Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Zeytin -gerçekten de- ‘ölmez ağaç’ yakıştırmasını hak eden, bu coğrafyaya bahşedilmiş başlıca nimetlerden biri.
Ne yazık ki ülkemiz, pek çok alanda olduğu gibi zeytinde de üzerinde oturduğu zenginliğin farkına yeni yeni varıyor.
Buna rağmen hem üstün kalitede ürünler için çabalayan üreticilerin sayısı, hem de sıradan olanla özenle üretilenin farkını takdir edebilen tüketicilerin sayısı giderek artıyor.
Zeytinyağının sofralara ‘iksir’ özelliğini yitirmeden ulaşabilmesi tıpkı bir mumu sönmeden taşımaya benzeyen sürekli bir özen gerektiriyor.
Ne mutlu ki, bunun da toplama aşamasından itibaren gelenekselden çok bilimsel olana öncelik veren pratiklerle mümkün olduğunun farkına varan üreticilerin sayısı da her geçen gün çoğalıyor.
Markaların bir kısmı yağlarının kalite sınavını tüketicilerin damağına ve burnuna bırakırken, bir kısmı da ulusal-uluslararası yarışmalardan gelen sonuçlarla yol almayı tercih ediyor.
İkinci şıkkı tercih edenlerin sayısındaki artışa paralel son dönemde zeytinyağı kalite yarışmalarında verilen ödüllerin bolluğu (kimilerinin tabiriyle enflasyonu), neredeyse taklit ve tağşişten sonra sektörün kanayan ikinci yarası olmuş durumda.
Son olarak, geçtiğimiz aylarda Edremit Körfezi Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Federasyonu Başkanı Mehmet Semerci, gelişigüzel düzenlenen zeytinyağı yarışmalarıyla sektörün istismar edildiğini öne sürdü.
10 bin liraya kadar katılım ücreti ödenen bu tarz organizasyonların denetim altına alınması çağrısı yapan Semerci, “Adeta para karşılığı ödül dağıtılıyor. Normal şartlarda birinci, ikinci, üçüncü ve mansiyon olarak değerlendirilme yapılması gerekirken yüzlerce madalya veriliyor. Bu yarışmalarda elde edilen unvanlar kullanılarak satılan zeytinyağlarını alan vatandaşlar mağdur ediliyor” dedi.
Bu çıkış sonrası adeta zeytinyağı sektörünün pandora kutusu da açılmış oldu.
Sektörün tek yayın organı olarak bize de bu konuda olumlu/olumsuz çok sayıda mesaj geldi:
“Parayı veren düdüğü çalıyor.”
“İyi niyetle yapılıyor olsa da suistimale açık olduğunu düşünüyorum.”
“Önüne gelen yarışma yapıyor.”
“Sonucu bile bildirmeyenler var.”
“Bir yarışmada gümüş alan aynı yağla başka bir organizasyonda altın kazanıyor. Ya da tam tersi olabiliyor.”
“Kör tadım yapılmadığını, bazı markalara ayrıcalık tanındığına inanıyorum.”
“Ne yazık ki yarışmaya katılan firma tarafından üretilip üretilmediği bile meçhul 2-3 şişe numune yollayarak katılım sağlanabilen bu tip etkinlikler tüketicilerin dikkatini dağıtarak ve sektöre zarar vererek ciddi yarışmaların önemini azaltıyor.”
“Bu tür yarışmalar bize gösteriyor ki Türk zeytinlerinin her türü iyi bakılıp iyi işlendiğinde İtalyan ve İspanyol çeşitleriyle aynı kulvarda rekabet edebilir.”
“İster, inanır, çalışır ve kuralına uygun üretim yaparsak başarı da beraberinde geliyor.”
“İnanıyorum ki, yarışmalardan ödül kazanan firmaları kendilerine rol model alacak daha nice Türk markası benzer başarı hikayelerine imza atacak.”
Bu noktada aslında kilit soru şu:
Tüketici nasıl bir zeytinyağı kullandığının farkında mı?
Tüketici kullanacağı zeytinyağını nasıl seçiyor?
“Beğendim=İyidir?” denklemi her zaman doğru mu?
Ne demiş atalarımız: Bilgi sahibi olmayan fikir sahibi olamaz.
O zaman kendimizin ve ailemizin sağlığı, sofralarımızın lezzeti için nasıl bir zeytinyağı aldığımızın olabildiğince farkında olmamız gerekiyor.
Bunun için de mümkün olduğunca çok zeytinyağı tadımı yapmamız gerekiyor.
Eğitimlerin de bu noktada ücretsiz ya da olabildiğince makul rakamlarda tutulması büyük önem taşıyor.
Peki, sektörün aktörleri bu konuda ne diyor?
Sizin için derledik…

