Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Feniks Ambalaj’ın kurucu ve genel müdürü Tuncay Altınok’la zeytinyağı sektörünün gelişimi, nasıl bir gelecek öngördüğünü, üreticilerin ambalaj seçimlerinde ve uygulamasında en çok nelere dikkat etmeleri gerektiğini, sayısı gün geçtikçe artan küçük üreticiler ve start-up’ların ambalaj konusunda yaşadıkları zorlukların önüne geçmek için ne tür çalışmalar yaptıklarını, 2020’den günümüze dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmelerden ötürü ambalaj sektöründe meydana gelen hammadde ve enerji krizlerinin kendilerini nasıl etkilediğini, ne tip önlemler aldıklarını, yakın gelecek için planlarının neler olduğunu konuştuk. Altınok, “Sektörde eğitim, bilinç ve polifenol değerlerinin arttığı bu dönemde ‘komple çözüm’ aracılığıyla üreticilerimizin omzundaki yükü azaltıp kalkınmanın hızına hız katmayı hedefliyoruz” dedi ve bakın neler anlattı…

* 30 yılı aşkın süredir sektörde yer alan bir firma olarak, zeytinyağı sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Çok net hatırlıyorum, Avrupa’dan ve özellikle İtalya’dan cam şişe ithalatına başladığımız 2000 yılında oradaki zeytinyağı markalarının sayısı dikkatimi çekmişti. Hatta Parma’da düzenlenen Cibus Gıda Fuarı’nda küçük üreticiler için açılan ayrı bir holde köy kooperatiflerine ve çiftliklere ait yüzlerce markayı son derece şık ambalajlarla bir arada gördüğümde çok şaşırmıştım. O kadar küçük ölçekli üreticinin o şık ambalajları nereden ve nasıl tedarik ettiklerini ve kullandıkları dolum-kapama-etiketleme tekniklerini araştırmaya başladım. O yıllarda Türkiye’de zeytinyağı markaları son derece azdı ve sektör Komili-Kristal gibi büyük markalar tarafından domine ediliyordu. Küçük zeytin çiftlikleri de elde ettikleri hasadı olduğu gibi ya bu tür markalara ya da Tariş gibi kooperatiflere dökme şeklinde satıyorlardı. Önemli miktarda yağımız da varillerle yurtdışına satılıyordu. Aynı markalaşma sürecinin ülkemizde de yaşanacağını düşünerek ambalaj malzemesi ve yarı otomatik makinelerin tedarikinde bir atılım yaptık. İlk etapta son derece şık olan cam ambalajlarımız çok beğenildi ama beklediğimiz markalaşma sürecini hemen tetiklemedi. Hatta şık ve çekici ambalajlarda kalitesi düşük zeytinyağını satanlar da oldu diyebilirim. Beklenen süreç 10-15 yıl gecikme ile 2010’dan sonra gerçekleşmeye başladı ve 2015’ten itibaren yüksek hıza kavuştu. Dedelerinden, ninelerinden kalan zeytin ağacı tarlalarını fark eden eğitimli yeni jenerasyon markalaşma sürecini hızlandırdı. Cam şişe ithalatına başladığımız ilk yıllarda oluşan ‘züccaciyecilik’ yaklaşımı yerini ambalajla kurumsal kimlik oluşturma sürecine bıraktı. Hemen arkasından da uluslararası yarışmalarda ardı ardına başarılar ve büyüyen ihracat rakamları gelmeye başladı.
GEÇ DA OLSA DOĞRU YOLDAYIZ
* Bu değişimler göz önüne alındığında zeytinyağı sektörü için nasıl bir gelecek görüyorsunuz?
Gelişime bakarsak geç de olsa doğru yoldayız. Yağımızı 3-5 dolara varille satacağımıza 10-15 dolara ambalajlı ve markalı olarak satmak hem üreticimizin, hem de devletimizin elde ettiği katma değer açısından çok olumlu bir gelişme. Hem kazanç artıyor, hem de ülkemize döviz giriyor. Üstelik bu süreç başka süreçlerin başlamasına da yol açacaktır. Oluşan bu markalara daha iyi hizmet verebilmek için ambalaj ve makine üreticileri kendilerini geliştirmek zorunda kalacak ve bu gelişim sayesinde onlar da kendilerine farklı yurtdışı pazarlar bulabileceklerdir. Tüm bu gelişimin istihdama olan olumlu etkisini de göz ardı etmemek lazım. En sevindiricisi ise tarımda eğitim seviyemizin yükseliyor ve daha da yükselecek olması. Bu sayede hem ekonomik büyüme gerçekleşiyor, hem de daha sağlıklı ve kaliteli zeytinyağları raflara giriyor.
