Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

30 yılın üzerinde İsviçre’de yaşayıp 20 sene teknoloji sektöründe danışmanlık yapan Murat Akdaş, 2023’te Türkiye’ye döndü. Milas Pınarcık’ta aldığı 20 dönümlük zeytinlikteki asırlık ‘Memecik’ ağaçları onu büyüledi. O ağaçların toprağa daldığı gibi o da zeytincilik işine daldı. Yağmurun zeytinliğinden sel gibi aktığı bir gece aklına düşen Nuh tufanından hareketle markasına ‘Noah Oliven’ adını verdi. O anlattı, biz dinledik.

(yazı buradan başlıyor)
Gökyüzünden yağmur yağar, o yağmur toprağa dalar ve kendinden en iyisini verir.
Bir zeytin ağacı damarlarını toprağa salar, toprak ona kendinden en iyisini verir.
Esen rüzgar dalları sallar ve o rüzgar ağaca kendinden en iyisini verir.
Güneş doğar yapraklar uyanır, o güneş yapraklara kendinden en iyisini verir.
Ağacın dallarında çiçek açar, çiçeklerin ortasından küçük bir zeytin doğar.
Toprağa dalan kök o küçük zeytine kendinden en iyisini verir.
Zeytin günden güne büyür ve zamanı geldiğinde onu koparan varlıklara kendinden en iyisini verir.
Doğa bir gerçektir, olduğu gibi görünür ve göründüğü gibi olur.
Ne kendini bir maskenin arkasında saklar ne de maskenin arkasında saklanan bir şeye inanır.
Bu basitce yazılan ve basitce okunan ilişki aynı zamanda doğanın en büyük sırlarından biridir.
Bu sırrı anlayan, onun varlığına inanan, onun tadını alan ve o maskesiz tarzı yaşayan, her zaman, her yerde kendinden en iyisini verir.
Doğanın tek bir kelimeyle yazılan kanunu vardır, o da adalettir.
Doğanın tek bir kelimeyle yazılan sırrı vardır, o da saflıktır.
Zeytin ağacı bu adaletin, bu saflığın yolunda giden en tecrübeli ve en uzun ömürlü ağaçlardan biridir.
O, doğanın ve hayatın baştacıdır.
O, kutsaldır.
O, bir efsanedir.
Ne kadar yücelse de o güzel meyveli dallarını yanından geçen varlıklara uzatmaktan çekinmez.
O yüzden zeytin dalı adaleti sembolize eden onurlu insanların baş tacıdır.
Adaleti ve saflığı yaşayan bir toplumda barış sadece bir yaşam tarzı değil, o toplumda yaşayan insanların tabiatı haline dönüşür.
Noah Oliven’in kurucusu Murat Akdaş, söze böyle başlıyor ve sonrasında kendi hikayesini anlatıyor.
TEKNOLOJİ SEKTÖRÜNDEN TOPRAĞA
“Hayatımın ilk 10 senesini Gaziantep’in o sıcakkanlı, misafir seven insanlarıyla, yaşamın bize sunduğu en hakiki zenginlikleriyle dolu bir mahallesinde geçirdikten sonra, 30 yılın üzerinde İsviçre’de yaşadım. Orada evlendim ve üç çocuk sahibi oldum. Onların sayesinde kendi çocukluğumu hatırladım. Toprağımı, insanımı, memleketimi özlemeye başladım. 2023’te benimle aynı özlemi paylaşan eşimle Türkiye’ye geri dönmeye karar verdik. Ve bu kararla 30 yılın üzerinde bir gurbetçilik sona ermiş oldu.
20 yıl teknoloji sektöründe danışmanlık yaptıktan sonra Muğla Milas’a bağlı Pınarcık’ta sahiplendiğimiz 20 dönümlük bir zeytinlikle asıl yolculuğumuz başladı. Asırlık ‘Memecik’ ağacları ve Beşparmak Dağı’nın devasal görüntüsü beni etkiledi, daha doğrusu büyüledi. O büyünün etkisinde yine cocukluğumu hatırladım. Eylül aylarında fıstık hasatı için gittiğimiz, gündüz üzerine tırmandığımız ve akşam altında yattığımız ağaçlar gözlerimin önünde canlanmaya başladı. O güzel günleri hatırladıkça ister istemez kendi çocuklarımı bu güzelim zeytinliklerin içine projekte etmeye başladım. Biri üstüne tırmandı, biri daldan dala uzanan hamakta sallandı, biri kedi köpek kovaladı.
AKLININ UCUNDAN BİLE GEÇMEZKEN
Zeytincilik aklımın ucundan geçmezken, o ağaçlar beni çağırdı, ben de o sesin yoluna düştüm. O ağaçların toprağa daldığı gibi ben de zeytincilik işine daldım, gece gündüz odaklandım. Bir elime kalem aldım plan proje çizdim, bir elime kazma kürek… İsviçre benden ne kadar aldıysa en az o kadar da verdi ve o verdiklerinin arasında çok değerli bir ifade vardı:
Bir işin özünü anlamak istemiyorsan o işe hiç başlama. Başladıktan sonra ya düzgün yap ya da hiç yapma. İş ibadettir ve düzgün şekilde yapılan bir iş, bir insanın bırakacağı en güzel eserlerden biridir. Bir işi yaparken sadece kazanacağın parayı değil, zaman zaman kendini bile unutmalısın. Sadece bu şekilde yapılan iş kendi özünü insanoğluna aydınlatır.“

