KONUK YAZAR
PROF. DR. RENAN TUNALIOĞLU
ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ TARIM EKONOMİSİ BÖLÜMÜ
DOÇ. DR. MÜCAHİT TAHA ÖZKAYA
ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ
Savulun, iklim değişiyor
İnsanlar gibi ağaçlarda mı iklim mültecisi olacak, peki bilge zeytin ağacı şimdi ne yapacak?
(*) Bu makale okuyuculara pozitif bir mesaj vermek için yazılmıştır.
(*) Ana fikir: Zeytin ağacının adaptasyonu güçlüdür ve bulunduğu topraklarda kalmalıdır.
İnsanoğlu önlem almakta gecikse de çok uzun zamandır kendini hissettiren iklim değişikliklerinin yaşam konforunu kökten değiştireceğinin, hatta yaşamını ciddi bir biçimde kısıtlayacağının pekala farkında.
Bir yandan ormanların yok edilmesi, bir yandan eriyen buzulların görmezlikten gelinmesi, bir yandan sera gazı salınımları ve de kırsal/kentsel yerleşimlerin nehir yataklarına kurulmasıyla yaşanan sel felaketleri, diğer yandan azalan ve düzensizleşen yağışlar nedeniyle yaşanan kuraklık tam bir kabus.
Bu makalede iklim değişikliğinin daha çok kuraklık kısmına odaklanacağız.
Çünkü zeytin ağacı Akdeniz iklimi gösteren (yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı) coğrafyada yaşamaktadır.
Bu coğrafyada kışın görülen yağışlar daha çok cephesel kökenlidir.
Bir başka ifadeyle geniş alanlarda düşük şiddette ve uzun süreli yağış, dar alanlarda ise kısa süreli ve şiddetli yağış görülmektedir.
Yani yıllık yağış miktarı yükseltiye göre değişmekte ve ortalama 600–1000 mm arasında olmaktadır.
Kısacası, Akdeniz iklimde zaten yağış rejimi düzensizdir.
Zeytin, Akdeniz iklimi gösteren bölgelerde, yaşamını kendisi gibi yaz kuraklığına dayanabilen, ortalama yıllık yağışın 300-6 bin mm olduğu coğrafyada, maki mersin, defne, kocayemiş, zakkum ve keçiboynuzu gibi kısa bodur ağaçlardan meydana gelen bir bitki topluluğuyla paylaşmaktadır.
Bu coğrafya kış mevsiminde sıklıkla yağış alması nedeniyle portakal, mandalina ve limon; yazın ise bol güneş almasıyla üzüm, kiraz ve incir gibi meyvelerin yetiştirilmesine de imkân sağlamaktadır.
Bilcümle, zeytinin büyük bir keyifle uzun yıllar yaşamasının sırrı da belki de budur.
Kim bilebilir ki uzun ömrü belki de bu coğrafyadaki bu bitkilerle yaşadığı dostluklara bağlıdır.
Tarım biliminde buna bitkilerin bölgeye adaptasyonu denir.
Yaşadığımız evrende hareketlilik kesintisizdir.
Fizik kuralları bize, “Durmak yoktur” der.
Bu, Türkçe’de kullanılan bazı şivelere de yansımıştır.
Akdeniz ikliminin kuvvetle hissedildiği Ege Bölgesi’nde (Aydın-Muğla) sanki kendine has bir dil olan ‘Zeytince’ konuşulur.
“N’apdurun?” = “Şu anda ne yapıyorsun?” sorusuna “Gelipdurum” = “Gelmeye devam ediyorum” diye cevap verilir.
Yani hareketim hala devam ediyor anlamındadır.
Aynen İngilizce’deki yakın geçmiş zaman gibidir.
Zaman diliminin içinde geçmişte meydana gelmiş olan ama etkisi hala devam eden ve meydana geliş zamanı önemli olmayan bir durumu ya da olayı ifade eder.
Gelelim konumuza…
İKLİM DEĞİŞİYOR, İNSANOĞLU BAKIYOR
İklim değişikliği “gelipduru = gelirken = gelmekte” iken nedense insanoğlu “bakıpduru = sadece bakmaktadır”.
Geçmişe şöyle bir bakalım…
Yeryüzünde bazı medeniyetler birçok nedenden ötürü yükselme çağı yaşamışlar veya tüm güçlerine rağmen aniden çöküşe gitmişlerdir.
Örneğin dünyanın en önemli bilinen ilk imparatorluklarından Akkadia/Akadların çöküş nedenleri uzun yıllar tartışmaya açılmıştır.
Bu çöküşün nedeni bazı tarihçilere göre savaşlardan, bazılarına göre ise iklimsel sebeplerdendir.
İngiltere’nin en tanınır üniversitelerinden olan Oxford’lu araştırmacılar, ilk birleşik Sümer devleti olan Akad İmparatorluğu’nun 4 bin 200 yıl önce kentleri susuz bırakan kuraklık ve kum fırtınalarından dolayı birdenbire dağılarak yok olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Araştırmacılar o zamanlar sadece Sümerleri değil, eski Hint ve Mısır medeniyetlerini de eş zamanlı olarak yok eden bir iklim felaketinin meydana geldiğinden uzun süre şüphelenmişlerdir.
