Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Ülkemizde ve dünyada kuraklığın etkisiyle zeytinyağı fiyatlarındaki artışın önü alınamazken, sektör taklit ve tağşişten sonra şimdi de prina yemeklik yağ ve zeytinyağı aromalı yağlarla çalkalanıyor. Peki; prina yemekli yağ, zeytinyağlı aromalı yağ nedir? Gerçeğiyle ayırt etmek mümkün mü? Sağlığa bir zararı var mı? Bu ürünler market raflarında yer bulabildi mi? Otel, restoran ve kafelerde natürel sızma zeytinyağı yerine biz aslında onları mı tüketiyoruz? Bundan sonra ne olur? Vatandaşta kafa karışıklığına ve şaşkınlığa neden olan tüm bu soruları uzmanlarına sorduk.

YASALLAŞIRSA ZEYTİN TARIMI BİTER
Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Alper Alhat: Ne yazık ki eskiden beri bazı kafelerle restoranların aroma ve boya ile zeytinyağına benzetilmiş pamuk yağı kullandığını, müşterilerine zeytinyağlılar ve salatalarla sanki zeytinyağıymış gibi sunduklarını biliyorduk. Bunları bugüne kadar gizli saklı merdiven altı tabir edilen kaynaklardan temin ediyorlardı. Eğer bunu yasal olarak yapabilecekleri ruhsatlara kavuşurlarsa bu durum zeytin tarımını bitirir. İsminde ve etiket tasarımında zeytini çağrıştıran imgeler kullanılan bu ürünler henüz marketlerde boy göstermese de ‘HORECA’ diye tabir edilen tedarik kanalıyla ucuza kaçan otel, restoran, kafe ve yemek şirketleri aracılığıyla hiçbir şeyden habersiz halkımıza yediriliyor. Son tüketicinin yemeğinde karşılaştığı bu yağların ambalajlarını görme şansı olmadığı için, ‘Üzerinde yazıyor okusun almasın’ demek isabetli olmaz. Ambalajlı gıdalara duyulan güvenin zaten az olduğu ülkemizde aroma ve renklendiriciyle üretilen bu tip ürünlerin tüketicilerin ambalajlı zeytinyağlarından daha fazla kaçmasına yol açacağını düşünüyoruz. Ayrıca bu tip yapay ürünlerin tarımsal üretime verdiği zararları yıllardır farklı sektörlerde görüyor ve aynı durumun zeytin tarımına da zarar vermesinden korkuyoruz. Para etmediği için ağaçtan toplanamayan limonlar dururken, içinde damla limon olmayan limon soslarının kullanılması içimizi acıtıyor. Sökülen nar ağaçlarına üzülürken, yediğimiz çiğ köftedeki nar aromalı ekşi soslar da öyle… Benzeri yapay ürünlerin yarattığı haksız rekabetle tarımın nasıl zarar gördüğünü örnekleriyle bildiğimizden aynı akıbeti zeytin ağaçlarının da yaşamaması için önlem alınmalı.

KODEKSE UYGUN AMA ZEYTİNYAĞI DEĞİL
İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap: Piyasada profesyonel mutfaklar için üretilen zeytinyağı aroması katılmış salata yağları var. Bu yağlar Türk Gıda Kodeksi’ne uygun üretiliyor. Ancak sorun şu ki tüketicinin çoğu bu yağları da zeytinyağı sanıyor. Ayrıca e-ticaret platformlarında zeytinyağı algısı oluşturacak şekilde satılabiliyorlar. Bu, daha büyük bir sorun. Zira büyük e-ticaret platformlarında en çok satan yağlar bunlar. Yurtdışındaki bir fuarda, bir Çinli firma, Türkiye’ye 30 ton zeytinyağı aroması sattığını söyledi. 30 ton aroma ile kaç ton, zeytinyağı tadı ve kokusunda salata yağı üretilir? Ambalajlarına bakılırsa aroma oranı binde 1 ile binde 3 oranında öneriliyor. Bu durumda sadece bir Çinli firmanın sattığı 30 ton aroma ile 10 ila 30 bin ton arasında zeytinyağı görünümlü yağ üretilebilir. İnternette litresi 90 liraya sızma ve üstelik taş baskı ibaresiyle zeytinyağı satıldığını görürseniz, onun ne kadar zeytinyağı olduğunu tahmin edebilirsiniz. Piyasada satış kontrol mekanizması olmadığından bu mümkün olabiliyor. Devletimiz, ev dışı tüketim ve e-ticarete yeni denetim uygulamaları getirmeli. E-ticarette şüpheli indirimler, platformlarla iş birliğine gidilip denetime tabi tutulabilir. Restoranların menülerine yemeklerde kullanılan yağların içerik ve markalarının yazılması zorunluluğu getirilebilir. İkinci olarak, tüketicilerimiz ‘ucuz etin yahnisi olmaz’ atasözünü unutmamalı, inanılmayacak indirimlere inanmamalı.

