Can Aksoy’un zeytinyağı yolculuğu babasının ve kendisinin farklı yöre ve ülkelerden gelen zeytinyağlarını tüketip şişelerini koleksiyona dönüştürmeleriyle başlamış. 2010 yılında satın aldığı 21 dönümlük araziyle çiftçiliğe ilk adımını atmış. Bu rakam günümüzde 9 parselde 216 dönüme ulaşmış. Can Bey aslında arkeolog. Çiftlikte en büyük yardımcısı olan eşi Gizem Hanım ise mimar. İkisinin de alanlarında akademik uzmanlıkları mevcut. Ortak kurdukları Teos Heritage adlı kültürel miras danışmanlığı üzerine çalışan bir firmaları var. Yoğunlukla Ortadoğu ülkelerinde kazı, yüzey araştırması, konservasyon ve restorasyon işleri yapıyorlar. Ama zeytin ve zeytinyağından da asla kopamıyorlar.
ARAZİ EĞİMLİ, SU KISITLI AMA
Aksoy çiftinin zeytinlikleri İzmir Seferihisar’a bağlı Turabiye’de. Arazilerinin tamamı eğimli, dolayısıyla makineli tarım yapamıyorlar. Suları da kısıtlı. Bu durum onları sürdürülebilir çözümler aramaya yöneltmiş. Örneğin, yabani otlarla mücadelelerini sahiplendikleri eşeklerle yapmaya başlamışlar. Su kaybı ve erozyonun önüne geçebilmek için arazilerinin belli bölgelerinde teraslamalar yapmışlar. “Arazilerimizin zorlu olması bizi sürdürülebilir çözümler üretmeye teşvik ediyor. Çalışanlarımız ve ziraat mühendisimizle beraber üretimin farklı aşamaları için kimi zaman başarılı, kimi zaman başarısız olan yeni yöntemler deniyoruz” diyorlar.
HEDEF, SÜRDÜRÜLEBİLİR SİTEM
Yıllık kapasiteleri şu an için 5 ton seviyesinde. Bunun nedeni arazilerinin tamamının alındığı zaman bakımsız olması. 9 parselde de dikim yapmışlar. ‘Delice’leri ‘Gemlik’ ve ‘Memecik’ çeşitleriyle aşılamışlar. Bunun yanı sıra halihazırda bulunan ‘Erkence’leri budayıp tekrar verime geçmelerini beklemeye başlamışlar. Sıkımı Bademler Kooperatifi’nde yaptırıyorlar. Ancak kendi üretim tesislerini yapma planları var. Hedefleri üretimin tüm aşamalarına hakim olan, sürdürülebilir bir sistem kurmak.
MARKA İSMİ ATALARININ KÖYÜ
Tek bir markaları var: ‘Yağbasan’. Can Aksoy’un babasının ailesinin köyünün adı Yağbasan olduğu için bu ismi kendilerine yakın bulmuşlar. Logolarını grafik tasarımcı dostları Burhan Şohoğlu tasarlamış. Logonun üzerindeki yağ presi, Karaburun’da metruk bir yağhanede gördükleri presten esinlenilerek oluşturulmuş. Ambalaj ise Gizem Aksoy’un elinden çıkma. Araziyi illüstratif ve renkli bir biçimde resmetmiş.
1 ve 2 litrelik dikdörtgen biçimli teneke ambalajları tercih ediyorlar. Buna gerekçe olarak da, “Zeytinyağlarımızı yan yana koyduğumuzda üç kenarın üzerindeki görseller birbirini tamamlayarak bütün bir resim oluşturuyor. Teneke tercih sebebimiz sattığımız ürünün gramajını yüksek, fiyat performansını uygun tutmak ve soğuk sıkım yağımızın ışık almadan özelliklerini korumasını sağlamak” ifadelerini kullanıyorlar.
ÖNCE VERİM, SONRA İHRACAT
Şu anki hedeflerinin verimi artırmak olduğunu ve bunun için konunun uzmanlarıyla çalıştıklarını söyleyen Aksoy çifti, ekliyor: “İleriki dönem hedefimiz düşük asitli, soğuk sıkım ürünlerimizi markamız altında yurtiçi ve yurtdışında pazarlamak. Üretim ve tadımla ilgili çeşitli eğitimlere katılıyoruz. Zeytinyağımızın aromatik bulunan karakteristik bir tadı var. Rekolteyi artırmak için emek verdiğimiz bu dönemde, aynı zamanda her yıl daha iyi üretim yapabilmek adına üretimin tüm aşamalarını geliştirmeye yönelik araştırma ve çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bizi tatmin eden rekolteye ulaşıp planladığımız sistemi oturttuğumuzda yarışmalara da girmeyi planlıyoruz.”