KONUK YAZAR
PROF. DR. RENAN TUNALIOĞLU
ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ TARIM EKONOMİSİ BÖLÜMÜ
Zeytin ve orman ilişkilerinden katma değerli zeytinyağına
(giriş yazısı gibi verelim-italik olabilir)
Heyecanla ilk kitabımın baskısını beklerken, çok sevdiğim ve meslektaşım olan bir ablam, “Sen kendini Halide Edip Adıvar mı sanıyorsun, Sinekli Bakkalı’ı yazdın da yıllar boyu hatırlanacaksın?” dediğinde hafiften yüreğim burkulsa ve gönlüm kırılsa da pek belli etmemiştim. Yıllar sonra Ankara’da, Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nde çalışırken, iş telefonumdan bana ulaşan orman mühendisi bir beyefendinin kitabımı okuduğunu ve yapacağı bilimsel bir araştırma için aradığını söylemesine çok ama çok mutlu olmuştum. “Demek ki hiçbir emek karşılıksız kalmıyormuş demiştim” içten içe… İşte o zamandan bu yana her emeğin zamanı gelince değerini fazlasıyla bulacağına ve katma değer kazanacağına kalpten inanırım.
(yazı buradan başlasın)
Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nde çalışmaya başladığım ilk yıllarda bir yandan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Tarım Politikası Anabilim Dalı’nda doktora eğitimime devam ederken bir yandan da tek yazarlı ilk kitabımı yazmaya başlamıştım. Kitap için aylar öncesinden ciddi bir ön araştırma yapmış, hatta doktora ilk dönem seminerimi “Tarım-Orman İlişkileri” konusunda hazırlamıştım.
Çünkü doğma büyüme bir Antalyalı olarak rahmetli babamın Antalya’nın merkez köyünde yaşayan akrabalarının zeytin bahçelerinin (köylülerin tabiriyle tarlaları) çam ormanları ile kardeş kardeş yaşayan deliceliklerin aşılanmasıyla tesis edildiklerini biliyordum. Bu nedenle bu konu çocukluğumdan beri hep ilgimi çekerdi.
HER KONU ARIŞTIRALABİLİR Mİ?
Merak ve ilgiyle başlayan her konu araştırılabilir miydi? Evet; çünkü araştırma, “Bilimle ve sanatla ilgili olarak yapılan yöntemli çalışma olarak” tanımlandığına ve “Araştırma, sorunlara güvenilir çözümler aramak amacıyla planlı ve sistemli olarak verilerin toplanması, çözümlenmesi, yorumlanarak değerlendirilmesi ve rapor edilmesi sürecidir” olarak da tanımlandığına göre tam da bu noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından 1939’da tarımsal ürünlerle ilgili olarak kabul edilen en önemli kanunlardan biri olan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılatılması hakkındaki kanunun varlığı benim konuya ilişkin araştırmamı destekliyordu (madde 3).
Çünkü bu kanun çerçevesinde Antalya gibi zeytincilik yapılan birçok ilde çam ormanlarıyla bir alanda yaşayan deliceliklerin belli bir süreyle imar ve ihyası sonunda orman köylülerine tahsis edilmesi birçok köyde deliceliklerden tesis edilmiş zeytinliklerin (zeytin bahçeleri) mevcudiyetini oluşturuyordu. Böylece benim “Türkiye’de Zeytin-Orman İlişkilerinin Çeşitli Açılardan İncelenmesi” kitabım için bir hafta süreyle o zamanki adıyla ORKÖY projesi kapsamında yer alan Antalya Orman Başmüdürlüğü’ne bağlı merkez köylerde yer alan delicelikler ve çam ormanları arasındaki ilişkiyi (sosyal ve ekonomik) incelemem doğru bir karardı.
O YILLARDAN GÜNÜMÜZE NE DEĞİŞTİ?