/////


Ödüllere değil, damağınıza ve burnunuza bakın

Herkeste bir yarışma çılgınlığı son zamanlarda…
Bir yanda çok yarışmaya katılıp ödüllerini gururla sergileyenler, diğer yanda yarışmaların bol ödül vermesini eleştirenler…
Bu konuda sağduyumuz biraz eksik sanki!
En çok gelen sorulardan biri yarışmalar hakkındaki fikrim.
Üreticiler hangi yarışmalara girmeleri gerektiğini soruyor, tüketiciler hangi yarışmaya güvenebileceklerini…
Üreticiye, “Özellikle girmek istediğiniz pazar varsa o ülkede yapılan bir yarışma olabilir” diyorum ve ekliyorum: “Kalite konusunda önemli olan sizin çıtanız.”
Tüketiciye cevabım da net: “Ödüllere, diplomalara bakmayın; damağınıza, burnunuza bakın.”
Bu kadar basit!
(Zeytinyağı tadım uzmanı Elvan Uysal Bottoni)

/////


Birinci kelime samimiyet, sonra da kurallar

Gerçekten nitelikli ama nitelikli olduğu için seyirci bulamayan filmler için eskiden bir espri vardı.
Adam, DVD kiralayan kişiye, “Bana bir film gönder ama ödülsüz olsun” derdi ve kahkahalar yükselirdi.
Geçmişte gerçekten çok önemsediğimiz bazı yarışma ve ödüllere şimdi daha dikkatle bakıyoruz.
Ayrıca ödül-plaket enflasyonundan da gerçekten sıkıldım.
Hele son zamanlarda zeytinyağında düzenlenen ipe sapa gelmez yarışmaları da sinir bozucu buluyorum.
Coğrafi işaretler gibi bu yarışmalar da kötü ellere düştü mü çok fena oluyor.
Kötü yola düşen kelimelerin arasına son zamanda katılan ‘sürdürülebilirlik’ lafı gibi ‘ödüllü zeytinyağı’ da tepkimi çekiyor.
Gerçek yarışmalar yok mu?
Elbette var.
Dünyada ve Türkiye’de firmaların marka değerinin ve tanınırlığının artırılması, doğru üretim ve saklama koşullarını uygulayanların ödüllendirilmesi, güvenilirliğinin sağlanması ve üretimin her aşamasında kalite algısının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve tescil edilmesini amaçlayan yarışmaların başımızın üzerinde yeri var.
GERÇEK YARIŞMA NASIL OLMALI?
Bu noktada, Edremit Zeytin ve Zeytinyağı Derneği, “Gerçek bir yarışma nasıl yapılır?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Zeytinyağında duyusal analizler, eğitimli ve belli bir tecrübeye sahip 8-12 panelist ve bir panel liderinden oluşan akredite panel tarafından yapılır.
Natürel zeytinyağının analiz sırasında olumlu ve olumsuz duyusal özellikleri her panelist tarafından tadım için uygun ortam ve koşullar sağlandıktan sonra belirlenip puanlanarak istatiksel açıdan değerlendirilir.
Önce akredite bir laboratuvarda kimyasal analizle yarışmaya başvuran zeytinyağlarının sınıfı ve kimyasal değerleri tespit edilir.
Kimyasal analiz sonucu gıda kodeksine uygunluğu görülen zeytinyağları daha sonra duyusal analiz sonuçları değerlendirilmek üzere yarışmaya dahil edilir.
Duyusal analiz metodu zeytinyağı kalite yarışmalarında zeytinyağlarının kalitesinin tescillenmesi için de kullanılmaktadır.
Ancak kimyasal analizi yapılmadan sadece duyusal analizle değerlendirme yapılamaz.
PEKİ SORUN NEREDE, ÇÖZÜM NE?
“Peki sorun nerede?” derseniz, EZZD bunu şu şekilde açıklıyor:
Dünyada ve Türkiye’de pek çok zeytinyağı kalite yarışması düzenleniyor ve bu organizasyonlar sektöre yeni giren ve nihai tüketicinin nazarında çok çabuk kalite-güven kazanma çabasında olan firmalar tarafından tercih ediliyor.
Son günlerde geleneksel medya ve sosyal medyada ya da zeytinyağı piyasasında ‘bol ödüllü’, ‘kainatın en iyisi’, ‘uluslararası tadımcıdan ödüllü’ vb. unvanlara etiketlerinde yer veren pek çok markanın bulunduğu ve bunların hiçbir geçerliliği olmayan bu unvanları denetimsiz yarışmalardan alarak zeytinyağı pazarında ön plana çıkmaya çalıştığı görülüyor.
Derneğin çözüm önerileri ise şöyle:
Birinci kelime samimiyet, sonra da kurallar.
Yarışmayı düzenleyen organizasyonun geçerliliğinin olup olmadığına, panelistlerin akredite belgelerinin bulunup bulunmadığına bakılmalı.
2 litre zeytinyağı ile 20 ton ürün için ödül tescili yapılmaması için, numune alımı ve yarışmaya katılan ürünün miktarının noterce tespit edilip edilmediği araştırılmalı.
Organizasyonun, katılımcılara katılım belgesi ve katılım bedeli karşılığında fatura kesip kesmediği kontrol edilmeli.
Jüride IOC’de Avrupa Birliği tarafından tanınmış uluslararası tadım uzmanları, TÜRKAK, Tarım ve Orman Bakanlığı ile UZZK tarafından tanınmış ulusal tadım uzmanları olup olmadığı incelenmeli.
Ayrıca, yarışacak zeytinyağlarının kimyasal kalite ve saflık analizlerinin de akredite olan laboratuvarlarda yapılarak uygun ölçütlerde olması halinde kabulü ile yarışma süreci başlamalı.
BAKANLIK ÇİFTE DENETİM YAPMALI
EZZD’nin altını çizdiği gibi bu tip organizasyonların çoğunluğu evrensel yarışma kurallarının hiçe sayıldığı, objektif değerlendirmeden uzak, ranta dönüşmüş, bilimsel altyapısı ve geçerliliği olmayan bir senaryodan ibaret. Hem bu yarışmalar, hem de dağıttığı ‘ödüllü’ ibaresini etiketleri üzerinde kullanan firmalar denetlenmeli, gerekiyorsa işlem başlatılmalı.
(Gazeteci-yazar-mutfak araştırmacısı Nedim Atilla)