Sonuçta Akadların, Dicle ve Fırat nehirleri boyunca, şu anda Irak’ın güneyinden Suriye ve Türkiye boyunca verimli topraklarda yağışlarla ve nehir sularıyla beslenen alüvyon ovalarda (yani şanslı bir bölgede) yaşamalarına rağmen yıkıldıkları ortaya çıkarılmıştır.
Akadların (M.Ö. 2334-M.Ö. 2150) kurulduktan 200 yıl sonra yıkılmalarında başta kuraklık ve çöl tozlarının sebep olduğu, ama asıl sorunun Dicle ve Fırat gibi tatlı su kaynağı olan iki büyük nehrin bölgede olmasına rağmen su yönetiminin başarılamamış olmasıdır.
Oysa sonraki dönemlerde kurulan Roma İmparatorluğu’nun bin 500 yıl hüküm sürmesinde (M.Ö. 27-M.S. 1453) özellikle Ege’deki Bergama, Milet, Efes, Patara gibi imparatorluk kentlerindeki inanılmaz su iletim, kısmen dağıtım ve atık su sistemlerinin mükemmelliğiyle büyük ilişkisi vardır.
Tarihçiler tarımsal etkinliklerin kesintiye uğratılmadığı su yapılarını düşünen ve inşa eden uygarlıkları ‘hidrolik uygarlıklar’ olarak nitelendirmektedirler.
Örneğin tarihteki ilk hidrolik mühendis Milet/Aydınlı Thales’tir (M.Ö. 624-M.Ö.546).
Thales, İlk Çağ Felsefesi Milet Okulu’nu arkadaşları Anaksimandros ve Anaksimenes’le kurmuş ünlü bir matematikçi, felsefeci, mühendis, tarım ekonomisti, hatta iktisatçıdır.
Thales, Aristoteles tarafından, zeytinin bol olacağı yılı tahmin edip izlediği stratejiden ötürü başarılı bir iş insanı olarak da anılmaktadır.
Thales, yıldızlar hakkındaki bilgisine dayanarak o yıl iyi bir zeytin ürünü alınacağını tahmin etmiş ve daha kış aylarının başında küçük bir sermaye toplayıp onunla Milet ve Sakız’daki tüm yağ preslerine kaparo vererek hepsini kiralamıştır.
Başka rakibi olmadığı için de bu ona ucuza gelmiş, sonrasında da zeytin toplama zamanında yağ preslerine büyük bir talep olunca bunları istediği kişilere ve istediği fiyata kiralamıştır.
Böylece bir ciddi miktarda para kazanmış, filozofların/bilim insanlarının isterlerse kolayca zengin olacaklarını ama yaşamdaki amaçlarının bu olmadığını göstermiştir.
YAKLAŞAN FELAKETE DE HAZIR OLALIM
Şimdi gelelim günümüze…
Su varsa yönetebilirseniz, yoksa yönetecek bir durum zaten yoktur.
Peki kapıda kuraklık varsa bu konuda zeytin ağacı ne yapacaktır?
Daha önce de bahsettiğimiz gibi iklim değişiklikleriyle ‘zeytin’ yetişen bölgelerdeki en büyük endişe kuraklık temalı olacaktır.
Yani yağışların azalması ve sıcaklığın artması…
Bu durumda karşımıza iki sorun çıkacaktır.
Birincisi, yağışların azalmasıyla sulanmayan zeytin bahçelerinde ortalama 300-600 mm yağış alarak yaşamaya alışkın zeytin ağacı ile onların tersine sulanmaya alışkın zeytin ağaçlarının ne yapacağıdır?
Bu durumda sulanmayan, yağışlara bağımlı zeytin ağacı saçak kökleri sayesinde toprağın derinliklerindeki suya ulaşmak için daha fazla enerji sarf edecektir.
Diğeri ise suya alıştırıldığı için uzun süre bu durumu, yani alıştığı kadar suyun kendine verilmemesini hazmetmeye çalışacaktır.
Mümkünse suyun petrol ve doğalgaz gibi taşınabilir olduğu düşünülerek mevcut kaynaklardan ekonomik bir biçimde taşınması sağlanacaktır.
M.Ö., o günkü teknolojisiyle bunu başarabilen insanoğlu için bu hiç de zor olmayacaktır.
Elbette en önemlisi kuraklığın devam etmesi durumunda suyun ekonomik kullanım yöntemlerinin tercih edilmesi olacaktır.
İkincisi ise iklim değişikliğiyle mevsimsel değişimlerin olabileceğidir.
Örneğin çiçeklenme ve tozlanma dönemlerinde aşırı yağmur ve dolu yağması çiçek tozlarının yıkanmasını ya da aşırı sıcak döllenmenin vuku bulmasını engelleyecektir.
Bu konuda bilim insanları dünyada ve ülkemizde ciddi bir biçimde çalışmaktadırlar.
Yaklaşan felaketle baş edebilmek için bilim, tecrübe ve uygulama birlikte hareket etmelidir.