Kitap ve hatta bilimsel bir kitap, hazırlığı uzun soluklu bir süreçtir. Bir taraftan kaynakların incelenmesi bir taraftan alan çalışması yapılması bir taraftan da elde edilen veri ve bilgilerin anlaşılır bir biçimde metne dönüştürülmesini çok önemlidir. Nitekim bu sürecin tamamlanıp kitabımın basılmasının üzerinden çok ama çok uzun yıllar geçti. Geçenlerde aklıma, “Peki; o yıllardan bu yana, yani zeytinin ormanla ilişkisini araştıran çalışmaların yapıldığı yıllardan günümüze zeytincilikte neler değişti?” diye geldi. Birden, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin genellikle dağlarda ve hafif meyilli alanlarda deliceliklerin aşılanmasıyla başlayan zeytincilik serüvenin günümüzde kapama zeytin bahçeleri, akıllı zeytincilik faaliyetleri, iklim değişikliğine uyumlu üretim ve katma değeri yüksek zeytinyağı üretimi vb. ile devam ettiğine benim de şahit olduğumu fark ettim. “Zeytin ve zeytinyağının bu uzun soluklu ve heyecanlı yolculuğunda zeytinci bir ailenin üçüncü kuşak bir evladı ve zeytincilik konusunda çalışan bir akademisyen olarak yer almak elbette benim yeryüzündeki en büyük şansım olsa gerek” diye düşündüm.
Deliceliklerin aşınarak zeytin bitkisine dönüştürülmesiyle başlayan müthiş serüvenin, modern ve kapama zeytin bahçelerinin tesisi, zeytincilikte kültürel işlemlerin başlatılması (sulama, gübreleme, ilaçlama, budama), zeytini yağa işleyen işletmelerin modernleşmesi, zeytinyağı analizlerinde duyusal analiz panellerinin kurulması vb. derken, ‘katma değeri yüksek zeytinyağı üretmek’ noktasına gelinmesi…
KATMA DEĞERİ YÜKSEK ZEYTİNYAĞI
O halde, son yıllarda çok sözü edilen katma değeri yüksek zeytinyağının tanımı nedir? Kimine göre zeytinyağının insan sağlığına faydası olan koruyucu ve iyileştirici bir ilaç gibi üretilmesi kimine göre de zeytin ağacının şahsına münhasır uzun ömrüne uygun olarak insanlara da uzun ömür vaat etmesi mi? Bana göre ise tanımı çok daha basitti! Katma değerli zeytinyağı=zeytinyağı önce kömür (karbon elementi) iken bilimin ışığıyla önce elmasa, şimdi de pırlantaya dönüşmüştü. Bilirsiniz, Türkçe’de kıymetli ziynet eşyaları özellikle de insanları betimlerken olumlu tanımlamalar için kullanılır. ‘Pırlanta gibi insan”, “pırlanta kalpli insan”, “zümrüt gözlü insan”, “altın gibi pırıl pırıl bir insan”, “altın kalpli insan”…
Not: Son 5 yıldır çok sevdiğim dost ve arkadaşlarımın özel günlerinde (doğum, nişan evlilik vb.) onlara olan saygı, sevgimi ve benim için ne kadar değerli olduklarını ifade etmek için hediye olarak (meşhur Türk takısı altın yerine) katma değeri yüksek olan markalı ambalajlı zeytinyağı alıyorum. Kuvvetle öneririm.
(kutu)
Madde 3 – (Değişik: 28 / 2 / 1995 – 4086 / 2 md.)
Yukarıdaki madde gereğince tespit edilen alanlar yerel koşullar dikkate alınmak suretiyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca belirlenecek esaslara göre en az 25 dönümlük parseller halinde parsellenir ve bilinen araçlarla ilan edilir. Bu alanlarda yabani zeytin, fıstıklık ve harnupluk ile sakız nevileri olan menengiç, buttum, yabani sakız, Filistin sakızı ağaçlarını aşılayıp yetiştirecekler ile zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilik alanlarda gerekli temizlemeyi yapıp zeytin dikim alanları meydana getirecekler dilekçe ile arazinin bulunduğu en büyük mülki amire başvururlar. Başvuranlar arasında Bakanlıkça belirlenecek esas ve öncelik sırasına göre seçilen kişilerden bu işlemleri yerine getireceklerine dair bir yükümlülük belgesi alınır. Fidan dikecek olanlara devletçe maliyet bedeli üzerinden zeytin fidanı sağlanır. 5 yıl süre ile taşınmazın gayesine uygun olarak kullanıldığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca tespit edilenlere mahallin en büyük mülki amiri tarafından tapuları devredilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiçbir şekilde veriliş amacı dışında kullanılamaz. Bu taşınmazlar miras dahil hiçbir şekilde bölünemez, veriliş tarihindeki yüzölçümü hiçbir şekilde küçültülemez. Aksi takdirde Hazine tarafından geri alınır. Bu hususlarda taşınmaz siciline gerekli şerh verilir.