LOKANTALARDA KULLANILAN YAĞI KİMSE SORMUYOR
İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Osman Berberoğlu: Taklit ve tağşiş edilmiş zeytinyağı ev dışı tüketim ve e-ticaret yoluyla tüketicilere çok daha kolay ulaşıyor. Lokantalarda kullanılan yağların markasını, niteliğini, etiketini kimse sormuyor. Kim buralarda kullanılan yağlardan emin olabilir? Denetimsiz bir ortamda, kaygısız ve haklarından habersiz tüketiciye kaliteli yağ sunulmasını beklemek, maliyetlerle zorlanan işletmecilerden iyi niyet beklemek gerçekçi değil. Devlete de sektöre de tüketiciye de düşen çok daha fazla sorumluluk var.

TÜKETİCİLERİMİZ DAHA ÇOK ETİKET OKUMALI
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Hilal Demirkesen Bıçak: Zeytinyağının yüksek fiyatlı olmasından kaynaklı taklit ve tağşiş denilen sahtecilik söz konusu. Bu da tüketiciyi aldatmakla eş değer. Restoran ve kafeler için toplu zeytinyağı aromalı yağ üretimi yapılıyor. Yasalarda aroma katılabileceği yazıyor. Genellikle toplu tüketim için üretilen bu yağlar, zeytinyağı ve pirina yağı tebliğine göre düzenleniyor. Tüketiciye aslında zeytinyağı olmayan benzer bir ürün sunulmuş oluyor. Pirina, zeytinyağı elde edildikten sonra arta kalan zeytin hamuruna üretici tarafından yüksek sıcaklıklarda ısıl işlem uygulamasıyla ve çözücü kimyasalların ilavesiyle elde edilen bir yağ türüdür. Yani ekonomik anlamda alternatif sunulan yağdır. Türk Gıda Kodeksi’ne göre tüketilebilir niteliktedir. Market raflarında da üzerinde pirina yağı etiketiyle görebiliyoruz. Ama bunu hiçbir zaman zeytinyağı olarak tanımlamıyoruz. Her ne kadar zeytinyağı elde edilen hamurdan yapılsa da zeytinyağı olarak ifade edilemez. Gıda okur-yazarlığı burada çok büyük önem kazanıyor. Tüketicinin kandırılmaması ve kendini taklitçi gıdalardan koruması için her zaman daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Biraz daha fazla etiket okuması lazım. Yanıltıcı olabilecek markaların, aslında içeriği olmadığını anlamaları lazım. Marka adında bir zeytin, Ege ifadesi geçiyorsa bunu direkt zeytinyağıyla birleştirmemesi gerek. Üretici, tüketiciyi yakalamak istiyor. Üreticiler tebliğe göre hareket edip etiketlerinde zeytinyağı yazmıyorlar, yazamazlar. Çünkü yasak. Peki ne yaparlar? Zeytinyağını hatırlatıcı görseller veya marka ifadeleri ürün etiketine ekleyebilir. İşte tam da burada tüketici iki kat daha dikkatli olmalıdır.

ÇOK İYİ BİR KIZARTMA YAĞI ALTERNATİFİ
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Gıda Teknolojisi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Fahri Yemişçioğlu: Bütün zeytin memleketlerinde (İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz) çok büyük pirina yağı fabrikaları var. Rafine pirina yağı, tıpkı rafine ayçiçeği yağı gibi rafine likit yağlar kategorisinde kullanıma sunulur. İnsan sağlığı açısından herhangi bir zarardan bahsedilemez. Ayçiçeği yağından daha değerli ve pahalıdır. Çünkü içinde belli oranda natürel zeytinyağı vardır. Türkiye’de yaygınlaşmamasının sebebi olumsuz algıydı. Umarım daha da yaygınlaşır. Çünkü çok iyi bir kızartma yağı alternatifidir.