Zeytin yüzyıllardır kuraklık yaşayan Afrika’da (Tunus) ya da Ortadoğu ülkelerinde (İsrail) doğanın gücü sayesinde veya ciddi politikalarla bu sorunlarla başa çıkmaktadır.
Bu konuda sakin olmakta fayda olduğu, ama araştırma ve çalışmalara ara verilmeden devam edilmesi gerektiği kesinlikle bilinmelidir.
KÖYÜN BİLGELERİ GİBİ DAVRANACAK
Yine bu makalenin kahramanı ve ilham kaynağı olan Thales’in başını çektiği doğa filozoflarından bu yana tartışılan, “Bilge kime denir?” tanımını inceleyelim.
Bilge insan, tarafsız yargılama, merhamet, deneyimsel öz-bilgi, kendini aşma ve bağlanmama gibi öz niteliklerle etik ve iyilik gibi erdemlerle ilişkilendirilen, bahsedilen vasıfları taşıyan kişidir.
Peki ağacın bilgesi var mıdır?
Evet, insanoğlu bilgeliği mitolojide ve kutsal kitaplarda (Tevrat-9, Kuran-ı Kerim Tin Suresi) bahsolunan özelliklerinden dolayı zeytin ağacına yakıştırmıştır.
Yeryüzündeki yaşamını her şeye rağmen bugüne kadar binlerce yıl sürdüren zeytin ağacı iklim değişiklikleri karşısında da aynen köyün bilgeleri gibi tecrübeli, sakin ve öngörülü hasletlerine uygun olarak davranacaktır.
Nitekim bir grup bilim insanı (*) merak edilen bazı soruların cevaplarını bizim düşüncemize paralel şöyle vermişlerdir:
* İklim değişikliğiyle zeytin verimliliği nasıl değişecek?
– Elbette bütün tarım ürünlerindeki gibi değişecektir, kaçınılmaz bir biçimde…
* Zeytin bahçelerinde sulama gereksinimleri gelecekte artacak mı?
– Sulama ihtiyacı artmayacak, sadece gerekli olan zamanda takviye gerekecektir.
* Gelecekte zeytin bahçelerinin fiili sulama arzında nasıl bir performans gösterilecektir?
– İlave sulama insülin kullanmak gibi geri dönüşü zor olan gibi sürekliliktir. Bu durumda yağmurla beslenen düşük yoğunluklu meyve bahçeleri iklime karşı savunmasız olacak, bu değişiklikler en kurak alanlarda sıkıntılı olacaktır.
* İklim değişikliğiyle birlikte yeni kurulan yoğun meyve bahçelerinin sulanması sürdürülemez hale mi gelecektir?
– Kesinlikle, evet.
* Bu durumda zeytin çeşitleri değiştirilmeli midir?
– Yerel ve yöreye adapte zeytin çeşitlerine kesin dönüş olacaktır. Çünkü yöreye uzun yıllar adapte olmuş çeşitler kuraklığa daha dayanıklı olacaktır. Bu çeşitlerde sadece çiçeklenme, dolayısıyla da meyveye yatma takvimi kayacak, verim ve miktar kayıpları oluşacaktır.
KURAKLIK BELKİ DE FIRSAT OLACAK
Zeytin, adaptasyonu çok kuvvetli bir ağaçtır.
Bu nedenle bulunduğu ortamda zamanla fenotipik değişimler ve bu da yıllar sonra genotipik değişime uğramaktadır.
Bu nedenle sürekli seleksiyon ıslahı yapılmalıdır.
Seleksiyon ıslahı (doğada mevcut tiplerin toplanması) düzenli olarak yapılmalıdır.
Çünkü doğada bulunan ve gençlik kısırlığını tamamlamış çöğürler ve yozlar akıllıya dönmüş delicelerin içinde yöreye en iyi adapte olanlardan biri olabilir.
Diğer yandan her çeşit için klonal seleksiyon mutlaka yapılmalıdır.
Örneğin dünyanın her yerine yayılmış İspanyol ‘Manzanilla’ zeytin çeşidi geçen sürelerde için gittiği yere adapte olmuşsa da önce fenotipik, sonra genotipik varyasyona uğramıştır.
Bu nedenle artık tek bir ‘Manzanilla’dan bahsetmek mümkün değildir.
Kuraklık tüm canlılarda ve bitkilerde olduğu gibi zeytin ağacı için de elbette acı verici olacaktır.
Tasavvufta acının nefisle terbiyesi lütuftur misali, kuraklık belki de zeytin meyvesindeki minör bileşenler açısından bir fırsat olacaktır.
Çünkü böylece bilge zeytin ağacı iklim değişikliğine adaptasyonunu usul usul ve sakince tamamlanacaktır.
(*) Hanene Mairech a, b, Alvaro L’opez-Bernal c, Marco Moriondo d, Camilla Dibari d, e, Luca Regni b, Primo Proietti b, Francisco J. Villalobos a, c, Luca Testi a. 2021. Sustainability of olive growing in the Mediterranean area under future climate scenarios: Exploring the effects of intensification anddeficit irrigation. European Journal of Agronomy 129 (2021) 126319