Temiz gıdaya ulaşabilmek amacıyla kendi yiyeceğini kendisi yetiştirmek için 3 yıl önce İzmir Urla’ya bağlı Bademler’de 35 dönümlük tarla satın alan Tülay Tan Sarı, burada zeytin dahil toplam 250 farklı bitki çeşidi yetiştirmeye başlamış. Tülay Hanım, “Urla’nın güneşi, tarlanın bereketi ile hazırlanmış” dediği tüm bu ürünlerini ‘Tharla Urla’ markasıyla tüketicilerle buluşturuyor.
Günümüzde temiz gıdaya ulaşmak her geçen gün daha zor hale geliyor. Tülay Tan Sarı da işte tam da bu nedenle kendi yiyeceklerini kendileri yetiştirmek için 3 yıl önce İzmir Urla’ya bağlı Bademler’de bir tarla satın almış. 35 dönüm üzerine kurulu ‘Tharla Urla’ arazisinde zeytin dahil toplam 250 farklı bitki çeşidi yer alıyor. Bütün ürünler ata tohumundan üretiliyor. Sadece tohumları sakladıkları özel bir yerleri bile var. Orası onlar için büyülü bir dolap… Öyle ki kapısını açınca ‘Geleceğe Dönüş’ filmindeki gibi kendinizi ışınlanmış hissedebilirsiniz. Aslında markalarının mottosu olan ‘Topraktan Geleceğe’ derken de tam olarak bunu kast ediyorlar. Sağlıklı ve temiz gıdanın ulaşılabilir olması onlar için önemli ve markaları da bunun üzerine kurulu.
ESKİYLE YENİYİ HARMANLADI
“Ailece daha sağlıklı ve güvenli beslenebilmek için yıllardır biriktirdiğimiz ata tohumlarını filizlendirip toprakla buluşturuyoruz. Hedefimiz, gıda anlamında dışarıya daha az bağımlı olabilmek. Bunun için eski usul yöntemleri onarıcı tarım yöntemleriyle destekliyor, permakültür ilkeleriyle de tamamen ilaçsız, ekolojik tarım yaparak yetiştiriyoruz. Çiftliğimizde bir ekosistem oluşturduk. Her şey birbirini besliyor ve bu doğal döngüde doğayla birlikte hareket ediyoruz. Bugün Tharla Urla’da önce kendi yiyeceğimizi üretiyoruz. Ve elbette ürünler bizim de yiyemeyeceğimiz kadar arttığında dostlarımızla paylaşıyoruz” diyor.
TARLANIN RUHUNU DİNLEDİK
Tharla Urla’da her bitkinin birbiriyle iletişimi olduğunu söyleyen Tülay Hanım, “Zaten ekolojik tarım bu demek! Başta lavantayı toprağı zararlılardan korusun diye ekmiştik ve öyle güzel serpildi ki başlı başına markanın bir ürünü haline geldi. Bunu altını bir daha çizeyim, sadece tarlanın ruhunu dinledik, bize ne veriyorsa onu hakkıyla beslemeye çalıştık. Tarım bir mühendislik işi ve bunun için üniversiteler var biliyorsunuz. Bizim de destek aldığımız ziraat mühendisleri var. Aynı zamanda her gün gözlemlediğimiz bir tarlamız var. Çünkü burası bizim evimiz. Bizim evimize girmeyen hiçbir ürün sitemizde satılmıyor. Aslında mevsimine göre ne yetişirse fazlasını paketlemeye özen gösteriyoruz. Şimdilik zeytin yaprağı, biberiye, defne yaprağı, limon otu, nane, adaçayı e-ticaret platformlarında satışta. Değişmeyen marka ürünlerimiz lavanta yağı ve lavanta suyu da kolaylıkla alınabilir. Zeytinyağımız natürel sızma soğuk sıkım yöntemiyle hazırlanıyor” ifadelerini kullanıyor.
İLAÇSIZ, EKOLOJİK TARIM
Herhangi bir kimyasal ürün kullanılmadan yetiştirdikleri zeytinleri ekim ayında henüz yeşil iken sabahın erken saatlerinde elle toplayıp aynı gün içinde organik sertifikaya sahip Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ne ait fabrikada sıktırdıkları bilgisini paylaşan Tülay Tan Sarı, ekliyor: “Arazimizde üç çeşit zeytin ağacı var. ‘Memecik’, ‘Erkence’ ve ‘Delice’. Zeytinyağımızı bu üç ağacın mevsiminde özenle toplanmasıyla elde ediyoruz. ‘Urla’nın güneşi, tarlanın bereketi ile hazırlanmış’ diyoruz bütün ürünlerimiz için. Çünkü hiçbir tarla birbirine benzemez. Ve şüphesiz hepsi güzeldir. Yeter ki doğal yöntemlerle ve ata tohumlarının korunduğu bir alan olsun. ‘Geleceğimiz için bundan büyük bir yatırım başka ne olabilir?’ diye düşünmekten alamıyorum kendimi bazen.”