Zeytin ağacının en çok olduğu ülkelerden biri de Türkiye…
İklimsel olarak hiç olmaz dediğimiz yerlerde dahi zeytin ağacına rastlamak mümkün.
Zeytinin ziraatinin ilk yapıldığı ve zeytin ürünlerinin ilk kullanıldığı ülkelerin Akdeniz havzasında yer aldığını biliyoruz.
Bizim topraklarımızda da zeytinin milattan öncesine dayanan bir geçmişi var.
Batı Anadolu, ‘altın sıvı’ olarak bilinen zeytinyağının varlığı, bilinilirliği zeytinin hep çok önünde olmuş.
Sofralarımızda zeytin her zaman ilk sırada gelmese de zeytinyağı günümüzde birçok yemek için tercih edilen yağların başını çekiyor.
Dünyada sağlığa faydalı besinlerden biri olarak kabul edilen bu özel yağa verilen kıymeti ortaya çıkaran irili ufaklı çok sayıda butik zeytinyağı üreticimiz var.
Çoğunluğu devlet desteği ile hayata geçirilen üretim alanlarında heyecanla işini sürdüren üreticilerimizin öncelikle aşmaları gereken konu markalaşmaları ve beraberinde ürettikleri zeytinyağı için hedefledikleri kitleyle buluşmalarını sağlayacak pazar alanları.
NEDEN Mİ BU KADAR ÖNEMLİ?
“Markalaşma neden mi önemli?” derseniz, çok oyunculu bu sektörün içte ve dışta önemli aktörleri bulunuyor.
Rekabet yüksek, fark yaratmak ise zor uğraş.
Markalaşmak zor ve uzun bir yolculuk.
Yurtiçinde büyük oyuncuların açtığı kapılardan devam eden ve etmeye gayret eden farklı markalarımız mevcut.
Çok değil, bundan 5-6 yıl öncesine kadar tüketiciler yerli zeytinden elde edilen zeytinyağlarının farkında değildi.
Ancak piyasaya yeni giren küçük oyuncuların fark yaratarak yerli zeytinlerden ve yağın niteliğinden bahsetmeleriyle zeytinyağı pazarında büyük oyuncuların da göz ardı edemeyecekleri bir kapı açıldı.
Tüketicinin gözünde zeytinyağının seçimi hasat zamanına bağlı olarak erken hasat ve olgun hasat; işlenişine bağlı olarak natürel, sızma, riviera ve hatta son dönemde çok da önemsenen organikten öteye geçmezken, açılan bu kapıyla bugün zeytinyağı artık bulunduğu bölgeye, yetiştiği ağacın çeşidine, dalından toplandığı süreye, sıkımına, sıkım sırasında uygulanan ısıya göre tercih edilir ve aranır durumda.
İç pazarda, artan üretici kadar, tüketiciye zeytinyağını ulaştırmayı ve pazardan pay almayı hedefleyen uğraşları farklı paketlemeci ve aracı kurumlar var.
Yurtdışında ise durum daha da komplike.
Büyük hacimli market pazarında ise yetkililer doğru zeytinyağını görmedikçe alımda çok da hevesli değiller.
Zeytinyağını zor bir kategori olarak değerlendiriyorlar.
ANAHTAR KELİME SÜREKLİLİK
Peki, markalaşmada ve pazara çıkışta ne olmalı?
Bu süreçte ilk aşama üretim için kullanılan zeytinin kalitesine, yöresel özelliklerine, zeytinyağının elde ediliş biçimine ve şişeleme aşamasına gelmeden önceki döneme bağlı olduğu kadar; şişelenmesinden logosuna, markanın kendisini nasıl ifade edeceğini ortaya çıkaran hikayesine, belirli periyotlarla da olsa reklamlarına, sponsorluklarına, markanın nasıl tutundurulacağına kadar birçok enstrümana bağlı.
Bütün bu farklı ama aynı amaca hizmet eden enstrümanlardan çıkan sesin bütünleşerek etkili hale gelmesinin anahtarı ise süreklilik.
“Bu yıl fuara katıldık” ya da “Ben bu sene bir sayfa ilan girdim, üç tane de çok takipçili içerik üreticiyle çalıştım” sözleri ne yazık ki sürekliliği olmayan, marka bilinilirliğini artırmaya çok da etkisi olmayan yöntemler.
Marka olmak, marka kimliği kazanabilmek öyle kolay bir iş değil.
Üretim kadar, pazarlamanın gerekliliklerini yerine getiren birçok yan desteği devrede tutabilmeyi başarmak da gerekiyor.
BORSALARA DA GÖREV DÜŞÜYOR
Üreticilerin markalaşmaları bireysel devam ederken, bölgesel olarak ürünün kıymetini belirleyen, ticaretini genişletip geliştirmeyi amaç edinen ve üreticinin çıkarlarını destekleme görevi olan ‘borsa’lara da çok iş düşüyor.
Yerelde güç kazanmanın anahtarları benim gözümde borsalar.
Daha sonra diğer kurum ve kuruluşlar geliyor.
Bireysel üretici çabalarıyla belirli bir kitle yerel zeytin çeşitlerinden elde edilen zeytinyağlarını tanıyorlar.
Bu konuda ayakta alkışladığım zeytinyağı üreticileri var.
Borsalar; Ege’de, Akdeniz’de, Marmara’da yerli zeytin çeşitliliğinin korunmasında olduğu kadar, tüketiciye kendi bölge zeytinini ve zeytinyağını tat farklılıklarıyla anlatmalılar.
Yereldeki lezzeti sofraya getirecek butik markaların artması ve çoğalması kadar, zeytinimizin ve zeytinyağımızın hak ettiği pazarlarda yer bulacağı günlere doğru…