Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

FİRMA: Köseoğlu Gıda
MARKA: Aliolive
BÖLGE: Soma, Manisa

Tek bahçe, eşsiz lezzet

Toprağın, yaprağın, havanın ruha en iyi gelen dinlendirici ve iyileştirici olduğuna inanan Ali Köse’nin damlama sulama yöntemiyle yeteri kadar su ve bolca sevgi ile beslediği organik zeytinler, 4 kızının da desteğiyle, adının verildiği ‘Aliolive’ markasıyla sofraları şenlendiriyor.

Öykümüzün kahramanı Ali Köse aslında gıda sektöründe çalışan bir tüccar. Ailesinden kalan zeytin bahçelerinin yanı sıra yatırım için aldığı tüm arazilere hobi amaçlı zeytin fidanı dikmesiyle bu işe gönül vermiş. Kendisi sabah güne zeytinlikte başlıyor, akşam günü yine orada bitiriyor. Bu uğraş yoğun iş temposundan adeta bir kaçış yeri gibi onun için. Toprağın, yaprağın, havanın ruha en iyi gelen dinlendirici ve iyileştirici olduğuna inanıyor. Elleriyle dikip büyüttüğü ‘Edremit, ‘Domat’’ ve ‘Tirilye’ çeşidi ağaçların her biriyle bizzat kendisi tek tek ilgileniyor. Onları damlama sulama yöntemiyle yeteri kadar su ve bolca sevgi ile besliyor. En büyük yardımcıları ise eşi ve 4 kızı.
Çocuklarının zeytin ve zeytinyağına olan ilgi ve sevgileri ise doğuştan. “Bizler zeytinlerin altında büyüdük. Henüz çocukken bilge ağacın dibinde masallar dinledik, uyuduk, oynadık, tırmandık, dalından zeytin topladık. Sonra sıkımdan eve gelen zeytinyağının kokusunun ve tazeliğinin heyecanını yaşadık. Hasat zamanı hep heyecan verici bir şenlik olmuştu bizim için. Bir çocuk için sabah erkenden uyanıp toplayıcılarla birlikte tarlaya gitmek, tüm gün şarkılar, türküler, şakalar eşliğinde zeytin toplamak, hep birlikte yemek yemek, şükretmek nasıl bir şenlik olmasın ki… Bunlar çok değerli anılar bizim için. Büyüdüğümüzde ise her birimiz farklı farklı yerlerde okuyup farklı meslekler edindik. Ama nereye gidersek gidelim zeytinyağımızı yanımızdan hiç eksik etmedik. Memleketimizi hatırlatan, onsuz yapamadığımız bir lezzet bizim için. Şimdi kendi çocuklarımızın da zeytin ağaçlarının gölgesinde büyümesini izlemek paha biçilmez bir duygu” diyorlar.
AİLEDE HERKESİN BİR GÖREVİ VAR
Bir aile şirketi olarak aralarında iş bölümü yapmışlar. Baba Ali Köse yıl içinde ağaçların tüm bakımlarıyla ilgileniyor. Hasat zamanı geldiğinde yine aynı titizlik ve özenle, elle toplanan zeytinleri saatler içinde anlaşmalı oldukları fabrikaya ulaştırıyor. (Ki bu tesis sezon başlamadan önce ve sezonda organik denetim firması tarafından denetleniyor.) Kendilerine ait iklimlendirmeli depo da aynı şekilde denetimden geçiyor ve sıkımdan gelen zeytinyağı yıl boyu burada krom tanklarda havayla teması kesilerek saklanıyor. Kız kardeşlerden Kübra Hanım satış, sipariş hazırlama ve müşteri ilişkilerine bakıyor. Kendisi enerji sistemleri mühendisi olarak 3 yıl kurumsal bir firmada çalıştıktan sonra memleketine dönüp girişimci olmaya karar vermiş. Tasarım ve grafik işleri Büşra Hanım’a emanet. Büşra Hanım aynı zamanda İYTE Mimarlık Bölümü’nde doktora yapıyor. Oradan kalan zamanında Aliolive Organik iş geliştirmesiyle ilgileniyor, zeytinyağına dair ne bulursa okuyor, eğitimlere katılıyor, tadım konusunda kendini geliştirmeye çalışıyor. İtalyan eğitmen Antonio G. Lauro’dan zeytinyağı tadım ve üretim eğitimi almış. Kız kardeşlerden diğer ikisi ise ihracat ve diğer konularda yardımcı oluyorlar. Hepsinin de amacı ortak: Doğal ve kaliteli zeytinyağını üretip doğru pazara ulaşmak.
ORGANİK TARIM YAŞAM FELSEFELERİ
