Sabun kokan sayfalar
Zeytinyağının eski çağlarda vücuda canlılık ve parlaklık vermek için kullanıldığı biliniyor. Öyle ki; krallar, rahipler, asiller vücutlarını zeytinyağıyla ovdururlarmış. Antik olimpiyatlarda zafer kazanan atletlere içi vücuda sürülen zeytinyağı dolu seramik kaplar hediye edilirmiş. Sadece bu kadar mı? Tabii ki, hayır. Yaraları iyileştirmekte de bu mucize sıvıdan yararlanılırmış. Zeytinyağının tende nefes alan bir tabaka oluşturarak cildin doğal etkinliklerini sürdürmesini sağladığı, böylece bir yandan ölü derilerin dökülmesine ve terlemeye imkan verirken bir yandan da nem kaybını engelleyip dengelediği, bakterilere karşı doğal koruma görevi üstlendiği, özellikle içerdiği E vitaminiyle hücre yenilenmesini hızlandırarak cildin genç kalmasına yardımcı olduğu binlerce yıl önce keşfedilmiş. Ve böylece sabun yapımında da kullanılmaya başlanmış.
YÜZLERCE YILLIK BİR GELENEK
Esas olarak yoğun el emeğine ve ustalığa dayanan geleneksel yöntemle sabun üretimi zor ve zahmetli bir iş. Modern makinelerin ve karmaşık kimyasal maddelerin kısa bir zamanda gerçekleştirdiği üretim geleneksel yöntemle hava ve iklim koşullarına da bağlı olarak günler ve bazen geceler süren yoğun bir uğraş gerektiriyor.
Soğuk baskı usulüyle imal edilmiş, yemeklik nitelikte halis zeytinyağları kazanlarda odun ateşinde kaynatılır. Sabuncu ustaları, yüzlerce yıllık geleneğin bilgisiyle bu kazanlara sulandırılmış sabuncu sodası ekleyerek kaynatmayı sürdürürler. Sonunda zeytinyağı sodanın etkisiyle sabunlaşmaya başlar. Sabunlaşmış zeytinyağı en az bir gece dinlendirilerek reaksiyonun yavaşça sürmesi sağlanır. Ertesi gün kazanlar tekrar odun ateşiyle kaynatılırken gerekli miktarda doğal kaya tuzu ilave edilir, soğumaya bırakılır.
TÜMÜYLE DOĞAL, KİMYASAL YOK
Sabunlar henüz sıvı halde iken kovalarla tavlalara dökülür ve bir gece kurumaya bırakılır. Sabuncu ustaları sabah erkenden en hummalı faaliyetlerine başlarlar. Sabun dolu tavlalar iyice sertleşmeden yüzeyleri raspa ile düzlenir. Boyalı iplerle kesilecek yerler işaretlenir. Özel bıçaklarla işaretli yerlerden yatay ve dikey sıralar halinde kesilir. Ardından şimşir ağacından elle oyulmuş mühürlerle tek tek damgalanır. Bütün bu işlemlerin sabunlar tavlalarda iyice sertleşmeden bitirilmesi gerekir. Sabunlar artık hazırdır. Ancak iyi bir sabunun tüketiciye sunulmadan önce kurutulup içindeki nemin azalması gerekir. Bu nedenle kesilip damgalanmış sabunlar özel raflara serilip hava durumuna bağlı olarak 2-3 hafta kurumaya bırakılır. Bu sabunlar geleneksel ve tümüyle doğaldır. Hiçbir şekilde hayvani yağlar içermez. Yapay sertleştirici, köpük verici, koruyucu ve kimyasal koku verici maddeler kullanılmaz.
CİLDE FAYDALARI
* Kuru ciltler için ideal nemlendiricidir. Cildin soyulmasını engeller.
* Cilde ışıltı kazandırır.
* Cilt lekelerini azaltır.
* Uzun süreli kullanımda sivilce oluşumunu engeller.
* Çatlakları giderir.
* Gözeneklerin açılmasına yardımcı olarak cildin nefes almasını sağlar.
* Ciltte yumuşaklık oluşturur.
* Ölü derinin atılmasına yardımcı olur.
* Alerjik etkileri azaltır, hatta yok eder.
* Cildin yenilenmesini sağlar.
* Kadınların korkulu rüyası olan selülitlerin giderilmesine yardımcı olur.
SAÇA FAYDALARI
* Saç derisindeki kan dolaşımını artırarak dökülmesini önler.
* İçeriğindeki E vitamini ile saçları besler.
* Düzenli kullanıldığı takdirde saçların doğal yumuşaklığını kazanmasına yardımcı olur.
* Saçın parlaklığını artırır.
* Saçın hacimli görünmesini sağlar. Saçtaki elektriklenmeyi önler.
* Saçların kepeklenmesini engeller.
* Düzenli kullanımında saçlar daha hızlı uzar ve kolay şekil alır.
* Saçın dökülmesini önlediği gibi, düzenli kullanımla olmayan noktalarda saç çıkmasını sağlar.
Bunları Biliyor muydunuz?
Temizlenmek için kül, kil, kum, süt, bitki yapraklarını deneyen insanoğlunun sabunu ilk kez M.S. 200’lerde kullandığı tahmin ediliyor. Eski bir Roma masalına göre sabunu ilk keşfedenler kadınlar. Hayvanların kurban edildiği Sapo Dağı’nın kıyısında bulunan Tiber Nehri’nde çamaşır yıkayan kadınlar, bir gün çamaşırlarını fazla çaba sarf etmeden kolayca temizlediklerini fark ederler. Daha sonra buna hayvanların kurban edildiği zamanlarda nehre yağmurla birlikte karışan yağ ve küllerinin neden olduğunu görürler. Tabii, efsaneler bununla sınırlı değil! Britanya Adaları’nın eski sakinlerinden Keltlerin hayvansal yağlar ve bitki küllerinden ürettikleri maddeye ‘Saipo’ adını verdikleri biliniyor. Bu sözcük daha sonra ‘Soap’ olarak değişiyor. Sabun, Roma İmparatorluğu döneminde şeytan işi olarak nitelendirilip insan hayatından çıkarılıyor. Sonrasında Avrupa hastalıkların ve salgınların önüne geçemiyor, binlerce insan ölüyor. Sabun 8’inci Yüzyıl’da İtalya ve İspanya’da, 13’üncü Yüzyıl’da Fransa’da, sonrasında da İngiltere’de yeniden ortaya çıkıyor. Biz Türklerin sabunla tanışması ise 11’inci Yüzyıl’a dayanıyor. Ondan öncesinde sulardaki soda, çöven, saparma, süt kökü, kaşık otu, herdemtaze, tavşankulağı, hintkestanesi ve kül gibi maddeler kullanıyor. Bilimsel olarak sabun yapımı ise 18’inci Yüzyıl’da Michel Eugene Chevreul’un gerekli kimyasal formülleri ortaya koymasıyla başlıyor. Buhar makinesinin bulunmasıyla birlikte de sabun yapımı endüstriyel bir sektöre dönüşüyor.