/////


Son 2 yıldır 4’üncüyüz

Oleolog, yani zeytinyağı tadımcısı, Anatolian IOCC kurucu ve yöneticisi Birsen Can Pehlivan, uluslararası zeytinyağı kalite yarışmalarının tamamının kaliteli üretimi ödüllendirmek, prestijli ürün üretmek, pazar payını artırmak, kaliteli üretimi teşvik etmek, tüketicinin kaliteli üretime ulaşabilirliğini artırmak amacıyla yapıldığını söylüyor.
Sağlıklı ve kaliteli ürünün giderek artan önemi ile birlikte gusto, şef veya tüketicilerin ürün seçiminde ürünün ödüllendirilmiş olmasının seçimini kolaylaştırdığını belirten Pehlivan, “Yarışmaların amacı da aslında tüketiciyi daha bilinci hale getirmektedir. Öyle ki, yarışmalar yarışma dışından tüketici gözüyle birçok kişi tarafından takip ediliyor” diyor.
Prestiji yüksek olan tüm yarışmaların uluslararası bir değerlendirme programı ve puanı olduğuna dikkat çeken Birsen Can Pehlivan, “Yarışmalara, güvenirliği, zorluğu, jüri seçimi vb. kriterlere göre puan veriliyor. Ve bu puanlama 10 üzerinden yapılıyor. Bu kategorideki tek yarışma Mario Solinas (İspanya). 9 puanlı 5 yarışma var: EVO IOOC (İtalya), NY IOOC (ABD), Olivunus (Arjantin), London IOOC (İngiltere), Terraolivo IOOC (İsrail). Türkiye’den Anatolian IOOC, Japonya’dan Joop Prize ve Olive Japan, Yunanistan’dan Athena IOOC ile Portekiz’den Ovibeja 8 puana sahip. Berlin GOOA (Almanya) ve Brazil IOOC (Brezilya) 7 puan kategorisinde. Bu puanlamayı yapan ise uluslararası değerlendirme kuruluşu EVOO World Ranking. Dileyen herkes http://www.evooworldranking.org/_EN/index.php sayfasından bütün yarışmaların, markaların ve ülkelerin sıralamasını öğrenebilir” bilgisini paylaşıyor.
ULUSLARARASI SAYILMANIN KURALLARI
Yarışmaların bu puanları alabilmek için birçok kuralı yerine getirmek zorunda olduğunu vurgulayan Can, bir yarışmanın uluslararası sayılabilmesi için gerekli kuralları da şöyle aktarıyor:
* Yarışma uluslararası akredite ve deneyimli bir jüri ile yapılmalı.
* Jürinin yüzde 75’i diğer ülkelerden katılıyor olmalı.
* Değerlendirme programı (gizliliği esas alarak elektronik ortamda yapılır) COI’nin (Uluslararası Zeytin Zeytinyağı Konseyi) belirlediği formatta gerçekleştirilmeli.
* Kodlama sistemi-numune sunumu açık ve güvenilir olmalı.
* Jüri ile marka hiçbir şekilde karşılaşmamalı.
* Ödül töreni tüm dünyaya açık yapılmalı.
* Yarışmanın web sayfası açıklayıcı, erişilebilir, kolay kullanılabilir ve diğer uluslararası dillerde hazırlanmalı.
* Yarışmada COI’de görev yapmış ve organizasyonu denetleyebilecek kabiliyette jüri veya jüriler görev almalı. (Ki bu, yarışmanın güvenilirliğini ve kendine güvenini gösteren bir özelliktir. Ve genellikle 7-8-9 puanlı yarışmalarda bu kabiliyette jüri üyeleri görev alır.)
* Sistem, olası ödül itirazı için geçmişe yönelik ürünün notlarını gösterebilecek şekilde şeffaf oluşturulmalı.
İLK 5’TE 1, 10’DA 2, 20’DE 5 FİRMA