SAĞLIKLI KOŞULLARDA ELDE EDİLDİYSE SORUN YOK
İnönü Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Gıda Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Karabulut: Pirina, zeytinin yağ için preslenmesinden sonra geriye kalan posaya denir. O posada kalan yağı presleme ile almak mümkün değildir. Dolayısıyla bir organik çözücü kullanılarak alınır. Bizim market raflarında gördüğümüz, bu pirina yağının rafine edilip yenilebilir hale getirilmiş hali ile sızma zeytinyağının karışımıdır. Sağlıklı koşullarda elde edildiyse tüketiminde sorun yok. Biz zaten yıllardır pirina yağın riviera yağının içinde karışım olarak tüketiyoruz.

YENMEZ, ‘TÜ KAKA’ EDİLECEK BİR YAĞ DEĞİL AMA ‘GURME ÜRÜN’ DİYE PAZARLANMASI DA DOĞRU DEĞİL
Ziraat mühendisi, üretici Mustafa Alhat: Prina denilince akıllara özellikle klasik zeytin bölgelerinde pis kokuşmuş gübre gibi bir materyal geliyor. Oysaki eğer doğru biriktirip hızlı işlenecek olursa yağı azaltılmış ham zeytin ezmesidir. Bu, değerli bir hammaddedir. Bundan çeşitli değerli ürünler elde etmek hayal gücü ve kabiliyetlerle sınırlıdır. Çekirdek parçalarını ayırıp insan gıdası olarak çeşitli şekillerde kullanılabilir ya da hayvan yemlerinde rasyona katılabilir. Bu konularda çalışmalar yapılmaktadır ve yapılmalıdır da…
Aslında zeytin yağa işlenirken tamamını bir kerede alınabileceği teknolojiye ulaşmak makine üreticilerinin hedefidir. Yeni makineler prinada kalan yağ oranını oldukça düşürmüş olsa da henüz sıfıra indirmeyi başaramadı. Bu gerçekleşse zaten prina yağı diye bir şey olmayacak. Şimdilik mecburen ya ikinci kez mekanik yöntemle veya ‘hekzan’ adlı bir çözgenle kalan yağ alınmaktadır. Aslında aynı şekilde ayçiçeği yağında da mekanik sıkımdan sonra alınamayan yağ için küspe yine hekzanla muamele edilerek kalan yağ alınmakta ama onlar bu yağı da ayçiçeği yağının içine katıp birlikte rafine ettikleri için ayrı bir ayçiçeği küspesi yağı gibi kafa karıştıran bir ürünleri yoktur.
Bizde natürel sızma riviera prina yağı falan derken, ‘o iyi bu kötü’ kavgası dışarıdan değil, içimizden çıkmaktadır. Prinadan yağ elde etmek suyunu doğaya gizlice salmak ve kalanını yakmak aslında en verimsiz ve basit yoldur. “Suyunu kurutuyoruz veya arıtıyoruz” diyenler ancak bakanlığı kandırabilir orayı bi geçelim. Bu model çok eskiden beri uygulanmaktadır, yani yeni bir şey icat edilmiş değildir.
Prina yağı ham haliyle sabun yapımında kullanılabildiği gibi rafine edilip içine bir miktar natürel zeytinyağı ilavesi ile tüm dünyada ‘olive pomace oil’ olarak pazarlanmaktadır. Bu yağ infial yaratıldığı gibi yenmez ‘tü kaka’ edilecek bir şey değildir.
Japonya’da, Amerika’da, gelişmiş pek çok ülkede kullanılan bu ürün nedense bir şekilde ülkemizde geçmişten beri haksız karalamalara maruz kalmış ve Türk tüketicilerine yasal yoldan ulaşması yol kazalarıyla gecikmiştir. Prina yağı ülkemizde ya hiç bilinmemekte ya da zeytinyağına tağşiş amaçlı karıştırıldığı şekliyle hatırlanmaktadır. Tağşiş pahalıya ucuzu katmaktır. Bu amaçla ayçiçeği yağı kanola pamuk vs. de katılabilir. Tağşişte kullanılması onun kötü değil, ucuz olduğunu gösterir.
Aslında zeytinyağından bile yüksek dumanlanma noktası sayesinde kızartmalık olarak kullanılabilecek en iyi yağdır. Ama ‘gurme ürün’ diye pazarlanması da doğru değildir.
Prina yağını ve rivierayı, natürel sızma zeytinyağının alternatifleri veya rakibi olarak değil, sıvı yağlar kategorisinde takım oyuncuları olarak görmek gerekir. Özellikle zeytinyağı fiyatlarının çok arttığı bu zamanda bu üçünü yapacağımız yemeğe göre değişmeli kullanırsak fayda maliyet çerçevesinde ev bütçesini en az üzerek başka bitkisel yağlara kaçışı önleyebiliriz.
Bu bağlamda zeytini yetiştirenden başlayarak tedarik zincirinin tüm halkaları ortak bir bakış açısı yakalamalı ve hem sektör bileşenlerine hem de tüketenlere faydalı olacak şekilde değerlendirilmesi için katkı koymalıyız. Fabrikalarda prinanın daha sağlıklı depolanması ve sevki için düzenlemeler yapılmalı, bakanlıklar bundan sonra bu alanları da kontrol etmelidir. Prina tesisleri bunları hızlı ve temiz şekilde alıp nakledecek, depolayacak ve işleyecek şekilde yeniden organize olmalı; bakanlıklar da bu durumu hassasiyetle denetlemelidir. Prina ve kara suyun gübre olarak kullanımının önü açılmalı, prinanın alternatif kullanım alanlarına yönelik teşvikler verilmelidir.
(Kaynak: www.akhisarhaber.com, 5 Mayıs 2024)

