Aradığını bulamadı markasını yarattı
Emre Alcan, 1977 İstanbul doğumlu. Marmara Hukuk Fakültesi mezunu. Tanınan hukukçu bir aileden geliyor. Halihazırda İstanbul’da, Türkiye’nin önde gelen birçok şirketine avukatlık ve hukuk danışmanlığı yapıyor. Emre Bey’in zeytinyağına ilgisi bundan 10 yıl kadar önce İstanbul’da aradığı kalitede ürün bulamaması, marketlerde satılan zeytinyağlarının nefasetini, kokusunu, tadını beğenmemesi üzerine Kuzey Ege’de satılık zeytinlik arayışına girmesiyle başlamış. Emre Alcan o dönem New York ve Toronto üniversitelerinin kanser dahil birçok kötü hastalığa karşı zeytinyağı araştırmalarını yakından takip etmiş. Ve ortaya çıkan sonuçlardan, yani zeytinyağının insan sağlığına mucizevi faydalarından çok etkilenmiş. Bu da zeytinyağına ilgisinin her geçen gün daha da artmasına vesile olmuş. Ailesine ve yakın çevresine, sağlığa bu derece faydalı zeytinyağını, en kaliteli şekilde yedirebilmek için kolları sıvamış.
ÜLKEYİ KARIŞ KARIŞ GEZDİ
Yaptığı incelemeler sonucunda, zeytinyağının kokusunu ve tadını beğendiği önce Gömeç’te 50, sonrasında Ezine’de 36 olmak üzere toplamda 86 dönüm Edremit ve Ayvalık tipi ağaçların bulunduğu 5 ayrı zeytinlik satın almış. Ardından da Hatay’dan başlayıp Kuzey Ege’ye kadar zeytin köylerini tek tek geziyor, üreticilerle konuşmuş. Ne yazık ki, büyük çoğunluğunun erken hasat ve özellikle soğuk sıkım konusunda hiçbir hassasiyetlerinin olmadığını görmüş. “Halbuki, zeytinyağının 28 derecenin üzerinde sıkılmış olması halinde, içerdiği fenolik bileşikler de ölüyor. Bu şekildeki üretilen zeytinyağının tadı, kokusu ve sağlığa faydası neredeyse kalmamış oluyor. Ki, bunu ‘ölü zeytinyağı’ diye niteliyoruz. Ayrıca; taş baskı yapılan yerlerdeki hijyen sıkıntısı, zeytinin çok uzun süre ezilmesi bu süreçte hava, ısı ve ışıkla uzun süre temas etmesi de negatif özellikler olarak öne çıkıyor. Tabii zeytinyağı üretiminde erken hasat ve soğuk sıkım kalite açısından tek başına yeterli değil. Üreticilerin büyük çoğunluğu daha çok zeytinyağı elde etmek için kaliteden ödünler veriyor” diyor.
DOĞRU BİLDİĞİNDEN ŞAŞMADI
Ancak Emre Bey, insan sağlığına en faydalı zeytinyağını üretmek hayalini gerçekleştirmekte kararlı olduğu için gerçek erken hasat ve 18 derecenin altında gerçek soğuk sıkım yapmış. Çevre üreticilerden, “Bu şekilde üretirsen az miktarda zeytinyağı alırsın, zarara uğrarsın” şeklinde uyarılar alıyor ama doğru bildiğinden şaşmamış. Sonraki dönemlerde, İtalya Toskana’daki zeytinyağı üreticilerinden elde ettiği bilgilerle, erken hasat ve soğuk sıkım zeytinyağının gerçek tam kaliteyi yakalamak için yeterli olmadığını görüyor. Ve çok daha az miktarda zeytinyağı çıkmasına karşılık Toskana usulü özel üretim tekniklerini uygulamış. Böylece; zeytine zarar vermeyen, meyvemsi kokusunu, tadını, yakarlılığını, nefasetini koruyan yöntemle zeytinyağı üretimine başlamış. Gömeç ilk göz ağrısı olduğu ve bu tutkuya orada başladığı için ‘Gömeçli Zeytinyağı’ adını marka olarak tescil ettirmiş. Bu süreçte başkasından zeytin almamış, sadece kendi bahçesinin zeytinini toplamış, fenni gübre ve kimyasal ilaç dahil hiçbir kimyasal katkı maddesi kullanmamış. Uzun yıllar bu titizlik ve hassasiyetle ürettiği zeytinyağlarını hedeflediği gibi ailesine, yakın çevresine ve hastalara dağıtmış, olumlu geri dönüşler almış.
DAHA KALİTELİ VE SAĞLIKLI
Emre Alcan, “En büyük hedefim hep daha sağlıklısını, daha kalitelisini üretmek. En büyük zevkim de ürettiğim zeytinyağın tadımını yapmak” diye de ekliyor. Alcan’a bu yolculuğunda Türkiye’nin öncü gıda toptancısı bir ailesinden gelen Yıldıray Şafoğlu yardımcı oluyor. Bu ve benzeri öykülerin artması dileğiyle, yaşasın zeytin dostluğu!