Sektörün en yeni oyuncularından biri de ‘Orelin’. Yaratıcısı Diğdem Dirlik Tunçer. THY’nin ikramlarını, cumhurbaşkanı ve başbakanının menülerini planlayarak başlamış iş hayatına.
Orada bile zeytinyağı sosu onun işiymiş. Bu işe atılıp marka yaratma fikrini ise komşu kızı sokmuş kafasına. Olaylar nasıl başlamış, nasıl gelişmiş. Diğdem Hanım anlattı, biz dinledik…
Edremit Körfezi doğduğum yer olmayıp doğmayı istediğim, okuduğum yer olmayıp okumayı istediğim, yaşadığım yer olmayıp yaşamayı istediğim tek yer.
Hep, “Okullar açıldı, dönmen lazım”, “İş başlıyor, dönmen lazım…”
Oysa hiç dönmek istemezdim ki!
Bilirler beni bilenler, kendimi bildiğimden beri Bursa’ya kadar ağlar, sonra normale dönerdim. Kimileri, “Bölgenin delisi” de derdi.
Körfeze gelince kendimi kral gibi hissederim.
Bilmem; belki büyük dedemin, annemin dedesinin ağa oluşu mudur bana bu duyguyu hissettiren?
Kocaman bir konak; bir kapısı bir mahallede, diğer kapısı öbür mahallede… Geniş bir avlu, dut ağaçları, kuzineli, tel dolaplı eski zaman mutfağı… Hoopp, kaya kaya inilen ahşap trabzanlar, mermer hamam… “Napıyon bakam” diyen lehçeli kadınlar…
3 güzel kız çocuğu ve onların çocukları doğmuş ve büyümüştür bu evde.
Yemek yemek şölendir adeta. Çocuk yaşta çekilirsiniz mutfağa, kültürü öğretmektir amaç. İşte bu sebepledir ki, her jenerasyonun kadınları hem akıllıdır, hem beceriklidir.
3 güzel kızı olmuş büyük dedenin… Eee öyle olunca oğlanlar karaborsa. Oğlan torunlar, damatlar hep değerli olmuş sülalede ama değer bilenlere tabii…
Çok küçük yaşlarda hemen zeytin görürsünüz etrafta, zeytin çizilir, kırılır, zeytinyağı kahvaltının sultanıdır. Benzetmeler bile bu yöndedir, “Gözlerin zeytin yeşili” derler küçüklüğümden beri…
Hatırlarım; sabah erken kalkar, evin erkek ahalisi canım dedemin komutasında sulamaya giderler, zeytine giderler, hasata giderler…
Mis gibidir hasat sonundaki sofra… Tazecik sıkılmış zeytinyağı ve kızarmış ekmek, tadımdır bizler için adeta.
Gelsin sonra canım anneannemin özenle yaptığı zeytinyağlı sofralar, zeytinyağlı kurabiye, pilavlar, zeytinyağına bandırılmış otlar…
Onun için sağlıklıdır yöre halkı…
Sabun ciltleri parıldatır, yaşlanmaz burada insanlar…
Canım annem çevresine öyle yedirmiştir ki yağlarımızdan, zamanı gelince herkes arar, “Eee hadiii bize de yok mu?” diye!
Eee hal böyle olunca kaçınılmaz oldu zeytinyağı…
Ben de yukarıda anlatılan hikayenin 3’üncü kuşağıyım.
Çok değerli aile büyüğüm, çok küçük yaşımda bile, “Bu işi yap, öğren. Hem çok kolay, hem de çok önemli” derdi.
Ama bir türlü yapmadım, yapamadım…
THY’nin ikramını, cumhurbaşkanı ve başbakanının menülerini planlayarak başladım iş hayatına.
Orada bile zeytinyağı sosu benim işimdi. Tadım yaptırırlardı bana.
Ne yalan söyleyeyim, komşu kızı soktu bu fikri kafama.
Yaklaşık 1 yıldır sürekli okuyorum. Okudukça inanamadım, Türk zeytinyağının ne halde olduğunu…
Önce, sosyal sorumluluk projesi olarak yaklaşmak istedim. “Sahip çıkmak lazım ülkenin veli nimetine” diyerek kolları sıvadım.
“Gösterelim İspanyola, İtalyana… Katılacağım dünya yarışmalarına” diye söz verdim kendime.
Mühendis olmamızdan mıdır, yıllardır Türkiye’nin işini iyi yapan mühendislik ofisi olmamızdan mıdır bilmiyorum titiz davranırız işimizde.
Eee hal böyle olunca gelsin şık tasarımlar, şişeler, tenekeler…
Çok genç yaşta vefat eden tanıdığım şöyle derdi: “Altın suyu bu, sakın unutma! Çok değerli.”
Evet… Zeytinyağı değil, altın suyu derken; Edremit Körfezi de Türkiye’de zeytinin başkenti olunca altından esinlendik. Ve ‘Aureline’i bulduk.(Au: Kimyada altının simgesi.)
Havran’ın eski adıymış. “Altın diyarından gelme” demekmiş.
Eskiden Havran evlerinin altında altın çıktığı söylenirdi.
İşin zeytin kısmı bilindikti de bu kısmına yabancıydık.
Türkiye’nin en iyi ajansı da işin içine girince çözdük en iyi şekli de ve oluştu ‘Orelin – Doğanın Efsanesi.’
Hem doğa için, hem de benim için gerçek bir efsane.
Ve söz verdim kendime ve de sizlere…
Tüm bu yolculukta hep yanımda olan, hep destekleyen, en büyük yardımcıya buradan selam olsun…
Bu gerçek bir hikaye…
Kahramanların adı bende saklıdır. Okuyan çarçabuk anlar.
Gökten üç zeytin düştü; biri bana, biri dinleyenlere, diğeri de bütün iyi insanlara olsun.
Artık şöyle sesleniyorlar, “Diğdem iş için gitmen lazım.”
Çok keyifli geliyor kulağıma.
Aşkla gidiyorum topraklarıma…
Sanayi Mühendislik Ltd. Şti.
Orelin
Edremit Körfezi