ETİKETSİZ-FATURASIZ ÜRÜN ALMAYIN, TÜKETMEYİN
TMMOB Gıda Mühendisler Odası da vatandaşı ‘ucuz zeytinyağı’ konusunda uyaran yazılı bir açıklama yayımladı. Yazıda, bu yıl 1 litre zeytinyağının üretim maliyeti en 250-360 TL aralığında değişirken ve Tariş de alım fiyatı 295 TL olarak belirlemişken sanal satış yerlerinde 5 litre zeytinyağının 450 liradan satıldığına dikkat çekildi. Bu ürünlerin en çok Facebook, Instagram ve Tiktok’ta etiketsiz pet şişelerle satıldığı vurgulandı.
Vatandaşa, “Etiketsiz ürünler almayın, uzaktan satış yöntemlerinde tarafınıza fatura gönderilmeyen ürünleri tüketmeyin” uyarısında bulunan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, şu tavsiyede bulundu: “Aldığınız ürünler üzerinde yer alan gıda işletmecisi, işletme kayıt numarası gibi bilgileri www.ggbs.tarim.gov.tr adresinde yer alan ‘Kayıtlı/Onaylı Gıda İşletmeleri Listesi’nden kontrol etmeyi unutmayın.”
BİN 300 TL’LİK ÜRÜN 450 LİRA
Yazıda, söz konusu sahte ürünlerin uzaktan satışının yalnızca sosyal medya aracılığıyla değil, satıcıların kendi kurdukları internet siteleri aracılığıyla da yapıldığı bilgisi verildi. “Bir gıda pazar yeri gibi görünen sanal satış yerlerinde 5 litresi 450 TL civarında ürünler ile sosyal medya hesaplarında etiketsiz pet şişelerde zeytinyağlarının satışa sunuluyor” denildi.
Bu yıl zeytinde ‘yok yılı’ olduğuna vurgu yapan sektör temsilcileri, yeni sezonda zeytin toplama maliyetinin geçen seneye kıyasla yüzde 100 artışla 35 TL’ye kadar çıktığını, 1 litre kaliteli sızma zeytinyağının üretim maliyeti ise bu yıl en az 400 liradan satıldığını aktarmıştı. Buna ambalaj, etiket, nakliye masrafları ve kâr payı da eklendiğinde bu yıl 5 litrelik teneke zeytinyağının en az bin 300 TL’den başladığı belirtiliyor.
‘GÖREV ALMAK İSTERİZ’ ÇAĞRISI
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı denetimlerin sıkılaşması çağrısında da bulunulan yazıda, “Bizler gıda denetimlerinde sorumlu Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gıda güvenliği ve tüketici menfaatleri amacını görev edinerek zeytinyağı konusunda da denetimlerin sıklaştırılması, yer türlü mecradan numuneler alınması ve yukarıda belirttiğimiz analizlerin yaptırılarak kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini, yol kenarlarında satılan etiketsiz pet şişelerdeki ürünlerin satışlarının belli bir mevzuata uygun hale getirilmesinin sağlanmasını talep etmekteyiz. Ve bu konuda tüm işlerde görev almak isteriz” çağrısında bulunuldu.