Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

“Önce sevdik. Yamaçtan aşağıya birbiri ardına duran ağaçları sevdik. Sonra koruduk, besledik, büyüttük. Toprağımızdaki otları kesip yatırdık. Hiçbir ot ilacı kullanmadan, sürmeden toprağımızı, içindeki ve dışındaki ona hayat veren yıllarla biriken tüm değerlerini koruduk. Ağaçlarımızı budadık, nefes almasını, güneşi içine çekmesini sağladık. Hiçbir kimyasal ilaç kullanmadan, ihtiyacı olduğu kadar su ve gübre vererek sevgiyle özenle büyüttüğümüz zeytinlerimiz erken hasat olarak özenle toplanarak yere değmeden kasalara konup, beklemeden 20-25 derecede soğuk sıkım kontinü sistemle sıkıldı. O da bize sevgiyle, şifayla Kuzey Ege topraklarının kendine has nefasetini ve sağlık için gerekli tüm değerlerini koruyarak zeytinyağı olarak geri döndü” diyor, Ayşegül Balkan Küçükduran…

ŞİMDİLİK 3 DÖNÜMLE BAŞLADI

Ayşegül Hanım aslında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık mezunu bir yüksek mimar. İstanbul’da kendi adını taşıyan bir mimarlık ofisi var. Küçük ölçekli konutlardan büyük ölçekli sağlık komplekslerine kadar birçok projede mimarlık ve ürün tasarımı çalışmalarına imza atıyor. Mesleğini de çok severek yapıyor. Ancak zeytin ayrı bir tutku onun için. Yoğun iş temposunda zeytin için mutlaka zaman yaratıyor. “Zira, ikisi birbirini destekliyor. Toprakla iç içe olunca çok daha farklı bakış açılarınız gelişiyor” diyor. Zeytin ağacına, toprağa çok uzun yıllardır ilgisi olan Ayşegül Balkan Küçükduran, bu işe 2016 yılında Çanakkale’nin Ezine ilçesinin Kemallı köyünde satın aldığı 1064 parselde 3 dönümlük bahçe ile başlamış. İlk günden beri amacı gönül rahatlığıyla hem ailesi ve yakın çevresi, hem de tüm kullanıcılar için kaliteli ve sağlıklı en iyi natürel sızma zeytinyağını üretmek olmuş. Tabii hedefleri arasında ülkemizin bu eşsiz zenginliğine bir ölçüde de olsa sahip çıkmak, zeytinyağımızın rayihasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak da varmış.

KİMYASAL İLAÇ KULLANMIYOR

“Bu yüzdendir ki, kimyasal ilaç kullanmamaya özen gösteriyoruz. Daha çok toprağımızı güçlendirmeye yönelik doğal gübreleme ile ilgili çalışmalarımız var. Malum, eğer vücudunuz güçlüyse antibiyotiğe ihtiyacınız olmaz. Biz de toprağımız güçlüyse zararlılara karşı daha dirençli durabiliriz. Ne yazık ki, bilinçsiz ilaçlama ve kimyasal gübreleme yöntemleri, değişen iklim şartları genel olarak topraklarımızı ve ağaçlarımızı hastalıklara korumasız hale getirmiş. Benim şansıma arazim çok uzun yıllar hiç bakılmamış, kendi haline bırakılmış. Bu bizim için bir avantaj. Kimyasal gübreleme ve ilaç kullanımı yok. Biz toprağımızda işlemesiz sistem kullanıyoruz. Bunu açarsak: En değerli toprak ilk 15 santimetrededir. Onu derin sürdüğümüzde içindeki yaralı mikroorganizmaları öldürürüz ve erozyona açık hale getirip nemini korumasına izin vermeyiz. Oysa biz, çıkan otları biçip üzerinde malç olarak bırakıyoruz. Hem nemini, hem de mikroorganizmaları koruyup toprağı güçlendirmeyi hedefliyoruz. Hele ki, iklim şartlarının her geçen gün   kuraklaştığı ve suyun çok değerli olan zamanlardayız. Su olmadan yaşamak mümkün değil, korumamız ve gelecek nesillere aktarmamız lazım. Hedefimiz, vücudumuz ve ruhumuz için sağlıklı zeytinyağı üretmek. Toprağımızı, üstündeki ve içindeki tüm zenginlikleri korumak, aktarmak. Türk zeytinyağının olması gerektiği yere gelmesi için bir yapı taşı olmak” diye konuşuyor.

HER ŞİŞENİN HİKAYESİ VAR

Yeni oluşumlarla ikinci bahçelerinin oluştuğunu paylaşan Ayşegül Hanım, karışım yapmayacaklarını, her bahçenin ayrı sıkılarak sunulacağını söylüyor. Tamamı ‘Ayvalık’ cinsi zeytin ağaçlarından, erken hasat ve soğuk sıkım üretimleri nedeniyle kapasitelerinin sınırlı olduğunu da belirten Ayşegül Balkan Küçükduran, “Açıkçası kaliteyi bozmadan kendi sıkım tesisimiz oluşana kadar üretimimizi sınırlı tutmak niyetindeyiz. Halen bizim gibi zeytinyağına sevdalı bir arkadaşımızın tesisinde (olması gereken koşullarda) soğuk sıkım yapıyoruz. Kendimizi daha geliştirmek için devamlı eğitimlere katılıyoruz. Şimdilik yağımızı sadece kendi çevremiz ve markamızı sosyal medya kanalıyla tanıyanlara sunuyoruz. Tüketiciyle birebir iletişim içinde olmayı seviyoruz. Örneğin, kitapçıklarımız var. Bu kitapçıklarda yağımızın uluslararası akreditesi olan gıda laboratuvarlarından alınmış analizlerini, içeriğinde ne kadar polifenol olduğunu, bazı tanımların ne anlama geldiğini vs. anlatıyoruz. Bilinçli tüketici sayısı arttıkça yağımızın daha iyi noktalara geleceğine, bunu da hep beraber yapabileceğimize inanıyoruz” ifadelerini kullanıyor.

HER AŞAMADA İŞİN BAŞINDA

Son söz olarak ise şunları aktarıyor: “Zeytinyağımızın oluşumunda her aşamasında varız. Zeytinyağının içindeki değerli vitaminler ve fenolik bileşenler sağlığımız için bir yapı taşı. Her geçen gün yeni faydaları keşfediliyor. Türkiye olarak her bölgemizin zeytinyağlarının farklı özellikleri, farklı rayihaları var. Bu zenginliğe sahip çıkmamız, üretimi desteklememiz gerekiyor. Biz bu konuya tamamiyle Türkiye’nin zeytinyağı olarak bakıyoruz. Şimdi hem ülkemizdeki tüketimi artırmak, hem de dünyada hak ettiğimiz yere ulaşmak için el ele verme zamanı.”