Yiyecekleriniz ilacınız, ilacınız yiyecekleriniz olsun
Artan hastalıklar ve kimyasalların neden olduğu sinsi zehirlenmeler 21’inci Yüzyıl’da insanları alternatif tedavi arayışlarına yönlendirdi. İşte bu arayışlar sırasında ‘Fitoterapi’ kavramı hayatımıza girdi. ‘Fito’ Yunanca’da ‘Bitki’ anlamına geliyor. Dolayısıyla ‘Fitoterapi’ de ‘Bitkilerle tedavi’ demek. Türkiye gibi bitki örtüsü dünyanın sayılı zengin ülkelerinden birinde yaşadığımız için aslında çok şanslıyız ama işimiz de bir o kadar zor. Çünkü
yüzbinlerce bitki ve sayısız olasılıkla karşı karşıyayız.
Bu nedenle dersimize çok iyi çalışmalıyız. Zira özellikle Batı’da pek çok bitkisel ürün ve onların içinde yer alan binlerce fitokimyasal çok konuşulur ve popüler hale geldi. Hatta örnek olarak zeytinyağında bulunan ‘Oleocanthal’ adlı kilit bir antioksidan için bir araya gelen çeşitli akademisyenler ve gastronomi uzmanları, 2015’te Yunanistan’da ‘Uluslararası Oleocanthal Topluluğu’nu kurdu. Sadece bir antioksidanın etkilerini anlamak ve araştırmak için seçkin bir bilimsel topluluk kurulduğu göz önüne alınırsa konunun önemi daha iyi anlaşılabilir.
İYİ KORURSAK BİNLERCE DERDE DEVA
Zeytin meyvesi dalından koparıldığı anda tazeyken içinde binlerce antioksidan içeriyor. Ancak; ışık, sıcaklık, nem gibi etkenler nedeniyle sayısı ve miktarı giderek azalıyor.
Dolayısıyla elimizde narin bileşenler bulunuyor. “Onları iyi koruduğumuz takdirde pek çok derdimize de derman olabilirler” diyebiliriz. Yapılan yüzlerce araştırmaya göre bitkisel ürünlerde bulunan antioksidanlar kanserden alzheimera, kalp ve damar hastalıklarından diyabete, MS’ten obeziteye kadar birçok
rahatsızlığın çözümünü içeriyor olabilir. Bu durumda konu biraz daha ilgi çekici ve merak uyandırıcı hale geliyor. Konumuz zeytinyağı olunca eski çağlarda ‘İksir’ ya da ‘Altın sıvı’ olarak adlandırılan bu ürünün antioksidan içeriğine mercek tutmamız gerekir.
ZEYTİNE ÖLÜMSÜZLÜK VEREN MOLEKÜL
Örneğin, zeytinyağının en bilinen polifenolü ‘oleuropein’dir. Bu madde meyvede, yaprakta ve dallarda bulunur. Zeytin ağacına ölümsüzlük veren ana moleküldür. Virüsleri, bakterileri ve
mantarları yok edebilme yeteneğindedir. Ancak en çarpıcı etkisi kanserli hücreleri birkaç milisaniye içinde tanıyarak hücre duvarını parçalamasıdır. Bu esnada sağlıklı hücrelere hiçbir zarar vermeyen akıllı bir moleküldür. ‘Tirosol’ ve ‘Hidroksitirosol’ de benzer etkilere sahip maddeler olarak dikkat çeker. ‘Oleochantal’ için, “Ağrı kesici, ödem dağıtıcı etkisiyle ünlenmiş bir molekül” diyebiliriz. Ancak son yıllarda sinir hücrelerinin uğradığı harabiyeti giderebileceği de görülünce sinir hücresi tahribatıyla ortaya çıkan metabolizmanın bozulmasıyla görülen hastalıkların (alzeimer gibi) tedavisinde umut ışığı olmuş.
SADECE KÖPEKBALIĞINDA VAR SANMAYIN
Hidrokarbon yapılı bir molekül olan ‘Skualen’ ise köpekbalığının kanser olmamasını sağlayan bir molekül olarak ünlenmişti. Bu yüzden ülkemizdeki kanserli hastalara yıllarca köpekbalığı kıkırdağını yurtdışından getirip kullandırıldı. Halbuki doğru üretilmiş zeytinyağının içindeki ‘skualen’ bir insanın ihtiyacını karşılayacak seviyedeydi. Cilt yağında yoğunlaşıp ultraviyolenin olumsuz etkilerine karşı koruma da sağlamaktaydı. Dolayısıyla, ilk olarak belirtilmesi gereken şey şu: Bahsedeceğimiz antioksidanlar mükemmel haliyle yalnızca ‘natürel sızma’ yani kusursuz ve meyvemsiliği olan zeytinyağları içinde yer alıyor. Her zeytinyağında antioksidanlar, polifenoller olacak diye bir kural da yok! Önce bu konuda anlaşalım, sonra da rafine edilmiş zeytinyağında bu kıymetli maddelerin son derece azaldığını bilelim.