2005 yılından bu yana zeytinyağı piyasasının içindeler. En büyük dönüşümleri 2016’da organik tarım uygulamasına başlamalarıyla gerçekleşmiş. Son 5 yıldır organik tarım tekniğiyle kimyasal ilaç, yani zehir kullanmadan tamamen doğal yöntemlerle ağaçlarını koruyorlar. Aliolive Organik ailesi olarak 2020’den beri uluslararası organik gözetim firması tarafından yüzde 100 organik sızma zeytinyağı sertifikasına sahipler. “Neden organik üretim?” sorusunu şöyle yanıtlıyorlar: “Organik üretimi öylece kabul etmedik. Bizim için geniş bir arka planı var. Teknolojik gelişmelerle birlikte insanoğlunun birim alandan daha fazla verim elde etme hırsı ve bu amaçla kullanılan çeşitli kimyasallar, tarım ilaçları ve suni gübreler kısa sürede insan sağlığını ve çevre koşullarını olumsuz yönde etkiledi. Tarımsal sistemlerin sürdürülebilirliği, ürün kalitesi ve doğanın iç dinamikleri maalesef göz ardı edildi. Sonuç olarak modern zaman hastalıkları olarak nitelendirilen obezite, diyabet, yüksek tansiyon, sindirim sorunları gibi kronik rahatsızlıkların sayısı her geçen gün artmaya başladı. İnsan ırkının yanı sıra doğal çevre, su kaynakları ve canlı türleri de bu tehlikeden nasibini aldı. Biz, günümüz şartlarında sağlıklı ve enerjik yaşayabilmenin artık doğru beslenme ve temiz gıda tüketimiyle mümkün olduğuna inanıyoruz. ‘Ne yersen osun’ söylemine katılıyoruz. Doğayla uyum içinde yaşamayı reddedip, doğayı tahrip ettiğimiz sürece insan olarak yok oluyoruz. Pandemi süreci de bunun en iyi göstergelerinden biri oldu. Bugün bir hayvan türünden kaynaklandığı söylenen virüsün yarın bir bitkiden veya su kaynaklarından türemeyeceğini bilemeyiz. İnsan olarak yaşadığımız çevreye bir borcumuz var. Onu tüketen de iyileştirecek olan da bizleriz. İşte biz bu farkındalıkla kendi payımıza düşeni yapmaya niyetlendik. Zeytinlerimizi yetiştirirken ne insana, ne de doğaya hiçbir zarar vermemeyi ilke bildik. Bunun için sürdürülebilir çevre dostu ve doğaya duyarlı, sağlık sorunlarının giderilmesinde önemli bir alternatif üretim şekli olan organik tarım uygulamalarını benimsedik. Bu bizim için alternatif bir yöntem olmaktan çok bir yaşam felsefesi.”
AMAÇ MİKTAR DEĞİL, SÜREKLİLİK
Köse ailesinin organik üretimdeki amacı ürün miktarının artması değil, temiz ve güvenilir gıda üretimin sürekliliğini sağlamak. Zira, yapılan tüm zirai uygulamaların kontrollü ve tamamen doğal olması aynı zamanda daha kaliteli ve sağlıklı bir zeytinyağı üretimini beraberinde getiriyor. İşte tam da bu noktada en çok kafa karıştıran ve kendilerine de sorulan bir noktaya değinmek istediklerini belirterek, ekliyorlar: “Ambalajlardaki ‘doğal ürün’ veya ‘yüzde 100 doğal’ ifadeleri üreticinin kimyasal girdi kullanmadığına dair garanti vermez. Sertifikalandırılmamıştır ve belirli bir standardı yoktur. Organik tarımla üretilen ve pazara sunulan ürünlerin ambalajında Tarım Bakanlığı’nın logosu bulunmak zorundadır. Diğer bir husus ise organik tarımın ‘doğal tarım’ ya da ‘gübresiz ve ilaçsız’ tarım olmaması. Yani ağaçların yıl boyu hiçbir uygulama yapılmaksızın kendi halinde bırakılması organik üretim yapıldığı anlamına gelmez. Aksine, organik yöntemde yıl boyu titizlik, dikkat, bilgi ve özveri gereklidir. Ağaçlara doğru budama ile yeteri kadar güneş, gerektiğinde su, organik gübrelerle gerekli besini sağlıyoruz. Hastalık ve zararlılardan korumak için doğal kaynaklı kükürt, bakır, kaolin gibi maddeler kullanıyoruz.
Her ne kadar organik tarım tekniği kullanılsa da eğer zeytin doğru zamanda doğru yöntemlerle işlenmezse bunun bir anlamı kalmaz. Zeytinyağındaki yararlı besin maddelerini ve bileşenleri korumak için hasat zamanı ve sıkım tekniği oldukça önemlidir. Bizim bölgemizde ekim ayında zeytinler artık yeterli olgunluğa ulaşmış, yeşil-limon sarısı renklerinde veya henüz pembeleşme aşamasına geçmiş oluyor. ‘Erken hasat’ da denilen bu dönemde zeytinlerimizi dalından topluyoruz. Aynı gün modern kontinü sistemde soğuk sıkım tekniğiyle işliyoruz. Belirli aralıklarda doğal çöktürme yöntemiyle posasından ayırarak krom tanklarda saklıyoruz. Böylece zeytinler yağ taneciklerine dönüşerek 1 yıllık serüveni tamamlıyor ve şifa kaynağı olacağı kişiyi bekliyor. Bu dönemde hasat ettiğimiz 8-9 kilogram yeşil zeytinden 1 kilogram erken hasat zeytinyağı elde etmiş oluyoruz. Dolayısıyla olgun hasada göre maliyeti yüksek oluyor ancak biz sağlık gereksinimlerini karşılayan en yüksek kalitede olmasını amaçlıyoruz.”


