüksek polifenol içeren erken ve olgun hasat natürel sızma zeytinyağları ile tüketicilerimizin sofralarına konuk oluyor, sağlıklarına sağlık katıyoruz” diye konuşuyor.
DÜNYANIN HEDİYESİ
Marka adını oluştururken zeytin ağacının insanlığa ve dünyaya gönderilmiş bir hediye olduğundan hareketle ‘Dünya Hediyesi’ anlamına gelen ‘Dono Terra’nın yakışacağına inanmışlar. Böylelikle, tescilli markaları Dono Terra ile bugüne kadar aile içinde kalan zeytin ve zeytinyağı üretimlerini girişimci ruhla, yenilikçi ve profesyonel yaklaşımla ülkemize ve dünyaya kazandırmışlar. “Zeytin ağacı yaşadığımız, bize hayat veren, yuva olan dünyanın hediyesi” görüşüyle “Dünyanın Hediyesi” sloganıyla yola çıkmışlar.
Çağatay Şümür, “Doğa ve zeytin ağacını her zaman üreten, çoğalan bereketi temsil eden, anaç figürle resmetmeyi hayal ettik. Bu nedenle logo kullanımında saçları zeytin dalı ve yapraklarından oluşan, saçlarının arasında zeytin meyvelerinin olduğu mitolojik bir kadın figürüyle farklılığımızı ortaya koymak istedik. Ambalajlarımızda yer alan resim gerçek bir suluboya çalışmasıdır ve ödüllü bir ambalaj tasarımı sanatçısının Dono Terra için yaptığı özel bir çalışmadır. Logosundan ambalaj görseline kadar tüm detaylarında, zeytinin ve zeytin ağacının geçmişten getirdikleriyle Anadolu toprağı özenle işlenmiştir. Ana görseldeki kadın bereketin figürü iken, elinde tuttuğu toprakta ise bir zeytin fidesi bulunuyor. Fidenin dallarında resmedilen farklı renk tonlarındaki zeytinler, zeytinin olgunlaşma evrelerini temsil ediyor. Kadının yüz şeklindeki ovallik zeytine bir atıf. Aynı zamanda yüzündeki masumiyet, duruşu ve bakışıyla çalışan, üreten, emekçi modern Anadolu kadınını yansıtıyor. Bir Ege köyünde masmavi, berrak gökyüzünün altında yemyeşil zeytin ağaçlarının arasında elinde sevgi ve şefkatle tuttuğu zeytin fidesiyle Anadolu kadını geleceğe kararlı ve umutla bakıyor. Tıpkı Dono Terra gibi umutlu ve kararlı” bilgisini paylaşıyor.
ÖNCELİKLERİ İNSAN SAĞLIĞI, SÜRDÜRÜLEBİLİR DENGE VE KALİTELİ ÜRÜN
Markalaşma yolculuğunun ilk aşamasından itibaren kendilerine kısa, orta ve uzun ölçekli hedefler belirleyip yol haritalarını çıkarmışlar. Kapasite artırımı başta olmak üzere yaygın e-ticaret uygulamalarından ihracata ve hatta üretici bilinçlendirme projelerine kadar geniş kapsamlı bir planlama yapmışlar. Öncelikleri insan sağlığı, sürdürülebilir denge ve kaliteli ürün. Bu nedenle uygulamalarının her aşamasında buna dikkat ediyor, doğanın sunduklarını bozmadan, kirletmeden, özenle işleyerek insan sağlığına en faydalı şekilde üretim yapıyorlar. “Bu amaçla yaptığımız iyi tarım uygulamaları çalışmaları sonucunda elde ettiğimiz ürünlerle ulusal ve uluslararası yarışmalara katılarak ürünlerimizin kalitesini tescillemek ve markamızın bilinirliğini artırmak istiyoruz” diyorlar.
HEDEF PAZARLAR JAPONYA VE BAE
Değişen iklim koşulları nedeniyle iki farklı kentte toplam 340 dönüm bahçeleri var. Ana bahçe Denizli Kale’ye bağlı Gölbaşı’nda. Diğer ise Manisa Köprübaşı’nda. Gölbaşı’ndaki tek bahçede ‘Trilye’, ‘Edremit’, ‘Arbequina’ ve yeni dikimini gerçekleştirdikleri ‘Memecik’ çeşidi ağaçlar bulunuyor. Manisa Köprübaşı’ndaki bahçedekiler ise ‘Arbosana’, ‘Arbequina’ ve ‘Ayvalık’. Zeytinlerin tamamı soğuk sıkım işleminden geçirildikten sonra yağın tazeliğini daha uzun süre korumak amacıyla mutlaka filtre işlemi uyguluyorlar. Her üretim sonunda yağlarında ilaç kalıntısı olmadığını akredite gıda kuruluşları tarafından güvence altına alıyorlar. Tüketiciye sosyal medyadan, online pazarlardan ve web siteleri www.donoterra.com üzerinden ulaşıyorlar. Gelecek vizyonlarında, “İhracat yapmalıyız” hedefiyle yola çıkmışlar. Şu an özellikle BAE, Avrupa, Japonya ve Amerika ile temas halindeler. Öncelikleri ise Japonya ve BAE. Ancak ilk dilekleri ülkemiz tüketicisinin daima kaliteli ve faydalı natürel sızma zeytinyağı tüketme alışkanlığının oluşması. Bu nedenle dış pazar kadar iç pazara da önem veriyorlar.
35 YILLIK DENEYİMİN GÜCÜNÜ ARKASINA ALDI
Çağatay Bey, son söz olarak da şunları paylaşıyor: “Zeytin ağacı gerek yaprağı, gerek meyvesi, gerek posasıyla gerçekten de dünyanın bir hediyesi. Gıda olarak kullanımdan kozmetik sektörüne, baharattan hayvan yemine veya bio-dizele kadar uzanan geniş yelpazede kullanım alanı olan bir bitki. Dono Terra olarak bunun farkındayız. Eminiz ki büyük ya da küçük pek çok üretici de bunun farkında. Herkesin temel amacının üretim yapmanın ötesinde ülkemizde üretilen zeytininin ve zeytinyağının prestijini yükseltmek olduğunun da farkındayız. Bizim gibi kaliteli üretim yapmayı hedeflemiş pek çok üretici var. Ve bilinçli üreticilerin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. Zeytin ve zeytinyağı üreticiliğinde 35 yıllık deneyimin gücünü arkasına almış yeni bir markayız. Biliyoruz ki mevcut şartlar şu an tarımla uğraşan tüm üreticiler için oldukça çetin, tüketiciler içinse çok daha zorlu. Marka olma yolunda uzun bir yolumuz var. 35 yılı aşan deneyimle girişimci vizyonumuz ve zeytine olan tutkumuzla ilerlemekte kararlıyız.”