Cumhuriyet Bulvarı No: 82 Erboy 2 İş Merkezi

Zeytinseli-Miletos günlükleri (4)

Ahşap işlemek ya da zeytinlere ağıt yakmak

Üzerinde çalışılırsa zeytinin her şeyi değerlendirilebilir.
Zeytin ağaçları hastalık ve çeşitli zararlılar sebebiyle kururlar, ardından sökülürler.
Sökülen ağaçlar için en kötü kader ise fırına gitmektir.
Kaderi fırın yoluna düşen bir ağacı, ahşabı kurtarmak, kıyıya vurmuş yüzlerce denizyıldızını okyanusa geri atarak kurtarmak gibidir.
Fırına giden talihsiz ağaçlara eşlik edip peşi sıra giderek mutlaka külünü almalısınız.
O külün suyu ile zeytinyağlı sabun yapabilirsiniz, şampuan yerine suyu ile saçınızı yıkayabilirsiniz, sebzelerinizi pek çok zararlıdan korumak için ilaç yerine kullanabilirsiniz.
Ahşap olarak kurtarabildiyseniz, şekli en bozuk görünenin bile üzerinde çalışarak güzel bir ürün ortaya koyabilirsiniz.
Bir sunum tabağı, lamba, sehpa, masa, kaşık imal edebilirsiniz.
Bir zeytin ahşabını işlemek ebru yapmak gibidir.
Her zeytin ahşabı bünyesinde yüzlerce ebru taşır.
Eskiler, ustalar, ‘Nasip’ der de başka bir şey söylemezler.
Nasip; oluşacak renkler, desenler, ritimlerdir.
Şimdilerde ‘efekt’ de diyorlar.
Bunu fark ettiğimden beri zeytin ahşabı işlemek için yollar arıyordum.
40’ımdan sonra saza başlamadım ama 2 yıl önce ve 67 yaşımda ahşapla uğraşmaya başladım.
Yıllar önce, 1969’larda, öğretmen okulu birinci sınıfta, iş dersinde zarf açacağı, ıstaka gibi küçük ahşap işleri yapmıştım.
Ahşap işlemeye başladığımdan beri, bu alanda kullanılan pek çok alet edevatı ve bir o kadar terimi öğrenmeye başladım.
Adamın değil, asıl ağacın ‘suyuna gitmek’ varmış.
‘Suyuna’ işlerseniz ahşap daha kolay işlenir.
Suyuna, yani boyuna…
Yeni öğrendim, tersi ‘sokrasına’ demekmiş.
Yani, enine…
Önce kesim tahtaları ve sunum tabaklarıyla işe başladım.
Sade ve kolaydılar.
Sokrasına kesilmiş ahşaplardaki desen zenginliği çok şaşırtıcıydı.
Bunlardan ‘soyut’ objeler de çıkarmaya başladım.
Zeytin ahşaplarıyla epoksinin dansı da çok şaşırtıcıydı.
Ayrıca ahşap çürüklerini tamir etmekte, bazı boşlukları doldurmakta epoksi çok kullanışlıydı.
Zeytinler köklerinin hemen üstünden ve aşı yerlerinden ‘hörgüç’ verirler.
Bu hörgüçlere sokrasındaki desenler pek çok ünlü ressamın klasiğini gölgede bırakabilir.
Zeytinseli’ne alışverişe gelenler, zeytin ahşaplarından üretilmiş küçük masa ve sehpaların bir takım kesim ve sunum tahtalarının soyut heykelciklerin oluşturduğu minik bir galeriyi de gezmiş oluyorlardı.
Derken, 3 Temmuz’da kendimizi Bodrum Herodot Kültür Merkezi’nde açılan Sanat ve Antika Fuarı’nda bulduk.
Yüzyıl öncesinin Çukurova’sında yörüklerin yerleşik hayatı yok gibiydi.
Sahilden yaylaya, yayladan sahile göçler sürer giderdi.
Bu yüzden düzenli mezarlıkları da yoktu.
Yörüklerin mezarları ağıtlardan ibaretti.
Zeytin ahşaplarını işlemek basit bir hobiden ibaret olamazdı.
Ahşaplarını işleyerek zeytinlere ağıt mı yakıyordum?
Soyut objelere dönüştürerek, antik yamalar işleyerek ya da köklerini fil ayağı şeklinde işleyerek mermere dönüştürüp zeytini yeniden ölümsüzleştirmeye mi çalışıyordum?
İşlediğim her zeytin ahşabıyla kıyıya vurmuş bir denizyıldızını okyanusa atarak yeniden hayata mı döndürüyordum bilemedim?