Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Aile olarak her zaman tarımla iç içe bir yaşamları olmuş. Rahmetli dede Zühtü Atalay, Antalya Manavgat’ta, çalışkanlığı, etkinliği, ileri görüşlülüğü ve azmiyle sevilip sayılan büyük bir çiftçi imiş. Bölgenin çiftçi kooperatifi Antbirlik’in kurucularından olan Zühtü Bey, 1970’li yıllarda arkadaşlarıyla birlikte iplik fabrikası kurup üreticilerin pamuk ve narenciyesini daha kıymetli satabilmelerine ön ayak olmuş. ‘Demirci’ lakaplı diğer dede Mehmet Yoldan ise şu andaki zeytinliklerin olduğu tarlaları açtırmış ve içindeki bütün ‘Delice’leri tek tek aşılamış.

Torun Emre Yoldan, “Bizim için bunun maddesel karşılığı haricinde büyük bir anlamı daha var. Önümüzdeki 1000 sene ürün verecek bir ağacı dünyaya kazandırmak, çocuklarının, torunlarının, belki bambaşka kişilerin hayatına katkı sağlayabilmek paha biçilmez. Her ne kadar Antalya’da önce pamuk, sonra örtü altı tarım revaçta ve kazançlı olsa da biz zeytinciliği hiçbir zaman ikinci plana atmadık. Zeytinliklerimizi her zaman bakımlı tutarak yeni tesisler kurmaya devam ettik. Zeytine her zaman inandık. Babam Abdurrahman Zeki Yoldan da Antbirlik’te uzun yıllar yöneticilik yaptıktan sonra emekli oldu. Birlikte zeytinliklerimizin ıslahına ve yeni zeytinliklerin tesisine hız verdik. 2005–2010 arasında şu anda bakımlarına devam ettiğimiz zeytinliklerin kurulumunu tamamladık” diyor.

1900’LÜ YILLARA DAYANIYOR

Ailenin zeytin yolculuğu aslında 1900’lü yılların başına kadar dayanıyor. İlk zeytinlerin aşılamasını büyük dedeler gerçekleştirmiş. Köye de zeytincilik konusunda liderlik etmişler. ‘Delice’lerin aşılanması, bakımı konusunda köylülere yardımcı olmuşlar. O dönemlerde bölgedeki yağ fabrikaları teknolojik ve kapasite olarak yetersiz kaldığı için köyün bütün zeytinlerini bir araya getirip Aydın Söke’deki tesislere götürülmesini sağlamışlar. Emre Bey, “Biz bu işe başlama cesaretini ve motivasyonunu gösterebildiysek, o dönemde aşılanan, keçilerden korunan ‘Delice’lerin ve büyük dedelerimizin, dedelerimizin bize bıraktığı toprak, ağaç sevgisi sayesindedir. Bu da bizim genetik mirasımız. Ben de çocukluğumdan beri tarlalara, bahçelere gider gelir ve aileme büyük bir heyecanla yardımcı olurdum. Gücümün yettiğince hiçbir işten kaçmadan yapabildiğimi yapardım” diye konuşuyor.

Tabii sonrasında okul ve çalışma hayatı dönemlerinde hem memleketten, hem de topraktan istemeyerek de olsa uzak kalmış. Zeytinciliğe tam anlamıyla dahil olması askerlik sonrası İstanbul’dan Antalya’ya dönmeye karar vermesiyle başlamış. Bu, onun için hayatının dönüm noktası olan çok büyük bir kararmış. “Bir yerde son 10 yılımı profesyonel iş hayatında başarılı olabilmek için kendime yatırım yaparak geçirmiştim. Bir kalemde bunların çoğunu hiçe sayarak, kariyerimden de büyük oranda vazgeçerek Antalya’ya kesin dönüş kararını aldım. Hiçbir zaman da pişman olmadım. Bu kadar çaba sarf ettikten sonra bu kararı alırken birçok kriteri göz önünde bulundurmuş olsam da esas amacım şu anda ana bahçe olarak tesis ettiğimiz Dereağzı Zeytinliği’ni yapmak ve bir zeytinyağı markası oluşturmaktı. İçimdeki toprak sevgisi bana bu cesareti verdi. 2009’da önceden narenciye olan bahçemizi hafriyat ve toprak ıslah işlerini tamamlayarak zeytinlik haline getirdim. Daha sonra aileme ait diğer zeytinliklerle birlikte bakımlarını üstlendim. Babam Abdurrahman Zeki Yoldan ve annem Nuray Yoldan her zaman yanımda oldular” diye anlatmaya devam ediyor.