İLK İHRACAT İSVİÇRE’YE
Murat Akdaş, zeytinlerini Aydın Didim’e bağlı Akköy’deki Zeytinseli Fabrikası’nda sıktırdıklarını paylaşıyor ve şöyle devam ediyor: “Tabiki soğuk sıkım ve sadece mekanik yöntemle. Yıllık zeytinyağı kapasitemiz 1 ton civarında. Hedefimiz, gerek bölgedeki çiftçi kardeşlerimizin gerek bizimle aynı yolda giden fabrika yetkililerin işbirliğiyle bunu yıldan yıla artırmak. Yüksek standartlarımızı korumak ve önce kendi halkımıza, sonra yurtdışındaki kardeşlerimize lezzetli, sağlıklı, saf ve gerçek bir ürün sunmak. Zeytinyağımızın bir kısmını geçtiğimiz yıl İsviçre’ye ihraç ettik ve ihracata devam etmekte kararlıyız. Batı ülkelerini üzerinde ‘Made in Türkiye’ yazan bir ürüne ikna etmek zaman, sabır ve onların kabuliyetini ister. Bunu elde etmek için önce kendimizi, sonrasında da onları tanımamız ve kabul etmemiz lazım. Sadece kendimizi tanırsak, kendi özümüze kabullenirsek, onların örf ve adetlerindeki, alışkanlıklarındaki ve tercihlerindeki sırrı anlayabiliriz. Bu şekilde kendi özümüzün ve onların özünün arasında temel konularda büyük bir fark olmadığını da anlayabiliriz. Sesimiz onların ruhlarında yankı yapar ve ortada bir bağ oluşur. Bu bağı da kaliteli bir ürünle ve estetik bir güzellikle beslersek, onların güvenç ve destekleri güçlenir ve tercihleri bize yönelir. “

BENİM HEDEFLEDİĞİM TEK BİR ÖDÜL VAR:
İNSANLARIN MUTFAĞINA KATACAĞIM ZENGİNLİK
HAYATLARINA KATACAĞIM BEDEN VE RUH SAĞLIĞI
“Ödül almak için yarışmalara katılmadık ve özellikle uluslararası yarışmalara katılmayı da düşünmüyoruz“ diyen Murat Akdaş, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Biz kendi özümüzü bulursak ve kendi yolumuzda gidersek, başkalarının bize verecekleri ödüllere muhtaç kalmayız. O ödülleri veren birçok kurum zaten kriterleri kendilerinin tercih ettiği ülkelerdeki üreticilere göre ayarlamıştır. Biz ne kadar iyi zetinyağı üretsek de kalite standartlarını belirleyen onlar ve onlar da standartları kendi çizdikleri çemberin içindeki ülkelere göre belirleyeceklerdir. Benim hedeflediğim tek bir ödül var, o da insanların mutfağına katacağım zenginlik ve hayatlarına katacağım beden ve ruh sağlığıdır. Hakiki beslenen toplum, hakiki düşünür. Sağlıklı beslenen beden kendi ruhuna ve çevresindeki insanların hayatına zenginlik katar. “

ADI HZ. NUH PEYGAMBER’DEN
Murat Akdaş markasına ‘Noah Oliven’ adını vermiş. ‘Noah’, Nuh Peygamber’e İsviçre’de verilen isim. ‘Oliven’ ise ‘zeytin’ anlamına geliyor. Noah Oliven=Nuh Zeytini/Nuh’un Zeytini. Bu isim sağanak yağışlı, yağmurun zeytinliklerinden sel gibi aktığı bir gecede aklına girmiş Murat Bey’in:
“Nuh tufanı gibi senaryolar oluştu gözlerimin önünde. Daha önce zeytinliğin beni bulduğu gibi bu gecede Nuh’un tufanı rüyama girdi. O gece o yağmur yağmasaydı, o korkunç seller oluşmasaydı bu isme kavuşamazdık. Selde bile bir hayır vardır. Nuh tufanında anlatıldığı gibi sel ve zeytindalı yeni bir başlangıcın ve tanrının o yeni baslangıçta yer alan insanlarla yaptığı barışın simgesidir.
Ben buyum, sözüm budur, yaptığımız zeytincilikte işin aslında sihirlerle dolu derin ve şifali bir kuyudur. Evet sevgili zeytinsever kardeşlerim, sizin nasıl kendinize ait bir hikayeniz varsa bu da benim hikayem. İnanıyorum aramızda benimle aynı yolculuğu paylaşan bir çok yoldaşım vardır. İnşallah bir gün, anlatmaya çalıştığım idealin yolunu yavaş olsa da inançlı ve kararlı bir şekilde beraber gideriz. Zeytincilik sadece bir ürün üretmek ve satmak degil! Zeytincilik gerek ülkemize gerek tüm dünyaya taşıyacamız devanın meşalesidir, bir kutsal meyvenin şifasıdır.“


Murat Akdaş. “Sizleri yakında Aydın Kuşadası Davutlar’da açacağımız mağazamızda görmek, yolculuğunuzu dinlemek ve anlamak bizi mutlu eder“ ifadelerini kullanıyor.