Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Çocuk doğurmak mı kolay adını koymak mı?

Bilge Ağaç dergisinin önceki sayılarında, gözlemlediğim, yaşadığım pratikleri günlükler halinde sizlerle paylaşmaya çalışmıştım.
Bu sayıda ise farklı üretim denemeleri, uygulamalar, sahada, tarlada, üretim alanı olarak fabrikada uzun yıllar bulunmanın-bulunabilmenin verdiği, sağladığı deneme fırsatları hakkında yazmaya çalışacağım.
Kendi bahçende yıllar boyu (15 yıl) fidan dikiminden meyve hasadına, bu fidanların meyvelerinden yağ veya salamura üretmeye çalışmak, farklı üretim denemeleri yapabilmek imkandan öte fırsattır.
Büyük bir şanstır.
Çok şükür, ben bu fırsatı ve şansı yakaladım.
Yaşadığım pratikler ve gözlemler, bölgeye, iklime, ağaç çeşidine, toprak yapısına, bakım hassasiyetlerine göre farklı sonuçlar verebilir.
Zeytin bahçesi oluştururken birkaç yaşında, iyice büyümüş fidanlar yerine 1 yaşında yeni zeytin fidanları tercih edildiğinde bakımın daha kolay olduğunu…
Anaçlara yapılan aşılardan üretilen fidanların, çeliklerden üretilen fidanlara göre daha güçlü olup, hastalık ve zararlılara karşı daha dayanıklılık gösterdiğini…
Verticilium hastalığıyla mücadelede ‘Trilye’ çeşidi zeytinlerin daha çabuk ve açıkça izlenebilir iyileşmeler gösterdiğini…
Zeytin sineği zararlısına karşı DAP gübresi çözeltisi tuzaklarının ilaçlardan daha çok işe yaradığını ve daha birçok şeyi gözlemleyebildik.
Bunları 15 yıl süreyle ve zaman zaman meyve alamamayı, seneleri zararla kapatmayı göze alarak yaşadık.
Yeni işletme kuran birine pirina çukuru inşa edilirken boşaltmaya elverişli olmaması halinde nasıl bir kâbus yaşayacağını anlatamamak ne büyük acıdır!
Küçük bir zeytinyağı sıkım üniteniz varsa, çeşide göre, hasat zamanına göre, sıkım tekniklerine göre 15 yılda onlarca ayrı zeytinyağı üretim denemesi yapabilirsiniz.
Bu yazıda aşağıdaki başlığı vurgulamak istedim:
MARKALAŞMADA ÖNCELİKLİ OLMALI?
Elbette her zeytin idealisti hem bahçesi, hem de işletmesi olsun ister.
Öncelikle zeytinlik kurmayı hedefler.
Ancak bu, onlarca yılı alıyor.
Tarla alacaksınız, dikim yapacaksınız, bakmasını bileceksiniz ve çok iyi bakacaksınız.
Çeşide göre ilk 5 yıl ürün alamazsınız.
Neresinden baksanız bakın 10 yıla kadar hasatlar ancak giderleri karşılar.
Fabrika kuracaksınız, ki bu kıldan ince kılıçtan keskin olarak da tarif edilen sırat köprüsünü geçmek gibi bir şeydir.
Hâlâ paranız varsa ve yorulmadıysanız bir marka bulup tescil ettireceksiniz.
İçinize sinen bir marka bulmak da o kadar kolay değildir.
Her şeylerin paylaşıldığını görüp şaşıracaksınız.
Çukurova’da bir ana, “Çocuk doğurmak ne ki iş adını koymada” demiş.
Derken, markanız ve logonuz hazır.
Şişe, etiket tasarımı ve reklamlar…
Yoruldunuz mu?
Halbuki işe markadan da başlayabilirsiniz.
Bu size en az 15 yıl kazandırır.
Kaliteli zeytinyağı üretimi için doğru ürün ve doğru işleme sistemleri en önemli kalemlerdendir.
Doğru ürün bulabilmek (2023 sezonunu saymazsak) her zaman mümkündür.
Son yıllarda özellikle butik üretim tesisleri, zeytin üretilen her bölgede kurulmaya başlamıştır.
Elin ürünü ve âletiyle de istediğiniz kalitede yağ üretebilirsiniz.
Nereden belli?
Türk zeytinyağlarının son yıllarda ulusal ve uluslararası aldığı ödüller bunun en güzel göstergesidir.
Son yıllarda markalaşmak isteyen pek çok Türk girişimciyle görüştük.
ABD’den gelen müstakbel zeytinyağcı çok gençti, çok da heyecanlıydı.
Markalaşarak zeytinyağı ihraç etmek istediğini söyledi.
En kısa sürede ve çok modern bir işletme kurmak istediğini, ABD pazarına gireceğini anlattı.
Ben de, “Yeter ki pazarlamayı sağla, dilediğin kalitede yağ üretebiliriz” dedim.
Ürettik de…
Hemen o yıl ihracata başladı.
Sonra işletmesini sadece dolum tesisi seviyesinde kurdu, onu da kiralayarak…
Bölgede coğrafi işreti de olan en iyi zeytinleri alıp işleyebiliyordu.
Tekrar ifade edersek, artık her bölgede uluslararası yarışmalarda onlarca ödül alan yağları üretebilen onlarca diyebileceğimiz işletmelerimiz var.
İngiltere’den gelen müstakbel zeytinyağcı ise 10 bin adet zeytin ağacının olduğunu, modern bir zeytinyağı işletmesini nasıl ve kaça kurabileceğini sorduğunda da aynı şeyleri anlattım.
“Diyelim ki bir işletme, arsası, binası, ekipmanlarıyla 40 milyona kuruluyor.
Bu safha için harcayacağınız emek ve sermayenin onda birini reklam ve pazarlama için harcarsanız daha isabetli bir iş yapmış olursunuz” dedim.
Kabul etti, ihracat hazırlıklarına devam ediyor.
Aşkla bir dahi tekrar edelim:
Pazarlayabilen için pek çok bölgemizde, pek çok işletmede dünyanın en kaliteli zeytinyağları üretilebilmektedir.
Nereden belli?
Uluslararası yarışma sonuçlarından belli.
20 yıl öncesinde uluslararası yarışmalara Türkiye’den diyelim ki 10 marka katılabiliyorsa bugün onlarca marka katılabildiği gibi sadece tek marka onlarca ödül alabilmektedir.
İsviçre’den gelen girişimci doğrudan ihracata başladı.
Üretim, marka, şişe, etiket ve ihracat işlemlerinde yardımcı olduk.
Hedefi bütün Kuzey Avrupa.
Hâsılı, artık ülkemizde uluslararası kalitede zeytinyağları üretilebilmektedir.
Türk zeytinyağcılığının öncelikli işi katma değeri yüksek uluslararası pazarlamadır.
Yeni girişimcilerin emek ve enerjilerini buna harcamaları isabetli olacaktır.
Yazmasam olmaz:
2007’li yıllar…
Büyük bir heves ve heyecanla binlerce ağaç dikiyorum.
Ağaçlar yetişmeye başladı.
Henüz ürün yok ama ‘Nasıl işleyeceğiz?’ endişesiyle pek çok kıdemli marka sahibini çağırıp veya bahçesine, işletmesine gidip bilgiler almaya çalışıyoruz.
İtalya, Tunus, Fas gezileri, sempozyumlar…
Bir taraftan da nasıl ihracat yapılacağını anlatan onlarca kitap alıyorum.
Meğer en kolayı sonuncusuymuş.
Siz ne dersiniz?
Çocuk doğurmak mı kolay adını koymak mı?