DOĞRU ÜRETİP İYİ SAKLAMAK ÖNEMLİ
İkinci olarak zeytinyağının içindeki sayısız fitokimyasalların alt grupları polifenoller, alkaloidler, azotlu bileşikler, organosulfur bileşikleri, fitosteroller ve karotenoidlerdir.
Zeytinyağında özellikle insan sağlığına doğrudan etkili olduğuna dair çalışmalar gerçekleştirilen grup polifenollerdir. Bu grup da kendi içinde 6 temel gruba ve alt gruplara ayrılarak incelenebilir. Polifenoller suda çözünebilen ve ilk amacı bitkiyi dış etkenlere karşı korumak olan bileşiklerdir. Eğer zeytinyağı sağlıklı zeytinlerden doğru yöntemler uygulanarak elde edilir ve iyi saklanırsa polifenol açısından zengin bir ürüne sahip olunabilir. Bağışıklık sistemine, metabolik hastalıklara, nörodejeneratif rahatsızlıklara katkısı ve kanseri önleyici etkisi yapılan deneylerle kanıtlanan polifenoller kaliteli zeytinyağlarında da mevcut.
DERSİMİZE İYİ ÇALIŞALIM YETERLİ
Yazının başında da belirttiğimiz gibi ülkemiz bitki örtüsü açısından son derece zengin ve bunu kullanmak için her türlü altyapı ve donanıma sahibiz. Tek yapmamız gereken dersimize
iyi çalışmak. Çiftçi iyi tarım uygulamalarını gerçekleştirir, sanayici ürünün kalitesine dikkat eder, satıcılar saklama koşullarına özen gösterir, vatandaşlar da kaliteli ürün tüketimine yönelik olarak bilinçlenir ve fiyat yerine doğru üretim-kaliteye önem verirse o zaman hem zeytin sektörünün tüm bileşenlerinin yüzü güler, hem de sağlık sorunlarının azalmasında önemli bir adım atılmış olur.
Hipokrat’ın ünlü sözüyle yazımızı sonlandıralım. “Yiyecekleriniz ilacınız, ilacınız yiyecekleriniz olsun.”
Zeytinyağında polifenolünüz bol olsun…
Dr. Dilşen Oktay-Eczacı Atilla Totoş
Kaynak: Etkin Sağlık Dergisi (Ağustos-Eylül 2017)
Mikro kahramanlar ne işi yarıyor?
Son yıllarda adlarını sıkça duyduğumuz mikro kahramanlar, yani polifenoller, aslında fenollerin tespit edilen sağlık etkileri çok genel çerçeveden bakıldığında şöyle:
* Vücuttaki hücrelerin serbest radikal hasarına karşı korunmasına yardımcı olur ve böylece yaşlanma etkilerini geciktirir.
* Kanser hücreleri ile mücadele ve anjiyojenezin inhibe edilmesini (tümörü besleyen kan damarlarının gelişimi) engeller.
* Cildi ultraviyole radyasyona karşı korur.
* Beyin sağlığının teşvik edilmesi ve demansa karşı korunma sağlar.
* Enflamasyonu azaltır.
* Kan şekeri düzenlenmesini destekler.
* Kardiyovasküler sistemin korunmasına yardımcı olur.
* Kan basıncının düzenli olmasını sağlar.
* Polifenollerce zengin diyet kilo vermeye yardımcı olur, kontrolsüz kilo alışını engeller.
* Ağrı ve acı giderir.
* Zeytinyağı polifenoller sayesinde antiseptik özellik gösterir.
* Antioksidan aktivitelerine bağlı olarak kemik metabolizması üzerinde olumlu etki yapar ve potansiyel osteoporoz gelişim riskini azaltır.
* Olumsuz yaşam koşulları, trafik, şehir hayatı gibi etkenlere bağlı olarak vücudun oksijeni kullanarak enerjiye çevirmesi sırasında açığa çıkan serbest radikallerin oluşturduğu etki diye nitelenen (obezite, kanser gibi hastalıkları da tetikleyen) oksidatif stresi minimize eder.
* Kolesterol dengesini düzenler.
Birsen Can Pehlivan