Bu puanlama sisteminin hem yarışmanın, hem de ülkenin bu yarıştaki yerini belirlediğini kaydeden Birsen Can Pehlivan, “Ülke olarak son 5 yıldır listelerde yer alıyoruz. Öncesinde hiçbir şekilde adımız geçmezken, son 2 yılda 4’üncü sıradaki yerimizi koruyoruz. İlk 5’te 1, ilk 10’da 2, ilk 20’de 5 firmamız dikkat çekici bir şekilde yükseliyor. Ve ülke olarak hedef yükseltip ilk 3’ün içine girmek için çabalamamız gerekiyor. Bu çalışma ve başarılar tüm dünyada izleniyor. Pazar payı olarak ülkemizi tercih edilebilir duruma getiriyor.
Yaklaşık 10 yıldır ulusalda ve uluslararası arenada bu yarışmalarda görev alıyorum. İlk katıldığım uluslararası yarışmalarda sonuçlar açıklandığında 1-2 firma listelerde yer alırdı. Ödüllendirme, yarışmaya katılım veya üretim bilinci daha az olduğu için maalesef ki sonuçlar hep negatif yöndeydi. İtalya ve İspanya gibi ülkelerin sayfalar boyu akışına bakıp inanamazdım. İşte bu benim hayalimdi ve şimdi birçok Türk zeytinyağı üreticisi bu bilinçte. Ve bu hayali birlikte gerçekleştiriyoruz. Son 2 yıldır listelerde Türkiye sonuçları sayfalarca akıyor, başarılarımız bizleri gururlandırıyor. Tüm dünyada olduğu gibi katılımlar ve ödüller arttıkça ulusal ve uluslararası pazarda şansınız artıyor” diye konuşuyor.
TÜKETİCİLER İÇİN REHBER NİTELİĞİNDE
Yurtiçinde bilinçli tüketicilerin satın almayı düşündükleri ürünün bir kuruluş tarafından onaylandığını görmek istediğini dile getiren Pehlivan, ekliyor: “Eğer bu kurullar tarafından ödüllendirilmiş bir ürünü -özellikle zeytinyağı için söylüyorum- tüketicinin damağına ulaştırabilirseniz mutlaka bunun devamı oluyor. İnsan damağı inanılmaz güçlü bir ayırt etme kapasitesine sahip. İyi bir zeytinyağı tatmış bir damak bir daha kolay kolay kötü zeytinyağı tüketemez. İşte bu ilk seçimi yapabilmesi için bu kalite yarışmaları bir rehber niteliğinde. Bu yarışmalar için bazen eleştiri de duyabilirsiniz. Ki, bütün uluslararası yarışmalar eleştiriye açıktır. Bu, yarışmayı iyileştirmek için bir yoldur. Sonuçlar açıklanırken sadece kazananlar duyurulur. Kaybedenler ticari zarar görmemesi için açıklanmaz. Ancak bu yarışmalar kaybedenlerin kendilerini iyileştirmeleri için bir yoldur. Sonuçları nasıl değerlendireceğiniz sizin elinizdedir. İyi zeytinyağı üretebilmek çok zahmetli ve maliyetli bir iştir. Bunu sürdürebilmek bir o kadar daha zordur.”
ÇOK DAHA İYİLERİNİ DE YAPABİLİRİZ
Geçtiğimiz yıl Türkiye’den 10 güçlü yarışmaya 520 adet numune gönderdiklerini, bunların yüzde 55’inin bronz, gümüş ve altınla taçlandırıldığını, 51’inin de sınıfının en iyisi gibi çok özel ödüllerle döndüğünü paylaşan Birsen Can Pehlivan, son söz olarak diyor ki: “Türk butik üreticilerinden oluşan 220 üyeli bir online grubumuz var. Uluslararası yarışma duyurularını, başvuru koşullarını ve sonuçları buradan paylaşabiliyoruz. Bu grup aynı zamanda üreticilerin bilgi paylaştığı bir platform. Bu grupta olmayan ve dahil olmak isteyen tüm üreticilerimize kapımız açık. Türk butik zeytinyağı üreticileriyle iyi işler yapıyoruz. Yaptığımız işler uluslararası arenada çok ses getiriyor. Hakkımızda birçok uluslararası makale yayınlanıyor. Ben yaptığımız işlerden son derece gururluyum. Daha iyilerini yapabileceğimizi de çok net biliyorum.”