İŞİN KOLAYINA KAÇMADILAR

Zeytinlikler büyürken bir yandan da zeytinyağı satışlarına başlamışlar. Zaman içinde satışlar artmış, bunun üzerine iş yapma şekillerini değiştirerek geliştirmişler. Bölgede öncü olarak zeytinyağı ambalajlarında laklı tenekelere geçmişler. Plastik bidonları tamamen bırakarak yalnızca azot korumalı krom tanklarda ürünlerini tutmaya başlamışlar. Antalya’da zeytinyağlarını tadan müşterilerinin ülkenin çeşitli illerindeki akrabaları için de yağ almak istediklerini bildirmeleri üzerine Türkiye’nin her yerine zeytinyağı göndermişler. Üretim, ambalaj ve sevkiyattaki gelişmelerin yanı sıra bir yandan da markalaşma ve şirketleşmeye önem vermeleri gerçeğinden hareketle 2014 yılında ‘Likya Bahçeleri’ için TPE’ye başvurmuşlar.

Emre Yoldan, “Şu anda markamız 5 ürün sınıfında bizim adımıza tescillenmiş durumda. 2019’da da şirketleşerek satışlarımızı eşim Zeynep Deniz Yoldan’a ait şahıs şirketi üzerinden gerçekleştirmeye başladık. Kendisi de iyi bir eğitim hayatı ve sonrasında çok uluslu şirketlerde çalıştıktan sonra Likya Bahçeleri’nin pazarlama ve satış işlemlerini üstlendi. Benim uzun süredir düşündüğüm ancak işlerimin yoğunluğu sebebiyle giremediğim sosyal medya pazarlaması, müşterilerimizle iletişim, faturalandırma, sevk işlemlerini şu anda o yürütüyor. Ablam Nezihe, marka ve şirketleşme süreçlerinde bize destek oldu, olmaya da devam ediyor. Küçük kızımız Deniz de Likya Bahçeleri’nin görsellerinde fotomodellik yapıyor, bahçelere bakmaya çok istekli, sürekli sorular sorarak öğrenmeye çalışıyor. Hiçbir zaman yağlarımızı toptan satarak kolay yola kaçmak istemedik. Bunun tek nedeni sevdiğimiz insanlara yüksek kaliteli zeytinyağına ‘ilk elden’ ulaştırabilme isteğimizdi. Daha meşakkatli olsa da bu çıkış düşüncemiz şu anda kemik bir müşteri portföyü oluşturmamıza da vesile oldu. Yıllardır bütün ailesinin zeytinyağını bizden alan, etrafına bizden bahseden tanıdıklarımız, müşterilerimiz var” diyor.

ANTALYA’NIN ANTİK İSMİ

Ailenin zeytinlikleri Antalya Manavgat’ta 4 farklı bahçede toplam 50 dönüm büyüklüğünde. Tamamı deniz seviyesi ile 50 rakım arasında kurulu. Rahmetli dedelerinin aşıladığı ‘Beylik’ ve ‘Tavşanyüreği’ne onlar da ‘Gemlik’ cinsi zeytin ağaçlarıyla devam etmişler. Yüksek verimli yıllarda 40 ton civarında zeytin üretiyorlar. Bunların bir kısmını sofralık olarak satıp, bir kısmını da zeytinyağı olarak değerlendiriyorlar. Müşterilerden gelen yoğun istek neticesinde sofralık zeytinleri de bu sene kendileri kurma kararı almışlar. Yeşil ve siyah zeytinde de kendi markalarıyla üretim yapmayı hedefliyorlar. Tüketiciye şimdilik sadece sosyal medya aracılığıyla ulaşıyorlar. Ama perakende satış siteleriyle de görüşmelere başlamışlar.

Emre Bey, “Toptan satış (dökme), zincir marketler veya büyük şarküteriler hiçbir zaman hedefimizde olmadı. Halihazırda yürüyen bir iş hayatımız da olduğu için zeytinyağı işini hızlıca büyütmeyi düşünmedik. Butik ve yüksek kaliteli zeytinyağı üretmek, insanların hayatlarına dokunabilmek, onlara sağlıklı, yüksek kaliteli ve temiz zeytinyağı ulaştırabilmek her zaman önceliğimiz oldu. Bütün enerjimizi ‘Likya Bahçeleri’ne aktarmak istiyoruz. Markamızı, Antalya’nın antik adı olan ‘Likya’ ve çok sevdiğimiz ‘Bahçe’ isimlerini birleştirerek oluşturduk. Mottomuz, ‘Akdeniz’in Kalbinden’ de Akdeniz vurgusunu yapabilmek amacıyla oluşturuldu” bilgisini paylaşıyor.