Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Her zeytinyağının bir nüfus kağıdı olmalı

Bazı insanlar vardır, kendileri bıraktıklarını söyleseler de görevleri onları bırakmaz. İşte, onlardan biri olan Cahit Çetin de hala kendisini terk etmeyen başkanlık misyonu ile sektörün geleceği hakkındaki düşüncelerini Bilge Ağaç’la paylaştı.

 

Tariş, özellikle Egeliler için çok şey ifade eder. Zira; Egeli üreticilerin, tüccarların, çalışanların ve bu bölgede yaşayanların hayatında mutlaka bir Tariş öyküsü vardır. Bugünlerde eski gücünde olmasa da Tariş markası hala yoluna devam ediyor. Tariş ailesi içinde ayrı bir yeri olan Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin 33 yıl başkanlığını yapan Cahit Çetin’le emeklilik günlerini geçirdiği Akçay’da buluştuk. Eski günleri yad ederken konu yine zeytin ve zeytinyağı sektörüne geldi. Bazı insanlar vardır, kendileri bıraktıklarını söyleseler de görevleri onları bırakmaz. İşte, onlardan biri olan Çetin de hala kendisini terk etmeyen başkanlık misyonu ile sektörün geleceği hakkındaki düşüncelerini Bilge Ağaç’la paylaştı. Sektörünün dünyada hak ettiği yeri alması için ömrünü veren ve bu nedenle duayen kabul edilen Cahit Çetin ilk günkü heyecanıyla geleceğe ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cahit Çetin, sektörün geleceğinin markalaşmadan geçtiğini bir kez daha yinelerken, 700 bin ton üretim hedefine de mutlaka ulaşılacağını vurguladı. Bugün sektörün 287 bin ton olan üretiminin son yıllarda yapılan çalışmalarla mutlaka 700 bin ton hedefine ulaşacağının altını çizen Çetin, şöyle dedi:

POLİTİKA BELİRLEMELİ

“Şu anda ne kadar zeytin ve zeytinyağı ürettiğimizi hesaplamayı bırakmalı, o miktara ulaşıldığında ne yapabileceğimizin politikasını şimdiden belirlemeliyiz. Dünya pazarlarında ciddi bir pay almak istiyorsak İtalyanların piyasaya sunduğu markalaşma ve kalite standardını tutturabilmeliyiz. Zeytinyağının kalitesinden değil, etiketin üzerindeki kalite tarifinden bahsediyorum. Yani, ‘Ege Bölgesi’nin seçme zeytinlerinden elde edilmiştir’ ifadesi yeterli değil. İspanyollarda hangi bölgenin ürünü olduğu yazar. Eğer uluslararası alanda markalaşacaksak ve uluslararası pazarlarda Türk zeytinyağı ile yarışacaksak, uluslararası kuralları Türkiye’de de geçerli kılacak politikaları yasallaştırıp imalatçının önüne koymak zorundayız. Artık tüketici de ne tükettiğini bilme ihtiyacında. ‘Ege’nin seçme zeytinlerinden diyoruz’ ama nerenin, hangi cinsin olduğunu söylemezsen dünya pazarında yarışamazsın. Eğer 700 bin tonluk hedefin sonucunda bu ülkenin katma değerini artıracak, döviz kazanımı sağlayacak, üreticiye imkan sağlayacak ve Türk zeytinyağlarını belli bir seviyeye taşıyacak hedefimiz varsa o zaman bunlara dikkat etmek durumundayız. Yapmazsak bu pazarda yarışamayız. Zeytinyağı gibi ürünlerde etiket, o ürünün nüfus kağıdıdır. Bunu koymazsak bu kadar emeğin karşılığını alamayacağız demektir. Türk tüketicisine de hangi zeytinyağını tükettiğini bilme hakkını ve seçme özgürlüğünü vermemiz lazım. Bölgesel farklılıkların o yörenin değerlerine saygılı olarak pazarlanmasını sağlamak lazım. Bu hem ulusun ticari itibarıdır, hem de zeytinyağı sektöründeki ‘sen-ben’ davalarının önüne geçme ve birbirlerini istismar etme niyetlerini ortadan kaldırır, hatta tağşişi bile önleyecek temel ilkelerden biridir. Sektörün gelişmesinde üreticinin üretimden vazgeçmemesini sağlayacaksın. Onun kazancını çok görmeyeceksin. Marketlerdeki tağşiş olaylarının sorumluluğunu ürünü rafına koyan idareye de yükleyeceksin. Bu iş tek başına olmaz. Ayrıca, caydırıcılık da çok önemli. Falanca marka sürekli bir şeyden dolayı yakalanıyorsa demek ki, caydırıcı bir hüküm yok.”

KATMA DEĞER ÖNEMLİ

Çetin son olarak ise, “Üreticinin çok memnun olduğunu söyleyemem ama umudu vardır. Gelişmeleri izler ve geleceğe umut taşıyabilir. Üreticimiz artık büyük markaların tedarikçiliğini yapmak yerine kendi markasını çıkarmaya başladı. Lokal markalar çoğalıyor. Bu sektör için iyi bir haber. Ancak bunları bir disiplin altına alıp uluslararası piyasada etkili güç haline getirmemiz gerekiyor” yorumunu yaptı. Hayatını bu sektöre adamış bir isim olan Cahit Çetin’in söylediklerine katılmamak mümkün değil. Zeytinyağı başta olmak üzere, dünya geleceğinde önemli bir rolü olacak tarımda yüreği ülkesi için atan duayenlerin sözünü dinlemekten başka çaremiz yok. Ya bu topraklarda üretilen ürünlerimizi dünya pazarlarında kendi markamızla ülkemize daha çok katma değer sağlayarak satacağız ya da dünyanın dev markalarına ucuz ürün sağlayan taşeron bir ülke olacağız. Ne mutlu ki, ülkemizde hala sektörünü, çiftçisini ve geleceğini her şeyin önünde gören duyarlı insanlar var.