İlionn, temelde 3 kardeşten oluşan bir aile birlikteliği şeklinde başlamış. Daha sonra konuya ilgi duyan iki dostlarının da katılmasıyla aynı adada birbirine komşu 5 farklı bahçeden oluşan şekle dönüşmüş. Ailenin en büyüğü Ahmet Erim, bilgi işlem teknolojileri alanında uluslararası firmaların IT çözümlerini üretiyor. Ortanca kardeş Mehmet Erim, güzel sanatlar tekstil tasarımı alanında akademisyen olarak görev yapıyor. En küçük kardeş Yasemin Erim Camcı tekstil ve tasarım alanında hizmet veriyor.
Bu yapı içinde gençler de çok önemli bir yer tutuyor. Bunlardan biri Ahmet Bey’in oğlu Atanur Erim. Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Fakültesi’nden sonra Mutfak Sanatları Akademisi’nde (MSA) uzun dönem aşçılık eğitimi alan genç şefimiz, İstanbul’da bulunan ve Türk mutfağını modern tarzda yorumlayan restoranlarda dünyaca ünlü mutfak şefleriyle birlikte çalışıyor. Ahmet Erim’in Kadir Has Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu olan Cem Erim, sürece satış-pazarlama konusunda destek oluyor, sosyal medya bağlantılarını yönetiyor. Yasemin Hanım’ın oğlu grafik tasarımcısı Ömer Camcı da tasarım ve sunum konularında ihtiyaçları karşılayıp marka çalışması yapıyor.
TIPKI NAZIM’IN ŞİİRİNDEKİ GİBİ
Ailenin zeytin ve zeytinyağı ile tanışıklığı Mehmet Erim’in 1999 yılında Çanakkale’de yaşamaya başlamasıyla olmuş. Önceleri sadece gözlem yapmışlar. Sonraları ise dostlarının ürettiği zeytin ve zeytinyağlarının tatlarının o güne kadar tükettiklerinden çok daha lezzetli olduğunu fark etmişler. Her bahçenin kendine ait bir rengi, kokusu, akışkanlığı, lezzeti olduğunu anlamak zeytin&zeytinyağı ile olan yolculuklarına başlangıç oluşturmuş. Doğal üretim ve tatlara olan ilgileri bu meraklarını daha da kuvvetlendirmiş. Damaklarına hitap eden ürünleri aramaya başlamışlar. Zaman içinde bu farkındalıklar, bu tecrübeler onları kendi zeytin ağaçlarıyla buluşturmuş. Ve bu buluşma aynı zamanda Nazım Hikmet’in “öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı / yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin / hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil / ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için / yaşamak, yani ağır bastığından” dizelerinin yer aldığı ‘Yaşamaya Dair’ şiirini kendi yaşlarında hissettirmiş.
50 AĞAÇTAN 52 DÖNÜM ZEYTİNLİĞE
Ailenin ilk zeytinliği 50 adet ‘Edremit’ tipi ağaçtan oluşmaktaymış. İlk heyecanla, hiçbir ilaç kullanmadan, sadece budama ve doğal gübre takviyesi ile ürünlerine en doğal haliyle kavuşmuşlar. Ürettikleri bu yağı ve zeytinleri dostlarıyla paylaşmışlar. Çok beğenilmiş, keyifle tüketilmiş. Bu keyifli paylaşımı çoğaltabilmek için birkaç yıl içinde komşu zeytinlikleri de alarak tek bahçe formatında ağaç sayılarını artırmışlar. Atanur Erim, “Gelinen noktada, aile fertlerine ve yakın dostlarımıza ait farklı büyüklüklerde toplam 52 dönüm zeytin ağaçları topluluğuna ulaştık. Bahçelerimiz, Kuzey Ege’de, Ege Denizi’ne ve Bozcaada’ya bakan, bir ayağı dere yatağında, üst noktası denizden gelen tüm rüzgarı eşsiz bir aromaya dönüştüren zeytin ağaçlarının olduğu Çanakkale Ezine’ye bağlı Geyikli’de. Ağaçlarımız ağırlık olarak ‘Edremit’ ve ‘Gemlik’ tipi. Üretimlerimiz her parselin konumu, toprak-ağaç yapısı, hasat zamanına göre farklılıklar gösteren lezzet ve dokusuna göre sınıflandırılarak, birbirlerine karıştırılmadan ayrı ayrı paketlenerek tüketime hazır hale getiriliyor. Mevsim şartları nedeniyle kapasitemiz değişken. Kimyasal ilaç ve gübrenin hiçbir türünü kullanmadığımız için bazı yıllar hiç ürün almadığımız dahi oldu” diyor.
GELECEĞİMİZ ORGANİK TARIMDA
Şu ana kadar sıkımı organik tarım belgesine sahip bölgedeki bir yağhanede süreci başından sonuna kadar sıkı takip ederek yaptırdıklarını söyleyen Atanur Bey, bu yıl kendi butik makinelerini almak istediklerini belirtiyor. Halihazırda sosyal medya kanalları ve kulaktan kulağa yöntemi ile tüketici beğenileri doğrultusunda satış yaptıklarını kaydeden Atanur Erim, “Bu yıl ekimdeki hasat sonrası internet üzerinden bir e-ticaret sayfası oluşturmak istiyoruz. www.geyiklibakkal.com adı altında, yöreye ait, coğrafi kimlikli farklı ürün gruplarının ve markaların yer alacağı bir sayfa çalışması yapıyoruz” diye konuşuyor. Geleceğin tarımda, toprakta olduğunu da vurgulayan Atanur Bey, hedeflerini ise şu sözlerle özetliyor: “Kontrolsüz ilaç ve zehirli maddelerden uzak, organik üretimle sağlıklı ürün elde etmek. Bu ürünlerle yapılabilecek katma değeri yüksek yan ürünleri de ilgi duyan herkesle paylaşmak.”