KONUK YAZAR-BEKİR İŞLEK
Üretici gözüyle zeytinyağı kalite yarışmaları
Zeytinciliğe bir bahçe kurarak başlamışsanız ilk yıllar fidan yetiştirme heyecanı bütün tazeliğiyle sürer gider.
Zeytinler çocuklarınız gibidir, her fidanı tek tek tanırsınız, onlara isimler verirsiniz.
Bu safhada zeytinyağı üretmek ve pazarlama yükü henüz başlamamıştır.
Dilediğiniz kadar romantik olabilirsiniz.
Esen bütün rüzgârlar meltemdir:
Hatta, “Didim’de bütün zeytinleri meltemler sular.”
Fidan yetiştirme yılları hızla geçer, romantizm biter.
İlk ürünlerle birlikte kaliteli zeytinyağı üretimi ve pazarlaması safhasına gelmiş olursunuz.
Bahçesinde tek zeytin ağacı olanından binlerce ağaçlık zeytin bahçesi sahiplerine kadar bütün üreticiler kendi yağlarının çok iyi, hatta en iyi olduğunu düşünürler.
Yılların emekleri, alın terleri, ettikleri masraflar onları böyle düşünmeye zorlar.
Zeytinyağı kalite yarışmaları tam da bu noktada üreticiye etkili, objektif bir ölçü verir.
İlk yıllar, “Bu âlemde biz de varız” edası yerine biraz mahcup, bir o kadar ürkek gönderirsiniz yağlarınızı yarışmalara.
Sonucu doğum heyecanıyla beklersiniz.
Alacağınız ya da alamayacağınız derece size durumunuzu gösterir.
“Seneye” dersiniz, “Seneye daha iyi olacak.”
Sonra en kaliteli zeytinyağını üretmek için bol bol dersinize çalışırsınız.
Toplama, kasalama, hemen sıkım, sıkım derecesi, koruma…
Her aşamada hakkını vermeye gayret edersiniz.
Yarışma düzenleyen bazı kurumlar sonuçları, “Zeytinyağının Oskarları” diye anons eder.
Altın, gümüş, ha gayret derken; “premium” ödüller aldığınız olur.
Uluslararası bir yarışmadan aldığınız ödülün sonucu size, “Dear Prodüktör” hitabıyla bildirilir.
Oskar/yapımcı derken, birazcık “havaya girmeyi” hak ettiğinizi düşünürsünüz.
Son zamanlarda uluslararası yarışma kuruluşları derecelere bir de “Türkiye’nin en kaliteli zeytinyağı” sınıfı/ibaresi eklemeye başladılar.
Bazen böyle dereceler de gelir; mutlu olur, yorgunluklarınızı unutursunuz.
Bütün bu ödüller ulusal ve uluslararası iyi bir pazarlama çalışmanız yoksa çok da işe yaramayabilir.
Ama yarışmaya katılarak kendinize bir çıta koyar, sonraki yıllarda da o çıtayı yükseltmek zorunda olduğunuzu düşünürsünüz.
Her yıl yeni bir üretim serüveni ile bu öykü böyle sürer gider.
***
Türkiye’de özellikle son 20 yılda kaliteli zeytinyağı üretiminde büyük adımlar atıldı.
Türkiye’nin farklı bölgelerinde ulusal ve uluslararası akredite olmayı hak etmiş tadım panelleri oluşturuldu.
Bu panellerde kusursuz zeytinyağı üretimi, saklanması, ambalajlama aşamaları, üretim hassasiyetleri öğrenildi.
Pek çok panelistler, tadım uzmanları yetişti.
Çok sayıda Türk tadım uzmanı “uluslararası panelist” sıfatını kazandı.
Bu tadım uzmanları uluslararası zeytinyağı kalite yarışmalarında jüri olma başarılarını gösterdiler.
Buna paralel olarak “uluslararası akredite” olma başarısını gösteren tahlil laboratuvarları da çoğaldı.
Bütün bu altyapılarla Türkiye’de de uluslararası yarışmalara katılabilen/katılabilecek kalitede üretim yapan markalar çoğaldı.
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Türkiye’den uluslararası yarışmalara katılabilen marka sayısı üç beş kat arttı ve dünyada kaliteli zeytinyağı üretimini takip edenler, “Bu Türkler de nereden çıktı?” demeye başladılar.
Dinleme şansını yakalayabilenler pek çok başarı öyküsüyle bu iddianın da malûm “millî hamasetlerimizden” biri olmadığını görebilirler.
“Âlemin muradı dünyada cennet” diyor ya Pir Sultan, zeytincilikte de nihaî amaç/murat üretmeyi başardığınız kaliteli zeytinyağlarınızın hak ettiği fiyatlarla pazarlanmasıdır.
Pazarlamada başarının en kestirme yollarından biri de ulusal ve uluslararası yarışmalarda alınan ödüllerdir.
Bu yüzden gerek ulusal, gerekse uluslararası yarışmalara girebilecek kalitede zeytinyağı üretebilmek, katılabilmek ve ödüller kazanmak zeytinciliğimizin gelişmesi, geleceği ve pazarlanması açısından çok önemlidir.
Zeytinyağı kalite yarışmalarına hazırlanabilen, katılabilen, derecesi ne olursa olsun ödül alabilen bütün üreticiler teşekkürü hak etmektedirler.
Teşekkürler…