KOMPLE ÇÖZÜMLER SUNUYORUZ
* Zeytinyağı üreticileri ambalaj seçimlerinde ve uygulamasında en çok nelere dikkat etmeliler?
Her şeyden önce gerçek ve değerli zeytinyağından bahsediyorsak dikkat edilmesi gereken birinci adım ambalaj malzemesi seçimidir. Cam ve teneke gibi WVT –su buharı geçirgenliği– oranı düşük malzeme seçilmesi gerekir ki yağımız okside olmasın. İkinci adım ise camın rengidir. Uzun yıllarca üreticilerimiz zeytinyağının rengi üzerinden kaliteyi göstermeye etmeye çalıştı ama bu anlayışın hatalı olduğu, UV ışınlarının zeytinyağı üzerinde negatif etkisi olduğu en sonunda anlaşıldı. Cam zeytinyağı ambalajının UV ışınlarını yüzde 90 + süzecek kadar koyu olması gerekmektedir. Üçüncü adımda eldeki dolum-kapama-etiketleme ekipmanlarının yapabileceklerine dikkat etmek lazım. Çok beğenilen bir cam şişe eldeki ekipmanlarla kapatılamayabilir veya etiketlenemeyebilir. Bu durumda ilave yatırım yapmak icap eder. İşe yeni başlayacak start-up işletmecilere, ekipmana yatırım yapmadan evvel ambalaj malzemesinin şekline karar vermelerini tavsiye ediyoruz. Bu şekilde atıl yatırımların, hatalı uygulamaların veya sırf ekipmana uyumlu diye isteksizce yapılan ambalaj seçimlerinin önüne geçilmiş olur. Takip eden adımda maliyetin hedef pazara uygun olup olmadığına bakılması yerinde olur. Dikkat edilmesi gereken son adım da yapılan seçimin tedarikinde potansiyel bir sıkıntı olup olmamasıdır. Neticede, seçilen ambalaja gerektiğinde ulaşamamak o seçimin hatalı yapıldığı anlamına geliyor. Teknik unsurların yanı sıra butik zeytinyağı markalarının sayısının artmasından dolayı ürünlerin raflardaki duruşu büyük önem kazanmaya başlamıştır. Bu sebeple ambalajın şekli ve dekorasyonunda da profesyonellerden faydalanmakta fayda vardır. ‘Zeytinyağı ambalajı’nı iki kelime ile geçebiliyoruz ama aslında ona varmak için cam şişe, teneke kutu, etiket, baskı, kapak, kutu, koli ve ekipman gibi birçok ürünle ilgili süreçlerin yönetilmesi ve tedarikçilerin koordinasyonu gerekir. Esas işi tarla, bitki, ağaç, zeytin, zeytinyağı olan üreticilerimiz ambalaj konusunda bilgilenmediği durumlarda bu süreçlerde hata yapabiliyorlar. Feniks Ambalaj olarak bu durumu kolaylaştırmak ve üreticilere tek tedarik noktasından bu hizmetleri verebilmek ve koordine edebilmek için ‘komple çözüm’ adında bir strateji geliştirdik. 30 yıl içinde ilişkilerimizi güçlendirdiğimiz çözüm ortaklarımızın da desteğiyle zeytinyağı üreticilerine yukarıda bahsedilen ürün ve hizmetleri tek bir adresten sağlayıp gerektiği noktalarda danışmanlık veriyoruz.
ÖNCELİĞİMİZ BİLGİLENDİRMEK
* Sayısı gün geçtikçe artan küçük üreticiler ve start-up’ların ambalaj konusunda yaşadıkları zorlukların önüne geçmek için çalışmalarınız oluyor mu?