/////


Biraz insaf diyoruz

Zeytinyağcıların öfkesi ve sevdası hoyrat oluyor.
Dostluklar bozulunca kavganın da boyutuna paha biçilmiyor.
Oysa, amaç ve sonuç ilişkisine bakmak gerekiyor.
Ortak payda ‘faydalılık’ esasına dayanmalı ki sürdürülebilir ve katkı sağlıyor olabilmeli.
Olive İstanbul IOOC 2023, Zeytinyağı Akademisi’nin düzenlediği bir uluslararası natürel sızma zeytinyağı kalite yarışmasıdır.
Sektörün tüm kesimlerini birleştirerek, sorunlara ortak akılla çözüm üreten ve bu sayede ülkemiz zeytinciliğini geliştirerek layık olduğu yere ulaştırmayı ilke edinen Zeytinyağı Akademisi’nin bu yıl ikincisini organize ettiği yarışmanın esas amacı natürel sızma zeytinyağı üretiminde kaliteyi teşvik etmek ve ödüllendirmektir.
Olive İstanbul IOC ise uluslararası sofralık zeytin kalite yarışmasıdır.
Bu organizasyonun da temel amacı sofralık zeytin üretiminde kaliteyi teşvik etmek ve ödüllendirmektir.
Bunun yanı sıra her ikisinde de farkındalığın artırılması ve yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
Ürünlerini yasal olarak satan zeytin yetiştiricilerini ve yağ üreticilerini, yağ yelpazesinin her alanında yüksek kaliteli zeytinyağı üretimi için teşvik etmek, markalı ürünlerin kalite sürekliliğini sağlamada yol göstermek ve konuyla ilgili herkesi kullanım ve tüketim yönünden geliştirmek hedeflenmiştir.
Akdeniz diyetinin temeli olan zeytinyağının özel, değeri ve sağlıklı/besleyici özellikleri hakkındaki bilginin önemi yeni ve genç tüketicilere (okullara), profesyonel şeflere, gastronomi ve mutfak sanatları okullarına ve restoranlara anlatılacaktır.
Üretilen zeytinyağlarının kalitesinin yükseltilmesi için çeşitliliğin artırılmasına ve tatma farklılıklarına bağlı duyusal analiz eğitimlerini teşvik etmeye katkı sağlayacaktır.
Tüm bu faydalar ışığında Türkiye’de bir ilke imza atılan uluslararası zeytinyağı kalite yarışmasıyla zeytinyağının ülkemizde kaybettiği itibarı geri verilecek ve zeytinyağı hak ettiği değere sevgi, bilim ve emeğin karşılığı olan kalite ile kısa zamanda ulaşacaktır.
Bütün çalışmalar şeffaf, sarih ve uluslararası bir şartnameyle duyurulup şartnamenin öngörüsü ile düzenlenmektedir.
Jürimiz 10 ülkeden 30 kişiden oluşuyor.
Organizasyon düzenleme kurulumuzda akademik nosyonlu jüri ve eğitimciler bulunuyor.
Jürimiz arasında 6 profesör, 2 doçent, 5 doktoralı akademisyen var.
Jürimiz IOC tarafında akreditedir.
Düzenleme kurulunda, IOC yönetiminde üyemiz yer alıyor.
2024’te üçüncüsünü yapacağımız yarışmalarımıza IOC’den akredite olmak için bütün altyapımızı revize etmiş bulunmaktayız.
Amasız, fakatsız sektörümüze hizmeti ve başarıyı şiar edinmiş durumdayız.
(Olive İstanbul IOC&IOOC Organizasyon Komitesi adına Abidin Tatlı)

/////


Olası suistimallerin acilen önüne geçilmeli

