Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Önce inanmakla başlar her şey… Gerçekten yüreğini ortaya koymakla yollar aşılır ve hedeflere ulaşılır. Bizi başarıya götüren, aslında küçükken kurduğumuz hayallerdir. Hayatımızın en katkısız ve doğal olduğu zamanlarda yolumuzu çizeriz. Bazen hayat tatlı sürprizler yapar ve yürüdüğümüz yolun yanı başına cazip başka patikalar koyar. İster istemez kapılır gideriz. Ama eski hayal, hep içeride bir yerde gerçekleşeceği günü bekler.

İşte, zeytin ve zeytinyağının yanı sıra daha birçok doğal gıda ürünleri üreten ‘Halil Hilmizade’ markasının çıkış öyküsü aslında bir çocukluk hayalinin gerçekleşme hikayesi. En sevdiklerinin yanında geçen ve keşiflerle dolu bir köy tatilinin çocuk dünyasında yarattığı heyecanın dışa vurumu… Hayatta hep daha iyisini, en güzelini inşa etmek üzerine kurulmuş bir felsefenin ürünü. Her geçen gün uzaklaştığımız doğal hayatımızın, Torosların tertemiz havasında, sıcacık güneşin kucağında, berrak suyun eşliğinde yeniden hayat bulması. Emeğin, sevginin ve köklere bağlılığın en anlamlı kanıtı!

“Hayat telaşımız içinde en az zamanı kendimize ve sağlığımıza ayırırız. Oysa ki, bütün bu koşturma içinde hayat enerjimizi en çok besleyen unsur sağlığımızdır. Her biri büyük bir titizlik ve uzun yıllar alan birikimle harmanlanarak yetiştirilip işlenmiş ürünlerimiz, sizleri özlediğiniz ve hak ettiğiniz lezzetlere kavuşturmakla kalmayıp sağlıklı, katkısız ve doğal ürünlerle beslenmenizi sağlamaktadır.

Halil Hilmizade olarak sizi yalnızca geleneksel ve güvenilir lezzetlere duyduğunuz özlemi gidermeye değil, aynı zamanda neşe içinde koşuşturduğunuz o bahçenin mis gibi rayihasını tekrar duymaya davet ediyoruz” diyen Halil Uğur, öykünün başlangıcını ve bugüne evrilişini şöyle anlatıyor:

ÖYKÜ 1926’DA SÖKE’DE BİR HANDA BAŞLIYOR

“Bizim hikayemiz 1926’da Söke Halil Efendi Hanı’nda gıda ticaretiyle uğraşan baba tarafından büyük dedem Hacı Mollazade Halil Hilmi ile başlıyor. Anne tarafından büyük dedem Nuri Göktepe de 1950’de gıda üretimine atılıyor. Geçen zamanla birlikte dedelerimin yerini biz, o günkü lezzetlerin yerini de doğallığını kaybetmiş bugünkü ilaçlı-hormonlu ürünler aldı. Bunun üzerine Halil Efendi’nin 1926’da açtığı dükkandan beri değişmeyen, güvenirlik temelli ticaret anlayışımızla kendi ürünlerimizi üretme kararı aldık ve üretim sahasına girdik. Başlangıcımızı, en doğal halleriyle yetiştirilecek ürünlerimiz için doğal halini korumuş, bugüne kadar el değmemiş ve hiçbir kimyasalla kirletilmemiş topraklarda yapmak istedik.

Ve ilk adımımızı 2000’de diğer büyük dedemiz Nuri Göktepe’nin yetiştiği memleketi Akseki yakınlarında Halil Efendi Çiftliği’ni kurarak attık. O günden beri ürünlerimizle yakaladığımız başarıyı da, bir zamanların olağanı, bugünün ise az rastlanılanına verilen ‘organik’ sıfatıyla taçlandırdık. Zaten en başından beri bakir topraklarda, doğal yöntemlerle organik olarak yetişen ürünlerimize resmi bir güvence de sağlamak amacıyla ilgili kurumlara müracaatımızı da yaptık ve gerekli denetimlerden sürekli geçer olduk. Organik sertifikamızla resmi kurumlar tarafından da ürünlerimizin doğallığı test edilip onaylanmış oldu.

Bu arada belirtmek isteriz ki, tüm bunları yaparken, ne önümüze öyle büyük satış hedefleri koyduk, ne de sermayemizi korumanın üstünde bir kazanç kaygısına düştük. Sadece; daha yemeden kokusunu duyabileceğimiz, şüphe duymadan tadına varabileceğimiz ve zarar görmeden beslenebileceğimiz ürünlerin hayaliyle bu işe giriştik. Ortaya büyük bir fark koyduğumuzu ya da mucizeler yarattığımızı söylemiyoruz. Ancak doğru konumda, doğru ürünü, doğru yöntemlerle yetiştirip, en doğal yollarla zararlılardan koruyarak işimizi keyifle yapıyoruz. Kısacası; eski zamanın zaten olanını, bugünün ise arayıp da bulunamayanını hepimiz için ulaşılır kılıyoruz.”

ODTÜ’DE OKUDU, HARVARD’DA PİŞTİ

Halil Bey aslında ODTÜ Elektronik Mühendisliği mezunu. 1973’te teknoloji alanında kendi işini kurmuş. 1980-1984 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde işletme eğitimi almış. 1991- 1994’te Türkmenistan’ın Ankara İstanbul Fahri Konsolosu olarak görev yapmış. 1994-2000 arasında da Türkmenistan’ın Washington Büyükelçiliği görevini üstlenmiş ve bu süre boyunca ABD’de yaşamış. Aynı süreler içinde Türkmenistan’ın Kanada ve Meksika büyükelçiliklerini de yürütmüş. 2000 sonunda Türkiye’ye dönmüş. Dönüşünden sonra da çiftçilik yapmaya karar verip ziraatle ilgili 1926’dan bu yana devam eden ziraat/gıda aile işlerini devralıp Halil Efendi Çiftliği’ni kurmuş.

“Çocukluğum Ege’de zeytinle iç içe geçti, kendi ağaçlarımız da vardı. Akseki’de Halil Efendi Çifliği’nin olduğu yörede Roma ve Bizans devrinde yoğun zeytincilik yapıldığını öğrendim ve kalıntılarını buldum. Bunun üzerine yöremizde zeytinciliği bin yıl sonra tekrar canlandırmaya karar verdim.  Sonuçta, yörenin iklimi ve toprağının katkısı ile sıradışı bir ürün elde ettim” diyor. Toplamda 150 dönüm zeytinliklerinin Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı, adını vermek istemediği vadi içinde bir köyde olduğu bilgisini paylaşan Halil Uğur, sözlerine şöyle devam ediyor:

HEDEF NET: BUTİK ÜRETİCİ OLARAK KALMAK

“Adını vermememin sebebi tarih ve doğanın çok zengin olması nedeniyle bir turizm beldesi haline dönüşmesini istemememden. Domat ve Ayvalık cinsi ağaçlarımızı yıllar içinde kendimiz diktiğimiz için henüz gençler. Bu yüzden şu anki kapasitemiz yaklaşık 7 ton. Ancak 10 yıl içinde 130 ton üretim hedefliyoruz. Sıkımı halen Manavgat’ta yaptırıyoruz. 10 ton üretime ulaştığımız zaman kendi tesisimizi kuracağız. Ürünün cinsine ve ambalajına göre 5 markamız var. Şimdilik tüketicilerimize sadece internet üzerinden ulaşıyoruz. Önümüzdeki 3 yıl içinde ihracat da planlıyoruz. Hedefimiz, dış satım dahil butik bir üretici olarak kalmak.”