Nalan Bıçakcı doğma büyüme İzmir Karşıyakalı. 18 Mart Üniversitesi Çan Meslek Yüksekokulu Seramik Bölümü mezunu. Çocukluğundan itibaren el işlerine çok düşkünmüş. İstediği bölümden de mezun olunca bir anlamda hayatının mesleğini kazanmış olmuş. Stajını dünyaca ünlü seramik sanatçılarımızdan M. Tüzüm Kızılcan’ın atölyesinde yapmış. Sonra burada uzun yıllar çalışmış. Birçok ünlü markanın tasarımlarına imza atmış. O yıllar için, “İkinci üniversitem. Dekordaki başarımı ve iş disiplinimi Tüzün Hocam’a borçluyum” diyor.
ESKİYE HAYAT KATIYOR
Buradan atölyenin tadilata girdiği dönemde ayrılmış. 3 yıl Alaçatı’da dekorasyonla ilgili bir yerde sanat danışmanı ve satış elemanı olarak çalışmış. Ahşap boyama ve seramik çalışmaları yapmış. Ardından Ayvalık’ta Anadolu’dan topladığı eski köy objelerini mobilya olarak tasarlayan, eski ağaçları yeni mobilyalara dönüştüren Anadolu Antik’te sanat danışmanı ve halkla ilişkiler görevlerini yürütmüş. (Günümüzde de firmanın sanat çalışmalarını ‘İzida Sanat’ adlı atölyesinde yapmayı sürdürüyor.)
Seramik mezunu olmasına rağmen ahşap boyama da yapıyor. Eski köy eşyalarını yeniden kullanılır hale getirmeyi, onlara ruh vermeyi çok seviyor. Sandık kapaklarına, hamur tezgahlarına, çamaşır yıkama ahşaplarına, süt güğümlerine, tahıl ölçeklerine, un eleklerine, suluklarna, kapılara ve taburelere boyamalar gerçekleştiriyor. Eski köy pinyeti dediğimiz, fırına hamur taşınan el oyma ahşaplarına seramik işliyor. Doğal ahşap, metal ve taşla seramiği birleştirip yeni tasarımlar yapmaktan, bunları iplerle boncuklarla süslemekten de büyük keyif alıyor. Ürünlerinin tamamını elde şekillendiriyor, asla kalıp kullanmıyor.
ONDA YERİ BAMBAŞKA
Nalan Hanım aynı zamanda zeytin çizmeyi, seramikten zeytin figürleri yapmayı da çok seviyor. “Neden zeytin?” sorusuna, “Çünkü zeytin dünyada bilinen ilk ağaç. Refahın, bolluğun, bereketin, barışın, adaletin, yeniden doğuşun ve gururun simgesi. Tufandan sonra Nuh Peygamber’in gemiden uçurduğu güvercin ağzında zeytin dalıyla dönmüş. Doğadaki zeytin ağaçlarına hayranım. Onları sürekli gözlemlerim. Dokunmayı ve etrafında bulunmayı çok severim. Zeytinyağı tüketir, şifa niyetine çoğu yerde de kullanırım. Ülkemizde zeytin ağacının itibarını kaybetmesinden sonra çabam arttı. Daha çok zeytin içerikli çalışmalar yapmaya başladım” yanıtını veriyor.
ADI MISIR TANRIÇASINDAN
“Bana ‘İzida’ diye de hitap edenler çoktur. Zira, en büyük hayalim bir gün ‘İzida Sanat’ adında küçücük de olsa bir atölyeye kavuşmaktı, sonunda gerçekleşti. Şimdi çalışmalarıma burada devam ediyorum” diyen Nalan Bıçakcı, ekliyor: “Bana İzida’nın anlamını çok soran oluyor. Kısaca anlatmam gerekirse… Eski Mısır tarihine oldum olası ilgim var. Bu medeniyeti araştırırken tanrıçaları ilgimi çekmişti. İsmi çok hoştu ve doğanın doğurganlığını temsil ediyordu. Üremek, üretmek gibi… İzida yani İsis, Mısır tarihi boyunca en önem verilen tanrıça. Kardeşi Osiris’le evli ve Güneş Tanrısı Horus’un annesi. Ve Mısırlılara zeytin yetiştirmeyi ve ürünlerinden faydalanmayı öğreten kişi. Bu beni çok etkiledi. İşte bu yüzden atölyeme İzida Sanat adını verdim. Amacım daha güzeline doğru sürekli çalışmak. Tabii başta zeytin olması kaydıyla! Şunu bilir ve savunurum. Her şeyin başı sevgi. İşini, doğayı, insanları, hayvanları sevmek. Ama illa ki sevmek. Başarımın sırrı sanırım burada gizli.”