Sektörümüzün son yıllarda en önemli sorunlarından biri, hem tüketicinin yanıltılması, hem de haksız rekabete yol açmakta olan ve her katılanın altın veya gümüş aldığı sözde zeytinyağı kalite yarışmalarının denetimsiz olması ve yerel idarelerce de desteklenmesidir.
Sektör temsilcilerinden konseyimize intikal eden yoğun şikayetler ve tespitlerde…
* Bakanlığımızca, bu ticari yarışmaların dağıttığı sözde ‘ödüllü’ ibaresini, etiketleri üzerinde kullanan firmaları denetleyerek, Türk Gıda Kodeksi Etiket Yönetmeliği’ne göre ‘tüketiciyi yanıltıcı’ diyerek işlem yapılması talep edilmektedir.
* Bakanlığımıza bağlı araştırma kuruluşları, il ve ilçe müdürlüklerinde görevli (devlet memuru) bazı personellerin bu ticari zeytinyağı yarışmalarında jüri üyesi oldukları ve ödül törenlerine katıldıkları tespit edilmekte olup, bu sosyal medya paylaşımlarından da görülmektedir. Denetim mercii olarak Bakanlık personellerinin böyle denetimsiz yarışmaların törenlerinde yer alıyor olmasıyla tüketici için resmiyet ve bir nevi güven duygusu oluşturularak esasen tüketici yanıltmaktadır. Bu nedenle Bakanlık personellerinin böyle güvenilir olmayan yarışmalara jüri ya da misafir olarak iştirak etmesi yerine, denetleyici kimliğiyle denetmen olarak müdahil olması gerekli görülmektedir.
* Rekabet Kurumu, belirli bir ücretin ödenmesi karşılığında sahip olunan ve herhangi bir resmi geçerliliği bulunmayan, hatta kimyasal analizi yapılarak değerlendirilip değerlendirilmediği bile belli olmayan, sözde bu ödüllü denilen zeytinyağlarının fahiş fiyatlara satılmasına müdahale etmelidir.
* Katılım bedelleri ve yarışmayı düzenleyen kişilerce açıklanan katılımcı sayıları göz önüne alınarak kabaca bir hesap yapıldığında milyonlarca Türk Lirası’nın gelir olarak elde edildiği bu organizasyonların mali denetimlerinin mutlaka yapılması gerekmektedir.
* Bakanlığımız ve UZZK tarafından, ülkemizde birlikte yapılan zeytinyağı kalite yarışmaları için genel bir düzenlemeye gidilmesi ve yapılabilecek suistimallerin acilen önüne geçilmesi gerekli görülmektedir.
* Tüketici üzerinde güven algısı oluşturmak amacıyla piyasalardaki rekabet ortamını ve fiyat dengesini bozan, mali olarak, mevzuatlar açısından uygunsuz ve denetimsiz bir biçimde yapılan bu yarışmalarda, düzenlendiği bölgenin mülki amirliklerinin ve STK’ların kurumsal logolarının duyurularda ve afişlerde kullandırılmasına izin verilerek meşruymuş algısı yaratılmasına imkan sağlanmasının sona erdirilmesi talep edilmektedir.
* Sonuç olarak; denetimsiz, güvenirlikten uzak ve ticari kaygılarla düzenlenen bol ödüllü yarışmaların sürdürülmesi halinde zeytinyağında toplam kalite altyapısının geliştirilmesi, kalite algısı ve bilincinin yaygınlaştırılıp özendirilmesi, ülkemiz zeytinyağlarının dünyada daha etkin tanınması, kalitemizin tescil edilmesi ve tüketiciyi koruma amaçlarına hizmet etmeyeceği gibi telafi edilmesi zor zararlara yol açabileceği endişesi duyulmaktadır.
(Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Mustafa Tan)