İLK YIL GÜMÜŞ, ERTESİ YIL ALTIN
2019 yılında katıldıkları bir tadım eğitiminde yağlarının tadımcılar tarafından beğenilmesiyle uluslararası yarışmaya göndermeye karar vermişler. Aynı yıl İtalya IOOC ve Londra IOOC’da gümüş madalyayla ödüllendirilmişler. Bu onları daha da cesaretlendirmiş ve motive etmiş. Böylece zaten lezzetine ve kalitesine güvendikleri yağlarını ödülle taçlandırmışlar. 2021’de ise katıldıkları tek yarışma olan Anatolian IOOC Türkiye’de altın madalya kazanmışlar. Öncelikli olarak web siteleri alioliveorganik.com üzerinden ve trendyol, hepsiburada pazar yerlerinden tüketiciye ulaşıyorlar. Sosyal medya hesaplarını da hem tüketiciyi zeytinyağı hakkında bilgilendirmek, hem de onları tüm şeffaflığıyla üretim süreçlerinden ve yıl içindeki aksiyonlarından haberdar etmek amacıyla kullanıyorlar. “Şu anda çalışmalarına başladığımız butik sıkım tesisi projemiz var. Hedefimiz yüzde 100 doğal ve kaliteli zeytinyağı elde edip dünya pazarına ulaştırmak. Ayrıca sofralık zeytinimizi ve yine kendi bahçelerimizde yetiştirdiğimiz doğal cevizimizi tüketiciye sunmak istiyoruz” diyorlar.


İSMİ ALİ BEY’DEN
Şu anda piyasadaki tek markaları olan ‘Aliolive’ adını baba Ali Köse’den almış. Onun zeytin ağacına ilgisine, sevgisine ve emeklerine küçük yaşlardan itibaren şahit olan kızları, markayı oluştururken, kendilerine olan inancı ve desteği için babalarından gelecek nesillere kalan bir hatıra kalsın istemişler. Ayrıca kısa ve akılda kalıcı olmasını beğenmişler. Tasarımlarında Ali Bey’in 4 kızına ve biricik eşine ithafen zeytin ağacına dönüşen bir hanım eli kullanıyorlar. Bu figürün de bin bir emekle üretilen bu sağlık iksirinin, tüm sevgileri, doğallıkları ve içtenlikleriyle, bilmedikleri ama sağlık ve mutluluk getirmesini diledikleri tüm sofralara sunulan bir armağan olarak görülmesini istemişler. Aynı zamanda bu figür, zeytinleri elle hasat ettiklerini ve zeytinyağının onlar için bir el emeği, göz nuru olduğunu ifade ediyor.