Küçük üreticiler ve işe yeni başlayanlar bizim en çok önem verdiğimiz müşteri profillerdir. Yaşanabilecek ama bizim ön görebileceğimiz zorluk ve problemleri çözerek müşterilerimizle karşılıklı bir sadakat yaratmayı hedefliyoruz. Öncelikle müşteri potansiyelimizi ambalaj konusunda bilgilendirmeye çalışıyoruz ki satın alma süreçlerinde hata yapmasınlar. Eğer bizimle iş yapıyorlarsa da önceliğimizin onları mutlu etmek olduğunu anlayabilsinler. Yukarıda bahsetmiş olduğum ‘komple çözüm’ stratejisi sayesinde bu konuda bir hayli yol aldık. Bizim ana ürünlerimiz gıda ve kozmetik sektörlerine yönelik cam şişe ve kapaklar. Bunların yanında tamamlayıcı diğer ambalaj malzemelerini ürün gamımıza ekleyerek müşterilerimize ‘komple çözüm’ sunuyoruz. Bu stratejinin hedefinde satın alma gücü yeterli büyüklükte olmayan küçük üreticiler ve de start-up’lar var. Feniks’in sahip olduğu satın alma gücüne bağlı olarak elde edilen düşük fiyatlardan müşterilerimiz fayda sağlarken kalitenin kontrolü konusunda da bize bir sorumluluk yüklemiş oluyor. Müşterimizin ambalaj malzemesi satın alması için harcamak durumunda olduğu enerji ve zaman da tasarruf ediliyor. Biz de bu işi müşteri memnuniyetini artırma uğruna çok yüksek kar beklentisi ile yapmıyoruz. Baskıyla dekore edilmiş şişeler, kapüşon, güvenlik bandı, etiket, kutu, koli, kargo paketleri ve hatta dolum-kapama-etiketleme gibi makinelerin bu kapsamda satışını yapmaktayız. Genişleyen ürün portföyümüz sayesinde hem farklı müşterilere ulaşabiliyoruz, hem de müşteri memnuniyetinin arttığını görüyoruz.
YÜZDE 30-60’LIK ARTIŞ OLDU
* 2020’den günümüze dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmelerden ötürü ambalaj sektöründe meydana gelen hammadde ve enerji krizleri sizi nasıl etkiledi? Ne tip önlemler alıyorsunuz?
Geçtiğimiz yılın ekim ayından itibaren cam şişe endüstrisinde global olarak kapasite sıkıntıları baş gösterdi. Yurtdışındaki tedarikçilerimiz siparişlerimizi ya geç teslim etmeye başladılar ya da miktarları azaltma yoluna gittiler. Ekimden bu yana kur bazında yüzde 60, üretici kaynaklı olarak da en az yüzde 30 fiyatlar artmış oldu. Bu sendrom plastik, metal, alüminyum ve kağıt bazlı tüm ambalaj malzemelerinde yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Bu krizden biz de muhakkak ki etkileniyoruz. Sadece iç piyasada satış yapan müşterilerimizin alım miktarlarında düşüşler olsa da bizim ambalajlarımızla ürünlerini ihraç eden müşterilerimizin miktarlarında da artışlar görüyoruz. Öte yandan, satışlarına devam eden müşterilerimizi yarı yolda bırakmamak adına stoklarımızı olabilecek en üst seviyede tutmaya gayret ediyoruz. Hala ambalaj sektöründeki üretim ve tedarik sıkıntılarının farkında olmayan ve buna yönelik önlem almayan müşterilerimiz var. Günün birinde ambalajsız kalmamaları için biz onlar adına da planlar yapmaktayız.
Biz ürünlerimizi ya dövizle ithal ediyoruz ya da dövizle hammadde alan yurtiçi tedarikçilerden temin ediyoruz. Dolayısıyla döviz kurlarının bu kadar yüksek seviyede olduğu dönemde fiyatları düşürme gibi bir uygulamaya gidemiyoruz. Ancak bir takım finansman paketleri sayesinde müşterilerimizin ödemelerini 6-12 ay gibi sürelere yayarak onların nakit akışlarını bir nebze rahatlatmış olabiliyoruz. Birkaç finans kurumu ile bu gibi anlaşmalara sahibiz.
* Feniks Ambalaj’ın yakın gelecek için planları neler?
Global krizlerin yaşandığı bu dönemi olabildiğince zarar görmeden atlatıp yukarıda bahsettiğim kalkınmanın bir parçası olarak yola devam etmeyi planlıyoruz. Zeytinyağı ülkemizin en önemli zenginliklerinden biri ve dolayısı ile üretim verimi ve kalitesi üreticilerimizin daimi ana odağı olmalı. Sektörde eğitim, bilinç ve polifenol değerlerinin arttığı bu dönemde ‘komple çözüm’ aracılığıyla üreticilerimizin omzundaki yükü azaltıp kalkınmanın hızına hız katmayı hedefliyoruz.