///


Zeytinyağlarını yarıştırmıyor, kusursuz olanları ödüllendiriyoruz

Yönetim kurulu olarak göreve başladığımız günden itibaren, zeytinle ilgili tüm ürünlerde bilimsel objektifliğe sahip, güncel bilgileri sunan, hem üreticilerin, hem de tüketicilerin güvendiği bir dernek olmak üzere çalışmaya devam etmekteyiz.
Ülkemizde natürel sızma zeytinyağı kulvarında ‘kalite’ kavramının her geçen gün daha çok kabul görmesi bize umut veriyor.
Kalite, derneğimiz düşünce yapısının anahtarı.
Tüm dünyada zeytinyağında kalite konusundaki ödüllere yarışma çatısı altında yer verilmesine rağmen hepimiz biliyoruz ki bu organizasyonlar birbiriyle yarışanları değil, kaliteyi ödüllendiriyor.
Zeytindostu Derneği olarak biz de zeytinyağlarını yarıştırmıyor, evrensel kriterler çerçevesinde kusursuz olan tüm zeytinyağlarını ödüllendiriyoruz.
Derneğimiz kalite ödüllerinin belirlenmesi yarışma kurulu nezdinde son derece titiz ve gizlilik esasına göre Türkiye’nin akreditasyon sürecinde olan diğer panellerinden de jüri üyelerinin katılımıyla gerçekleştiriliyor.
Derneğimize yarışma için teslim edilen zeytinyağları noter tarafından kodlanır ve dernek görevlileri dahil bu andan itibaren ürünün sahibi bilinmez, sadece kodu bilinir.
‘Kör’ tabir edilen usulle kimyasal ve duyusal analizi yapılarak elde edilen sonuçlar yine noter huzurunda üçlü kodlamanın çözülmesiyle belirlenir.
Kusursuz olan yağların tamamı ödül alır ve jüri üyeleri tarafından alınan puana göre de ödül düzeyi ‘yüksek altın’ (diğer bir deyişle premium), ‘altın’, ‘gümüş’ ve ‘bronz’ olarak belirlenir.
Bu yıl 66 adet adayımız başvurdu.
Bu numuneler öncelikle Türk Gıda Kodeksi uyarınca natürel sızma zeytinyağının taşıması gereken özellikler açısından kimyasal analize tabi tutuldu.
Tüm numunenin kimyasal açıdan gerekli özellikleri taşıdığı tespit edildi.
Duyusal değerlendirme aşamasına gelen bu numuneler Zeytindostu Derneği Tadım Paneli’nin yanı sıra Aydın Ticaret Borsası Tadım Paneli ve İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Tadım Paneli olmak üzere ülkemizdeki farklı panellerden oluşan toplam 12 panel üyesi tarafından değerlendirildi.
Bu değerlendirme sonucunda 55 numune kusursuz olarak tespit edildi.
Ödül alan 55 numunenin 6’sı premium, 33’ü altın, 10’u gümüş ve 6’sı bronz…
Bölgesel dağılıma bakıldığında ödüllerin 28’i Kuzey Ege, 20’si Güney Ege, 6’sı Marmara, 1’i de Akdeniz’den…
Bu seçkin markalar derneğimizce hazırlanacak katalogda da yer alacaklar.
Biz Zeytindostu Derneği olarak elimizi taşın altına koyuyoruz ve geçen yıl olduğu gibi 16’ncı Natürel Sızma Zeytinyağı Kalite Ödülleri’nde dereceye girememiş olan 11 katılımcıya kaliteyi nasıl yakalayacaklarına dair bilgilendirmek üzere ücretsiz eğitim veriyoruz.
(Zeytindostu Derneği Başkanı Hilmi Yıldırım)

///
(bunu derginin görüşü gibi yazdım, ona göre kullanalım, altına logomuz kullanılabilir)

SÖZÜN ÖZÜ

Son sözümüzü en baştan söyleyelim ki:
Biz bu konuda taraf değiliz.
Olamayız da…
Yarışmaları önemseyen üreticilerimiz olduğu gibi karşı olanlar da var, karşı olmamakla birlikte katılmamayı tercih edenler de…
Hepsine saygımız sonsuz.
Her ne kadar adı yarışma olsa da asıl amaç üreticiyi kaliteli zeytinyağı üretmeye teşvik etmek, doğru üretim yapanları ödüllendirmek, zeytinyağı ticaretini canlandırmak, üreticileri tanıtmak, farkındalığını artırmak, özellikle üretimde aksayan noktalarda iyileştirme yapması yönünde motive etmek ise yarışmalar elbette olmalı.
Ancak şöyle bir durum var ki, son yıllarda zeytinyağı meraklısı pek çok ülkede farklı farklı yarışmalar düzenlenmeye başlandı.
Bunlardan bazıları derecelendirme yaparak belli kategorilerde ödül verirken, bazıları da üreticileri yüreklendirmek için olsa gerek belirli bir sayının üzerinde puan alan her numuneye ödül veriyor.
Sanırız asıl tartışma da çok ve fazla ödüllü yarışma olmasından kaynaklanıyor.
Diyeceğimiz o ki, aslında asıl sorun bu yarışmaların sonuçlarının nasıl okunması gerektiği konusunda tam bir şeffaflık olmaması.
Bu da ister istemez yanlış yönlendirmelere yol açıyor.
Tabii her konuda olduğu gibi yarışmalarda da (işin içinde insan olduğu için) suistimale açık alanlar da söz konusu.
Bu numune gerçekten o kişiye mi ait?
Piyasaya verilen seri ile yarışmada yarışan seri aynı mı?
Yani tüketicinin alıp yediği zeytinyağı o ödüllü seri mi?
Katılımcıların yağlarının bulunduğu tanklar mühürlü mü? Dönem dönem kontrolleri yapılmış mı?
Bu ve benzer soruları çoğaltmak elbette mümkün: Yarışma sayısının artması, birden fazla firmaya ödül dağıtılması, panel sonuçlarına dışarıdan etki edilmesi vs. bu organizasyonlara olan güvenin zedelenme ihtimali gibi…
Ancak; etik kurallara, iletişime ve disipline önem verildiğinde sürdürülebilir, saygın ve güvenilir organizasyonlar mümkün.
Burada temel sorun aslında zeytinyağı tüketiminin ve kalite bilincinin yeterince olmaması.
Bunun için de hepimizin çok çalışması, hem üreticinin, hem de tüketicinin eğitilmesi gerekiyor.